Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Mississippi Üniversitesi'nden bir araştırma ekibi, insanların dedikodu konusu olmak ile tamamen görmezden gelinmek arasında hangisini tercih ettiklerini inceledi. Yaklaşık bin kişiyle yapılan beş deneyde, katılımcıların %64'ü olumlu dedikodu konusu olmayı kabul edilebilir bulurken, her üç kişiden biri ise olumlu dedikodulardan bile rahatsızlık duyduğunu belirtti. Araştırma, cinsiyet ve narsisizmin bu tercihlerde önemli faktörler olduğunu, erkeklerin ve narsisist eğilim gösteren kişilerin dışlanmaktansa kötü bile olsa dedikodu konusu olmayı daha çok tercih ettiğini ortaya koydu.
Mississippi Üniversitesi'nden bir araştırma ekibi, insanların dedikodu konusu olmak ile tamamen görmezden gelinmek arasında hangisini tercih ettiklerini inceledi. Yaklaşık bin kişiyle yapılan beş deneyde, katılımcıların %64'ü olumlu dedikodu konusu olmayı kabul edilebilir bulurken, her üç kişiden biri ise olumlu dedikodulardan bile rahatsızlık duyduğunu belirtti. Araştırma, cinsiyet ve narsisizmin bu tercihlerde önemli faktörler olduğunu, erkeklerin ve narsisist eğilim gösteren kişilerin dışlanmaktansa kötü bile olsa dedikodu konusu olmayı daha çok tercih ettiğini ortaya koydu.
Uluslararası bir ekip, Satürn-Güneş mesafesinden daha uzakta yörüngesinde dönen ve Dünya'nın 2 katı büyüklüğündeki bir Süper Dünya keşfetti. Mikromercekleme tekniğiyle yapılan çalışma, Samanyolu'nun dış bölgelerinde bu tür gezegenlerin bol olduğunu ve sistemlerin güneş sistemimizden farklı yapıda olabileceğini ortaya koydu. KMTNet teleskop ağından elde edilen veriler, tespit edilen gezegen sayısını 3 kat artırarak Dünya boyutuna yakın cisimlerin keşfini kolaylaştırdı. Araştırma, önümüzdeki yıllarda genişleyecek veri setleriyle gezegen oluşum modellerini yeniden şekillendirmeyi hedefliyor.
Brezilya'daki araştırmacılar, bilim dünyasında şimdiye kadar bilinen en eski cehennem karıncası örneğini temsil eden 113 milyon yıllık bir fosil keşfetti. Kireçtaşında olağanüstü derecede iyi korunmuş halde bulunan bu tür, orağa benzeyen özelleşmiş çeneleriyle tanınan ve soyu tükenmiş Haidomyrmecinae alt familyasına ait. Brezilya'nın kuzeydoğusundaki Crato Formasyonu'nda bulunan fosil, bu karınca türünün erken dönemlerde dünya geneline yayıldığını gösteriyor ve modern karıncalardan farklı benzersiz avlanma davranışlarına sahip olduğunu düşündürüyor.
Nature Communications'da yayınlanan yeni bir araştırma, 18.000-20.000 yıl önce devasa buzdağlarının İngiltere kıyılarına 145 kilometreden daha yakın mesafede sürüklendiğini ortaya koyuyor. Bilim insanları, Kuzey Denizi tabanında bulunan paralel yarık izlerinden, Cambridge veya Norwich büyüklüğünde, yüzlerce metre kalınlığında buzdağlarının varlığını tespit etti. Bu bulgu, İngiltere ve İrlanda Buz Tabakası'nın da Antarktika'dakine benzer buz raflarına sahip olduğunu ve buzul çekilmesi sırasında bu rafların parçalandığını gösteriyor. Araştırmacılar, bu eski buzdağı izlerinin günümüzde Antarktika'da yaşanan iklim değişikliği etkilerini anlamak için değerli bilgiler sunabileceğini düşünüyor.
Araştırma, İtalya’da üzüm evcilleştirmenin Tunç Çağı’nda başladığını gösteriyor. Sardinya’da 3.000 yıllık evcil çekirdekler ve Campania’daki mağara bulguları, yabani-evcil karışımını kanıtlıyor. Orta Çağ’da çekirdeklerin modern türlere benzemesi, tarımsal adaptasyonu işaret ediyor. Ekip, yakın gelecekte antik DNA analizleriyle eski ve modern üzüm çeşitleri arasındaki bağları ortaya çıkarmayı planlıyor.
Oxford Üniversitesi öncülüğünde yapılan yeni bir araştırma, son 10.000 yıldaki gelir eşitsizliğinin toprak talebini artıran tarım uygulamalarıyla bağlantılı olduğunu ortaya koydu. Dünya genelinde 1.700'den fazla arkeolojik yerleşimden yaklaşık 47.000 ev incelenerek, toprak kıt olduğunda eşitsizliğin arttığı, bol olduğunda ise gelirin daha eşit dağıldığı tespit edildi. Bulgular, eşitsizliğin kaçınılmaz olmadığını, aksine doğru yönetim anlayışıyla toplumların yüksek eşitsizliklere direnebildiğini gösteriyor.
Dr. Ignacio Montero-Ruiz ve ekibi, Mozambik'teki Ibo Adası'nda bulunan eski bakır eşyaların kökenini belirlemek için kapsamlı bir araştırma gerçekleştirdi. Bulunan sikkelerin alışılmadık bir kimyasal bileşime sahip olduğu ve muhtemelen Kongo-Kinşasa'daki Bakır Kuşağı'ndan geldiği tespit edildi. Araştırma, bölgedeki altın ve bakır ticaretinin Orta Limpopo Vadisi üzerinden gerçekleştiğini ve benzer ticaret rotalarını kullandığını gösteriyor. Bu çalışma, daha önce önemsiz görülen küçük kıyı köylerinin Hint Okyanusu ticaretinin erken gelişiminde oynadığı kritik rolü ortaya koyuyor.
Binghamton Üniversitesi liderliğinde yapılan yeni bir araştırma, böcek popülasyonlarındaki dramatik azalışın arkasındaki en güçlü faktörün tarımsal yoğunlaşma olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar, 175'ten fazla bilimsel derlemeyi inceleyerek 3.000 olası bağlantıdan oluşan kapsamlı bir ağ oluşturdu ve birbirine bağlı etkenlerin karmaşık ilişkilerini tespit etti. Bilim camiasının arılar ve kelebekler gibi
Kuzey Carolina Üniversitesi araştırmacıları, doğumdan 6 yaşına kadar beyin ağlarının olgunlaşma sürecini gösteren beyin bağlantı haritaları geliştirdi. Araştırma, sekiz ana beyin ağının gelişim eğrilerini ortaya koyarak görsel ağın beşinci ayda, limbik ağın 10 aylıkken, varsayılan durum ağının 16 aylıkken zirveye ulaştığını gösterdi. Sonuçlar, normatif beyin işlevi kalıplarından sapmaların atipik gelişimin erken tespitine ve zamanında müdahale imkanı sunabileceğini ortaya koydu.
Kuzey Amerika kıtasının alt kısmı şu anda Dünya'nın erimiş mantosuna doğru damla damla akıyor. Texas Üniversitesi araştırmacıları, tomografi modellemesi yoluyla kratonik incelme adı verilen bu jeolojik olayı ilk kez gerçek zamanlı olarak gözlemlediklerini ortaya koydu. Farallon Levhası olarak bilinen okyanusal tektonik levha, 200 milyon yıldır Kuzey Amerika'nın altına dalarken manto malzemesini kratonun altını eriten bir yola yönlendiriyor. Bu keşif, bilim insanlarının kıtaların nasıl oluştuğunu, parçalandığını ve evrimleştiğini daha iyi anlamalarına yardımcı oluyor.
İki farklı araştırma ekibi, kedilerin Neolitik dönemden çok daha sonra, Roma döneminde Kuzey Afrika'dan Avrupa'ya geldiğini kanıtlayan çalışmalar yayınladı. Genetik verileri arkeolojik kanıtlarla birleştiren araştırmalar, kedilerin Afrika'dan ilk olarak Sardinya'ya, ardından Roma İmparatorluğu döneminde Avrupa anakarasına ulaştığını ve köken noktası olarak Tunus'u işaret ediyor. Bulgular, kedi evcilleşmesinde tahıl depoları etrafındaki kemirgen kontrolünden ziyade dini ve kültürel faktörlerin önemli rol oynadığını ortaya koyuyor.
Psychological Science dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma, aşırı sıcaklar ve dondurucu soğuklar gibi olumsuz hava koşullarının insanları sosyal medyada daha aktif olmaya ittiğini ortaya koydu. Araştırmacılar, 2009-2016 yılları arasında yapılan 3,5 milyardan fazla Facebook ve Twitter paylaşımını inceleyerek, özellikle soğuk ve karlı havalarda paylaşım sayısının New York'taki Yılbaşı Gecesi etkinliklerinin bile üç katına çıkabildiğini tespit etti. Bu bulgular, çevresel faktörlerin dijital davranışlarımızı nasıl etkilediğini anlamak ve psikolojik sağlık üzerindeki etkilerini değerlendirmek açısından önem taşıyor.
Uluslararası bir araştırma ekibi, Pön topluluklarında Levantlı Fenikelilerin genetik katkısının çok az olduğunu, bunun yerine Sicilya-Ege kökenli ve Kuzey Afrikalıların oluşturduğu çeşitli bir genetik yapı bulunduğunu keşfetti. Bulgular, Akdeniz genelinde ticaret ve evliliklerle bağlantılı, farklı kökenleri olan insanların yan yana yaşadığı kozmopolit bir dünyayı gösteriyor. Çalışma, antik DNA'nın tarihi kayıtların eksik olduğu topluluklarda kökenleri ve hareketliliği aydınlatmada eşsiz bir araç olduğunu kanıtlıyor.
Texas A&M'den Dr. Michael Tice ve ekibi, NASA'nın Perseverance aracının topladığı verilerle Mars'taki Jezero Krateri'nin demir açısından zengin farklı volkanik kaya türlerinden oluştuğunu keşfetti. Araştırmacılar, PIXL adı verilen gelişmiş X-ışını spektrometresi kullanarak kayaların kimyasal bileşimini ve dokularını olağanüstü ayrıntılarla inceleyebildi. Bu volkanik aktivitenin uzun süre devam etmiş olabileceği ve bunun Mars'ta yaşam için gerekli koşulların uzun süre korunmasını sağlamış olabileceği düşünülüyor.
Yaklaşık 15.000 yıl önce Fas'taki Taforalt Mağarası'nda yaşayan insanlar, ölü gömme ritüellerinde toy kuşlarıyla ziyafet çekiyordu. Mağaradaki mezarlarda bulunan kesilmiş ve pişirilmiş toy kuşu kemikleri, bu büyük kuşların eski topluluklar için kültürel açıdan önemli olduğunu gösteriyor. Toy kuşlarının avlanıp mağaraya taşınması büyük çaba gerektirdiğinden, araştırmacılar bunun günlük bir rutin değil, özel ritüel ziyafetleri olduğunu düşünüyor. Araştırmacılar, bu kadim bağın ortaya çıkarılmasının günümüzde kritik tehlike altında olan Fas toy kuşu popülasyonunun korunmasına yardımcı olmasını umut ediyor.
Güney Afrika'da arkeologlar, yaklaşık 20.000 yıl öncesine ait taş aletleri keşfetmek için deniz seviyesinden 23 metre yükseklikteki bir mağaraya tırmanmak zorunda kaldılar. Bulunan bıçaklar 24.000 ile 12.000 yıl öncesine, dünyanın son büyük buz çağının sonlarına doğru tarihleniyor ve bu dönemde mağara şu anki kıyıdan 75 kilometre içerideydi. Aletlerin ve yapım tekniklerinin bölge genelinde benzer şekilde bulunması, o dönem insanlarının uzun mesafeler üzerinden bilgi paylaşımı yaptığını gösteriyor.
Günümüz Ukrayna'sında bulunan tarih öncesi yerleşimde keşfedilen ocak kalıntıları, son buzul çağında yaşayan insanların ateşi ustaca kontrol ettiğini gösteriyor. Araştırmacılar, farklı amaçlar için tasarlanmış ocaklarda ana yakıt olarak özellikle ladin ağacı kullanıldığını ve bazı ateşlerin 600°C'nin üzerinde sıcaklıklara ulaştığını tespit ettiler. İnsanların mevsime ve ihtiyaca göre farklı tipte ocaklar inşa ettikleri ve muhtemelen hayvan yağı ve kemiklerini de yakıt olarak değerlendirdikleri anlaşılıyor. Bu bulgular, buzul çağı koşullarında hayatta kalabilmek için atalarımızın piroteknik konusunda ileri düzeyde bilgiye sahip olduğunu kanıtlıyor.
Malta'daki Latnija mağarasında bulunan 8.500 yıllık kanıtlar, avcı-toplayıcıların tarım Avrupa'ya yayılmadan bin yıl önce bu adayı ziyaret ettiğini gösteriyor. Araştırmacılar, bu antik denizcilerin soyu tükenmiş hayvanları avladığını ve en az 100 km açık denizi basit oyma kanolarla aştığını belirtiyor. Bu keşif, Malta tarihöncesine bin yıl ekleyerek Mezolitik toplulukların denizcilik yeteneklerinin ve ekosistem etkilerinin yeniden değerlendirilmesini zorunlu kılıyor.
Astronomlar, bir gezegenin yıldızına çarparak yok oluşunu ilk kez gözlemledi. James Webb verileri, 12.000 ışık yılı uzaktaki genç yıldızın kızıl dev olmadığını, Jüpiter büyüklüğündeki gezegenin yörüngesel çöküşle çarptığını saptadı. Gezegen, yıldızın atmosferine sürtünerek parçalandı. Bu süreç astrofiziksel intihar olarak tanımlandı. Araştırmacılar, James Webb ve Vera Rubin Gözlemevi ile benzer olayları araştıracak.
Columbia Üniversitesi araştırmacıları, plastiği oluşturan sert ve yumuşak katmanlardan, yumuşak olanların çevresel faktörlerle zayıflamasının bu parçalanmaya neden olduğunu tespit etti. Oksidasyon ve UV gibi etkilerle bozulan yumuşak katmanlar bağlayıcı işlevini kaybedince, kristal katmanlar ayrılarak çevreye yayılan nanoplastiklere dönüşüyor. Araştırmacılar, yumuşak katmanların mimarisinin daha esnek tasarlanmasının nanoplastik miktarını azaltabileceğini öne sürüyor.
Columbia Üniversitesi araştırmacıları, plastiği oluşturan sert ve yumuşak katmanlardan, yumuşak olanların çevresel faktörlerle zayıflamasının bu parçalanmaya neden olduğunu tespit etti. Oksidasyon ve UV gibi etkilerle bozulan yumuşak katmanlar bağlayıcı işlevini kaybedince, kristal katmanlar ayrılarak çevreye yayılan nanoplastiklere dönüşüyor. Araştırmacılar, yumuşak katmanların mimarisinin daha esnek tasarlanmasının nanoplastik miktarını azaltabileceğini öne sürüyor.
Bar-Ilan Üniversitesi araştırmacıları, 780.000 yıllık nişasta taneleri inceleyerek eski avcı-toplayıcıların beslenme alışkanlıklarını ortaya çıkardı. Bazalt aletler üzerinde bulunan kanıtlar, meşe palamudu, tahıllar, baklagiller ve su bitkileri dahil olmak üzere bitkisel gıdaların yaygın tüketimini gösteriyor. Bu bulgular, insanların öncelikle hayvansal proteine dayalı beslendiği yönündeki yaygın inanışı ve günümüzdeki paleo diyeti gibi yaklaşımları sorguluyor.