Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Bilim, evrenin nasıl çalıştığını anlamak istediğimizde yaptığımız şeydir. Bilim evrendeki her şeyin nasıl çalıştığı ve birbirleriyle nasıl etkileşime girdiği hakkında gerçekleri keşfetme ve teoriler geliştirme sürecidir. Bilim sadece fiziksel dünyayla sınırlı değildir, aynı zamanda insan davranışları ve sosyal etkileşimlerin incelenmesini de içerir. Hayvanların davranışlarından çeşitli ilaçların insanlar üzerindeki etkilerine kadar her şeyi incelemek için bilimsel yöntemler kullanıyoruz. Bilimsel yöntemi kullanarak, çevremizdeki dünya hakkında sürekli yeni şeyler öğreniyoruz. Bilim önemlidir çünkü çevremizi anlamamıza ve yaşamlarımız hakkında bilinçli kararlar vermemize izin verir. Sorunlara çözüm bulmamıza ve gelecekteki olaylar hakkında tahminlerde bulunmamıza yardımcı olur. Bilim olmasaydı, yaşadığımız evrenin inanılmaz karmaşıklığından habersiz, tamamen karanlıkta yaşıyor olurduk.
Periodontitis, yalnızca ağız sağlığını değil beyin sağlığını da tehdit ediyor. P. gingivalis bakterisi, Alzheimer ve Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıkların gelişiminde rol oynayabilir. Düzenli ağız bakımı sağlıklı yaşlanma için kritik önemdedir.
Limbik sistemin yapıları beynin derinliklerinde, temporal lobların hemen altında ve beyin sapının hemen üzerinde, serebral korteksin altında bulunur. Limbik sistem amigdala, hipokampus, hipotalamas, singulat girus gibi yapıları kapsar. Özellikle amigdala korku, öfke, sevinç gibi temel duyguların işlenmesinden sorumludur. Bu nedenle limbik sistem duyguların oluşturulduğu, anlamlandırıldığı, bedende ifade edildiği ve belleğe kaydedildiği bir merkez olarak kabul edilir ve sinir sistemimizin duygusal yönü olarak görülür.
Bu yazımızda, insanlığın tarih sahnesine çıkışıyla birlikte çevresel etmenlerin toplum ve birey üzerindeki etkileri doğrultusunda şekillenen ve hayvanlara kutsal değer ve anlamlar yüklenmesine neden olan inanç pratiklerine odaklandık. Hayvanların yalnızca biyolojik varlıklar olarak değil, aynı zamanda mitolojik, sembolik, etik ve ruhsal düzlemlerde de anlamlandırıldığı, tarih boyunca farklı kültürel zeminlerde gözlemlenebilir bir örüntü olarak karşımıza çıkmaktadır. Asırlar süren bu süreçte hayvanlar, kimi zaman gökyüzüyle yer arasında aracılık yapan kozmik haberciler, kimi zaman da doğanın ruhunu taşıyan totemik figürler ya da ataların yeryüzündeki yansımaları olarak konumlandırılmışlardır. Özellikle animist inanç sistemleri üzerinden yürütülen tartışmalarda, hayvanların kutsallığının yalnızca fiziksel güçlerine ya da doğa içindeki rollerine duyulan hayranlıkla açıklanamayacağı görülmüştür. Hayvanlara atfedilen kutsallığın şekillendiği bu inanç sistemleri-ister Paleolitik Dönem mağara resimlerinde, ister Sibirya'dan Avustralya'ya uzanan şaman ritüelleri ve Aborjin mitolojilerinde olsun-insanlığın doğa ile kurduğu ilişki biçiminin çok katmanlı ve süreklilik arz eden yönlerini yansıtmaktadır. Bu ilişkide kutsal olan, insanın kendi dışında bir güce boyun eğmesi değil; insanla hayvan, doğayla birey arasında kurulan karşılıklı tanıma, sorumluluk ve sınır bilgisine dayalı bir yaşam anlayışıdır. Bu açıdan baktığımızda, hayvan tapınımı olarak adlandırılan olgunun, yalnızca dinsel bir ritüel pratiği değil, aynı zamanda doğayla kurulan etik, estetik ve varoluşsal ilişkinin ifadesi olduğu anlaşılır. Günümüz hayvan hakları savunucularının, hayvanları bilinçli ve hak öznesi olarak tanımlaması, temelde animist düşüncenin kadim ontolojisiyle-farkında olunmadan-örtüşen bir kavrayıştır. Bu bağlamda, geçmişin inanç sistemleriyle bugünün etik talepleri arasında düşündüğümüzden çok daha derin bir bağ bulunduğu söylenebilir. Bu yazımızda, hayvanların hangi düşünsel süreçlerle kutsallaştığını, hangi olayların ya da sembolik anlamların onları sıradanlıktan çıkarıp farklı bir konuma taşıdığını ve farklı kültürlerde nasıl şekillendiklerini ele alacağız. Mitolojik örneklerden halk inanışlarına, dini metinlerden toplumsal ritüellere kadar uzanan geniş bir çerçevede hayvanların neyi temsil ettiğini, ne zaman sıradanlıktan çıkıp anlam yüklü varlıklara dönüştüğünü inceleyeceğiz. Amacımız, hayvanların kültürel hafızadaki izlerini takip ederek insanın doğayı anlamlandırma çabasının hayvan figürleri üzerinden nasıl şekillendiğine odaklanmaktır.
Tıp bilimi bugün inanılmaz noktalara geldi: yapay organlar, robotik cerrahiler, genetik tedaviler… Ama bundan birkaç yüzyıl önce işler pek de öyle değildi. İnsanlar hastalıkları anlamıyor, tedavi yöntemleri ise çoğu zaman hastalığı geçirmeyi bırak, daha da kötü hale getiriyordu. İşte tarihte gerçekten kullanılmış ve bugün duyunca “yok artık!” dedirtecek 10 çılgın tıp yöntemi: 1. Sülükle Kan […]