Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Bir fotoğrafçı olarak dünyaya farklı bir pencereden bakıyorum. Aksi takdirde sonsuza dek kaybolacak olan anları yakalarım. Fotoğraflarım aşk ve kayıp, umut ve umutsuzluk hikayeleri anlatıyor. İnsanlığın durumunu tüm güzelliği ve kederiyle belgeliyorlar. Benim objektifimden, tarihin en muhteşem anlarından bazılarına tanık oldum. İnsanlığın en kötüsünü de gördüm. Ama ne fotoğrafı çekersem çekeyim, her zaman içindeki güzelliği bulmaya çalışırım. Çünkü benim için fotoğrafçılık budur.
Antik Yunan felsefesinin en önemli figürlerinden biri olan Platon, yalnızca bir filozof değil, aynı zamanda matematikçi, yazar ve Batı dünyasının ilk yüksek öğretim kurumu olan Atina Akademisi’nin kurucusudur. Felsefi mirası, hem akademik dünyada hem de günlük düşünce pratiklerinde derin etkiler bırakmıştır. Platon, felsefeyi toplumun çeşitli katmanlarına ulaşan bir araç olarak görmüş, felsefi diyaloglarını çoğunlukla Sokrates’in ağzından kaleme almıştır. Bu diyaloglar, hem felsefi düşüncenin derinleşmesine katkı sağlamış hem de insanların akıl yürütme süreçlerini sorgulamalarına olanak tanımıştır. Platon’un felsefesi, özellikle “İdealar Teorisi” ile tanınır. Bu teoriye göre, dış dünyada gördüğümüz her şey, gerçek ve mükemmel form ya da ideaların sadece birer yansımasıdır.
Belki yeterince şiir okumamıştık Biraz kağıt biraz da dün. (Tevfik Fikret) Şiir: Tıpkı fotoğraf gibi. Öz ve içten. Doğrudan, üstelik etkili. Kitabın kapağını açıyorsunuz. Okumaya başlıyorsunuz. Önce sözcüklerle bir savaşınız oluyor. İmgeler ilk bakışta görünmemeyi seçiyor. Zihninizin sınırlarından içeriye girmeye çalışıyor dizeler. Engellemeye çalışıyor, başaramıyorsunuz. Kabul ediyor, bir nevi ölümü göze alıyor ve şiiri kucaklıyorsunuz. Hoş, ölümü çağrıştırmayan ne az şiir vardı dünyada. Şiir gizli formülleri barındırır bünyesinde, her şiirin kendi sihirli sözleri vardır kapısını açtıran. Ve 40 Harami gibi dizildiğimiz, önünde. Okuduğumuz bir önceki şiirin deneyimini hatırlamaya çalışırız Daha önce gittiğimiz yerden dönmesini bekleriz ruhumuzun. O yine geç kalmış,
‘Ağlarken gördüğümüz insanları, şimdi dans ederken görmek mutluluk verici’ Yazımın temellerini dayanışma gönüllüsü, sanatçı arkadaşım Meral Demir’in bu anlamlı cümlesi attı. 6 Şubat depreminden sonra, Özcan Yurdalan hocamın önderliğinde, bir grup gönüllü fotoğrafçıyla beraber, bölgede çocuklarla fotoğraf çalışmaları yaptığımızı, daha önceki iki yazımda anlatmıştım. Depremin üçüncü yılında sevgili Berna Kuleli ve Yusuf Aslan ile beraber yolum bu kez Nurhak’a düştü. Yusuf hoca ve Berna’dan farklı olarak benim Nurhak’a ilk gelişim. Önceki iki yılda Hatay Samandağ’da çalışmış, Nurhak’a gelme fırsatım olmamıştı. Özcan hoca bu yıl Nurhak’ta çalışacağız deyince hiç düşünmeden iznimi ayarlayıp beklemeye başladım. Berna ve Yusuf hoca benden beş gün
Bayram Yılmaz Fotoğraf Kitabı Üzerine Sert kapak, 154 sayfa 108 Siyah-beyaz, duotone fotoğraf Ebat 23×26 cm Baskı ve cilt: Metro Basım Hizmetleri A.Ş. Türkçe, İngilizce, Fransızca 1. Baskı: Mart 2025 Halkın tarih sahnesine çıktığı 1789 Fransa’sından zamanımıza, Fransız Devrimi ruhu ve onun ilk gerçekleştiği yer Paris, insanlığın ortak mirası olmayı sürdürüyor. Tanrı’nın seçtiği sanılan kralın ve mutlak monarşinin tasfiye edildiği ilk büyük devrim 1789 Fransız Devrimi… Ardından yaşanan çalkantılı sürece rağmen aydınlanmacı, ilerlemeci, modern bir ulusun inşasına sahne olmuş bir şehir Paris. İlk ziyaretimde fark ettiğim şey bu kentin görkemli geçmişini yansıtan pek çok anıtsal yapıya sahip olmasıydı.
Son günlerde ardı ardına gelen ifşalar esasen gayet iyi bildiğimiz bir gerçeği yeniden yüzümüze çarpıyor: Fotoğrafçılığın merkezine yerleşmiş eril bakışın hiçbir yere gitmediği ve bu bakışın kadınların sınırlarını, rızasını, hikayesini nasıl sistematik biçimde silikleştirdiği gerçeğini. Bu gerçek yeni biçimlerde kendini göstermeye devam ediyor. “Nü portre” bahanesiyle kadınları çekim sırasında zorlayan, sınır ihlallerini “yaratıcılık” diye pazarlayan…
27 Eylül- 12 Ekim tarihleri arasında sekizincisi gerçekleşecek 212 Photography Istanbul, fotoğraf ve yaratıcı disiplinlerden oluşan programı ile şehire heyecan verici bir rota deneyimletmeye hazırlanıyor. Festival, şehrin her iki yakasında 30’a yakın mekânda gerçekleştirilecek uzun soluklu sergiler ve çeşitli etkinliklerle dikkat çekiyor. 212 Photography Istanbul bu sene de multidisipliner bir programıyla, fotoğraf sanatının hem tarihsel hem de deneysel katmanlarını görünür kılmayı amaçlıyor. 212 Photography Istanbul, bu yıl 27 Eylül – 12 Ekim 2025 tarihleri arasında sekizinci edisyonuyla İstanbul’u yeniden çağdaş fotoğrafın en önemli isimleriyle, disiplinler arası sanat üretimleriyle ve kente yayılan benzersiz bir kültür rotasıyla buluşturuyor. T.C. Kültür ve Turizm
Minor White‘a ait bu yazı, İfsak Blog Ekibi tarafından Espas Sanat Kuram Yayınları’nın izniyle “Fotoğrafçının Eğitimi” kitabından aktarılarak yayına hazırlanmıştır. . . . . . . . . . . . . Duvarları ve sıraları boş bir sınıf gördüğümde, bana kış sonundaki bir bahçenin halini hatırlatmadığı olmadı. Aynı şekilde, yeni öğrencilerle dolu bir sınıfın, bahar güneşine açacak olan tomurcuklarla dolu bir meyve bahçesini hatırlatmadığı da. Ve yetersiz bir biyolog olduğum için bir ağacı diğerinden ayıramam. Birkaç hafta sonra tomurcuklar çiçeklendiğinde, ancak o zaman, bademi karaağaçtan, söğütü meşeden ayırabilir ve geleceklerini tahmin edebilir hale gelirim. Bir adam, elbette ki her bir
Fotoğraf, günümüzde dijital teknolojilerle iç içe geçmiş modern bir görsel ifade biçimi olsa da, temelleri binlerce yıl öncesine, optik kuramlarının gelişimine kadar uzanır. Bu tarihsel süreçte, Batı’da Aristoteles ve İbn el-Heysem gibi isimler öne çıkarken, Doğu’da ise Çinli filozof Mo-Tzu (Mozi) camera obscura prensibini ilk kez gözlemleyen ve kayıt altına alan düşünür olarak dikkat çeker. Mo-Tzu’nin bu alandaki gözlemleri, hem bilim tarihi hem de fotoğrafın kökenleri açısından büyük önem taşımaktadır. Mo-Tzu, M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış, Konfüçyüsçülüğe karşıt bir filozof ve Mohizm adlı öğretinin kurucusudur. Ahlaki felsefesiyle tanınsa da, aynı zamanda mantık, mühendislik ve fizik konularında da derin bilgiye sahiptir. Mo-Tzu’nin
28 Temmuz 2021 tarihinde Manavgat’ta başlayan ve daha sonra ülkemizin pek çok noktasında çıkan orman yangınlarında Avrupa Orman Yangınları Bilgi Sistemi’nin (EFFIS) verilerine göre 178 bin hektar civarında, yani 1 milyar 780 milyon metrekare, başka bir ölçü ile yaklaşık 250 bin futbol sahası büyüklüğünde ormanlık alan yok oldu. 15 gün içinde 49 il ve birçok ilçede çıkan 15’i büyük olmak üzere 299 orman yangınında aynı zamanda tarım arazileri, seralar, yerleşim alanları da zarar gördü, 8 vatandaşımız hayatını kaybetti, yüzlercesi yaralandı ve binlerce hayvan can verdi. Orman yangınları ne yazık ki her yıl artarak devam ediyor. Sorun artık küresel bir sorun
Öncelikle filmi geriye sarıp geçmiş zamana kısa bir yolculuk yapalım ki anlamlı ve samimi bir sohbet atmosferi oluşsun. Malûmları olduğu üzere kaleme aldığımız metinler kısa sayılmaz, çoğunlukla sayfalar süren uzun metinlerdir. Uzun metinlerin nedeni, meramımızı yazılı metin aracılığıyla yekpare anlatabilmenin yolunun bundan geçmesidir. Mamafih uzun metinlerin okuyucusu sınırlıdır. Ancak bu vaziyet bizi hiç mi hiç rahatsız etmiyor. Çok okunan biri olmak derdinde değiliz çünkü. Sınırlı sayıdaki okuyucunun ağız tadıyla metni okuyabilmesi için ise, metinlerin akıcı ve anlaşılabilir olması icap eder. Bundan ötürü sohbet atmosferi oluşturmaya gayret etmekteyiz. Öteden beri söylenegelir: “Önce söz vardı.” Genel geçer hale gelmiş kalıpla (klişeyle) başlayıp