Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Bir fotoğrafçı olarak dünyaya farklı bir pencereden bakıyorum. Aksi takdirde sonsuza dek kaybolacak olan anları yakalarım. Fotoğraflarım aşk ve kayıp, umut ve umutsuzluk hikayeleri anlatıyor. İnsanlığın durumunu tüm güzelliği ve kederiyle belgeliyorlar. Benim objektifimden, tarihin en muhteşem anlarından bazılarına tanık oldum. İnsanlığın en kötüsünü de gördüm. Ama ne fotoğrafı çekersem çekeyim, her zaman içindeki güzelliği bulmaya çalışırım. Çünkü benim için fotoğrafçılık budur.
Dalgalanıyor rüyam, arada sanki rüyada olduğumu fark ediyorum, arada rüyanın içinde kayboluyorum, nerede olduğumu bilmiyorum. Ama o sesleri tanıyorum ben: birisi annemin sesi imiş, diğeri babamın. Bir de rüyalar “o bastırdığımız bebeksi korkuları, arzuları sembolik yolla dile getirerek uykuyu korur”muş, öyle diyor annem. Aaa rüyada olmak iyi bir şey o zaman, rüyalarım, annem babam gibi bir şey galiba, onlar da beni hep korur. Ah, keşke çocukları her yerde her zaman koruyan birisi olsaydı. Rüya belki de öyle bir şey, kim bilir. Nimet teyze başka bir masal anlatıyor bana. Rüyaların bize mesaj verdiğini söylüyor, öte dünyalardan mesajlar. Yani, bulutlardan mesaj getiriyormuş
Sanat eseri, izleyicisinin (belki de toplumun demek daha doğru olacak) bilinç ve bilinçaltını harekete geçirerek içerik ve biçim olarak sunduğunun anlamlandırılmasını talep eder. Bu tahrik edici ve kışkırtıcı bir durumdur. Fotoğrafçı da sunduğu fotoğraf karesinde yer alan öğelerle bunu yapmaya çalışacaktır. Dolayısıyla tahrik edilerek kışkırtılabilen izleyicinin eleştirici yanının ortaya çıkması da kaçınılmaz olacaktır. Anlatılmak istenenin çokluğu ya da büyüklüğü hiçbir zaman fotoğrafta yer alan öğelerin çokluğu ile ilintili olmayacaktır. Çoğu kez fotoğrafta gösterilmeyenlerin zihindeki imgeleri fotoğrafı anlam olarak zenginleştirecektir. İşte bu fotoğraflar “minimal” olarak kendi yolunu açar. Minimalizm 1950’li yılların sonunda başlamış gibi görünse de Leonardo DaVinci’nin “Simplicity is the
Bu yazıda, sevdiğim bir esere ve onun sunum biçimiyle ilgili tartışmalara değinmek istiyorum. Çünkü bu tartışmalar, üzerinde çalıştığım farklı sistemler arasında geçişlilik ve bir sanat eseri üzerinden bir model önerme fikrimin şekillenmesinde önemli bir rol oynadı. Söz konusu eser, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Temel Sanat Eğitimi Yüksek Lisans öğrencilerinin dönem sonu proje sergisi kapsamında, Osman Hamdi Bey Salonu’nda sergilendi. Bir dönem sonu proje sergisi olması nedeniyle, esere yöneltilen yoğun eleştiriler bu yazının doğmasına zemin hazırladı. Mert Palut’un eseri fotoğraflar ve videodan oluşan bir kurulum. Eser, 1990’lı yıllarda Türkiye’nin Doğu’sunda devlet şiddetinin doruğa ulaştığı dönemi ve bu dönemde kullanılan sembolik
Hanoi’den Sapa’ya Geçen yaz Başkent Hanoi’den Sapa’ya kadar Vietnam’ın kuzeyine yaptığımız yolculuk fotoğraf açısından tam bir şölendi. Bu bölgede pirinç üretimi yoğun yapılıyor. Bilindiği gibi uzak doğuda pirinç tüketimi çok yaygın, hemen her öğünde yeniliyor, böylece tarımla uğraşan ailelerin hepsinin kendine ait pirinç terasları var ve ailecek çalışıyorlar. Bu bölgedeki Çin sınırına yakın Mu Cang Chai kasabasında iki gece konakladık. Bizim Karadeniz bölgesinde olduğu gibi dere yatağında kurulmuş olan kasaba aynı zamanda fotoğrafçılar için turistik bir alan olmuş, vadiden yükselen dik yamaçlardaki pirinç terasları görsel olarak çok estetik çünkü. Bölgeye turlar düzenleyen yerel fotoğrafçılar sayesinde çok eğlenceli bir kaç gün
SD Kartlar [Secure Digital kartlar] SD kartlar veya güvenli dijital bellek kartları, dijital kameralar, bilgisayar tabletleri veya cep telefonları gibi çeşitli elektronik cihazlarda, dijital verileri kaydetmek ve saklamak için kullanılan küçük, çıkarılabilir ve yeniden yazılabilir bellek kartlarıdır. SD kartlar, 1990’lı yıllarda müzik endüstrisinde telif haklarını korumak amacı ile geliştirilmişti. Dolayısı ile, dijital müzik, fotoğraf ve video verilerinin güvenli bir şekilde depolanmasını ve aktarılmasını sağlarlar. Bu yüzden kamera üreticilerinin tercih ettiği bir bellek aracı olmuştur. Küçük boyutu, hızı, pratikliği ve yüksek depolama kapasitesi nedeniyle birçok elektronik cihazda yaygın olarak kullanıldığı için farklı ihtiyaçlara cevap verecek şekilde çeşitli kapasiteler, hızlar ve boyutlarda
Yatay bir fotoğrafın, sağ yarısında dinç görünümlü bir adam, bakışlarını aşağıya yöneltmiş, objektifin üzerinde gezinmesine izin veriyor. Gözünde siyah çerçeveli gözlüğü; alnını, çözülmesi gereken zor bir problemin karşısındaymışçasına kırıştırmış, elini dudaklarının arasına götürmüş. Görüntü, fotoğraf için verilen bir pozdan çok, yoğun bir adamın gerçekten düşünceli bir ânını gösteriyor… Fotoğrafın objesi, ünlü mimar Le Corbusier. Takvimler 1959 yılını gösteriyor. Mimarlık tarihine ciddi bir bakış attığımızda, 20.Yüzyılın mimarlık konusundaki en önemli dehalarından birinin de bu sanata getirdiği özgün yaklaşımlar ve cesur uygulamalarından dolayı hiç şüphesiz Le Corbusier olduğunu görürüz. Kimileri onu yalnızca zenginlere villalar tasarlayan bir mimar olarak değerlendirse de o daima,
Bölüm 03, Nepal, Katmandu 1 Temmuz 2024 – Pazartesi Dün akşamın etkisi ile bu sabah biraz geç kalkıyoruz. Dışarıda yapmaya çalıştığımız kahvaltı girişimi başarısız olunca, tekrar otele dönüp dün yaptığımız kahvaltıdan yapıyoruz. Kahvaltı sonrası, ölü yakma törenlerinin yapıldığı “Peshupatinath tapınağına” gitmek için bir taksi bulmak üzere yine sokaktayız. Otelin çok yakınında bir taksi buluyor ve tapınağa doğru yola çıkıyoruz. Tapınağa geldiğimizde taksici isterseniz bekleyeyim diyor. Biz de bugün gideceğimiz diğer yerleri söyleyip, alaşağı ver yukarı pazarlıkla adamı 3000 Rs ‘ye tüm gün bağlıyor ve beklemeye bırakıyoruz. Akabinde tapınaktayız, giriş bilet ücreti olan 1000 Rs’yi verip giriyoruz içeriye.
Rüyalar da bulutlar gibi mi acaba? Sürekli akıp duran, türlü türlü şekle giren, her an her yerde başımızın üstünde bitiveren, zamanlı zamansız. Bazen ürkütücü, bazen ılık sıcak bir huzur. Her gece ayakucumda uyuyan Badem, o gece yanıma gelmedi. Annem arkadaşlarını görmeye gittiğini söyledi. Bana hiç söz etmeden nasıl gider? Sanki, doğduğumdan beri hep koynumdaydı, sırdaşımdı o, en yakın arkadaşımdı. Her gece konuşur dertleşir, sarıp sarmalardık birbirimizi, konuştuklarımızı ertesi gün Gamze’ye de bir bir anlatırdım. Ben anlattıkça, o da severdi Badem’i. Ben yarın ne diyeceğim Gamze’ye? Badem niye beni bırakıp gitti acaba? Yoksa onu küstürecek bir şey mi yaptım? Bu ne