Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Bilim, evrenin nasıl çalıştığını anlamak istediğimizde yaptığımız şeydir. Bilim evrendeki her şeyin nasıl çalıştığı ve birbirleriyle nasıl etkileşime girdiği hakkında gerçekleri keşfetme ve teoriler geliştirme sürecidir. Bilim sadece fiziksel dünyayla sınırlı değildir, aynı zamanda insan davranışları ve sosyal etkileşimlerin incelenmesini de içerir. Hayvanların davranışlarından çeşitli ilaçların insanlar üzerindeki etkilerine kadar her şeyi incelemek için bilimsel yöntemler kullanıyoruz. Bilimsel yöntemi kullanarak, çevremizdeki dünya hakkında sürekli yeni şeyler öğreniyoruz. Bilim önemlidir çünkü çevremizi anlamamıza ve yaşamlarımız hakkında bilinçli kararlar vermemize izin verir. Sorunlara çözüm bulmamıza ve gelecekteki olaylar hakkında tahminlerde bulunmamıza yardımcı olur. Bilim olmasaydı, yaşadığımız evrenin inanılmaz karmaşıklığından habersiz, tamamen karanlıkta yaşıyor olurduk.
Brezilya'nın Serra da Capivara Ulusal Parkı'ndaki kapuçin maymunları üzerinde yapılan yeni bir araştırma, sosyal öğrenmede hoşgörünün kritik rolünü ortaya koydu. Araştırmacılar, kapuçinlerin parazit arama veya oyun oynamak gibi ortak faaliyetlerde bulunduğunda, yeni becerileri grup arkadaşlarından daha kolay öğrendiğini gözlemledi. Çalışmada, iki farklı kapuçin grubu dokuz ay boyunca gözlemlendi ve sosyal öğrenmenin grup büyüklüğü ve yapısına göre değiştiği tespit edildi. Araştırma, kapuçin maymunları gibi sosyal hayvan gruplarındaki davranışsal farklılıkların nedenlerinin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlıyor.
Nature dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, 2000 yıllık genomların analiziyle Demir Çağı İngiltere'sinde kadınların toplumsal ağların merkezinde yer aldığını ortaya koydu. Durotriges kabilesine ait 50'den fazla eski genom incelendiğinde, çoğu bireyin anne soyunun tek bir kadın ataya dayandığı ve erkeklerin evlilik sonrası eşlerinin topluluklarına katıldığı tespit edildi. Genetik ve arkeolojik kanıtlar, kadınların sosyal ve siyasi açıdan güçlü olduğunu, toprakların kadınlar aracılığıyla miras alındığını gösteriyor. Bu matrilokal sistem sadece Dorset bölgesiyle sınırlı kalmayıp, tüm İngiltere'de yaygın bir olgu olarak karşımıza çıkıyor.
Santa Fe Institute araştırmacıları, toplumsal uyum ve uyumsuzluğun kültürel özelliklerin yayılmasını nasıl etkilediğini açıklayan yeni bir matematiksel model geliştirdi. Geleneksel yaklaşımların aksine, bu model bireylerin ortalama değerlere değil, kümelenmiş özelliklere yöneldiğini gösteriyor. Simülasyonlar, uyumun her zaman homojenliğe yol açmadığını, uyumsuzluğun ise kutuplaşmayı artırabileceğini ortaya koydu. Model, oy verme davranışları ve sosyal medya trendleri gibi toplumsal örüntüleri anlamak için yeni bir çerçeve sunuyor.
Scientific Reports'ta yayınlanan yeni bir araştırma, Efes'te bulunan ve uzun süre Kleopatra'nın kardeşi 4. Arsinoë'ye ait olduğu düşünülen kafatasının aslında 11-14 yaşlarında bir erkek çocuğa ait olduğunu ortaya çıkardı. Genetik analizler ve mikro bilgisayarlı tomografi incelemeleri, İtalya veya Sardinya kökenli olan çocuğun bilinmeyen bir gelişim bozukluğundan muzdarip olduğunu ve M.Ö. 36 ila 205 yılları arasında yaşadığını gösterdi. Araştırmacılar, çocuğun üst çenesinin yeterince gelişmemiş olması ve kafatasındaki asimetrinin D vitamini eksikliği veya Treacher Collins sendromu gibi rahatsızlıklardan kaynaklanmış olabileceğini düşünüyor.
Çınar ağaçları, hem tarihi ve kültürel bağlamda hem de ekolojik açıdan büyük öneme sahiptir. Geniş yapraklı taçları, hızlı büyüme kapasiteleri ve çevre kirliliğine dayanıklılıklarıyla tanınan bu ağaçlar, tarih boyunca bilgelik ve sürekliliğin simgesi olmuştur. Ekolojik rolleri arasında karbon depolama, oksijen üretimi, toprak stabilizasyonu ve organik madde döngüsüne katkı sağlamak yer alır. Ancak çınar ağaçları, özellikle Çınar Kanseri olarak bilinen ölümcül bir hastalık nedeniyle ciddi tehdit altındadır. Hastalık, Ceratocystis platani adlı bir mantar tarafından tetiklenmekte ve ağaçların su ve besin taşıma sistemlerini tahrip ederek ölümlerine neden olmaktadır. 1930'larda Amerika'da ortaya çıkan bu hastalık, İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa'ya taşınmış ve Türkiye'de ilk kez 2011 yılında görülmüştür. Platanus orientalis (doğu çınarı) bu hastalığa daha dirençliyken, Platanus × acerifolia (melez tür) en savunmasız türdür. Hastalık biyotik (mantar, bakteriler, nematodlar) ve abiyotik (hava kirliliği, su stresi, toprak sıkışması) etmenlerden etkilenir. Budama sırasında steril olmayan aletlerin kullanımı ve genetik çeşitlilik eksikliği hastalığın yayılmasını hızlandırmaktadır. Çınar kanserinin ekosistem üzerindeki etkileri oldukça geniştir. Kuş türleri yuvalama alanlarını, polinatör böcekler besin kaynaklarını kaybederken, su döngüsü ve mikroklima düzenlemeleri olumsuz etkilenir. Ağaçların karbon depolama kapasitelerinin kaybı ise iklim değişikliğine katkıda bulunmaktadır.
Yönlü (tek yönlü) bağlantılarla tasarlanan yapay nöron ağları, beyin dinamiklerini laboratuvar ölçeğinde anlamayı kolaylaştırıyor. Tohoku Üniversitesi’ndeki ekip, mikroakışkan kanallar sayesinde sinir hücrelerinde daha gerçekçi ve karmaşık aktivite desenleri elde etti. Geliştirilen matematiksel modeller, bu yönlendirilmiş ağlarda uzay-zaman düzleminde gözlemlenen sinyallerin nasıl şekillendiğini öngörüyor. Bu yaklaşım klasik hayvan testlerinin ötesinde, tıp ve makine öğrenmesi gibi alanlarda yeni uygulamaların önünü açıyor. Aynı zamanda beyin bağlantı haritalarına (connectome) dair analizleri derinleştirerek gelecekteki nörobilim ve yapay zeka çalışmalarına önemli katkılar sunmayı hedefliyor.
Küresel sıcaklıkların sanayi öncesi seviyelerin 1,6°C üzerine çıkmasıyla, araştırmacılar gıda sistemlerinin iklim değişikliğindeki rolüne dikkat çekiyor. Küresel sera gazı emisyonlarının üçte biri hayvancılık ve gıda sistemlerinden kaynaklanırken, FAO'ya göre et ve hayvansal ürünlere olan talebin 2050'ye kadar ikiye katlanması bekleniyor. Araştırmalar, mevcut hayvancılık pratiklerinin sadece çevresel sorunlara değil, aynı zamanda antibiyotik direnci ve zoonoz hastalıklar gibi ciddi sağlık sorunlarına da yol açtığını gösteriyor. Uzmanlar, sürdürülebilir bir gelecek için bitki temelli beslenmeye geçişin ve gıda sistemlerimizin yeniden yapılandırılmasının kaçınılmaz olduğunu vurguluyor.
Osaka’daki araştırmacılar, yüksek akım kaynaklı ısınma sorununu aşmak için MRAM teknolojisinde elektrik alanıyla veri yazma yöntemini geliştiriyor. Bu yenilik sayesinde manyetizasyon vektörlerini düşük enerji harcayarak değiştirmek mümkün oluyor. Araya eklenen ultra-ince vanadyum katmanı, kararlı bir manyetik anizotropi sunarak ters manyetoelektrik etkisini güçlendiriyor. Böylece sıfır elektrik alanında iki kararlı manyetik durum elde edilebiliyor; bu da uçucu olmayan, az enerji tüketen bir bellek devriminin habercisi.
Modern çalışma kültüründe, teknolojik ilerlemeler bireylerin refahını artırmak yerine işletmelerin kârını artırmak için kullanılmaktadır. Uzun çalışma saatleri, gelir eşitsizliği ve kapitalist başarı anlayışı bireylerin potansiyellerini sınırlamaktadır. Evrensel temel gelir ve çalışma saatlerinin kısaltılması gibi ümit veren politikalar bireysel mutluluğu, toplumsal eşitliği ve verimliliği artırma potansiyeline sahiptir. Bu yaklaşımlar, daha adil ve anlamlı bir yaşam için bir fırsat sunmaktadır.
Michigan'da bir çift, arka bahçelerinde oldukça nadir görülen sarı renkli bir Kuzey Kardinali keşfetti. Genetik bir mutasyon sonucu ortaya çıkan bu renk değişimi, kuşun kırmızı karotenoid pigmentleri üretme yeteneğini etkileyerek tüylerinin ve gagasının sarı renkte olmasına neden oluyor. 2003 yılında yapılan bir analiz, sarı Kuzey Kardinallerinin tükettiği besinlerden elde edilen ve normalde kırmızı pigmentlere dönüşen pigmentlerden yoksun olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar, bu nadir renk varyasyonunun kuşların eş bulma ve üreme başarısını etkileyebileceğini düşünüyor.