Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Bir fotoğrafçı olarak dünyaya farklı bir pencereden bakıyorum. Aksi takdirde sonsuza dek kaybolacak olan anları yakalarım. Fotoğraflarım aşk ve kayıp, umut ve umutsuzluk hikayeleri anlatıyor. İnsanlığın durumunu tüm güzelliği ve kederiyle belgeliyorlar. Benim objektifimden, tarihin en muhteşem anlarından bazılarına tanık oldum. İnsanlığın en kötüsünü de gördüm. Ama ne fotoğrafı çekersem çekeyim, her zaman içindeki güzelliği bulmaya çalışırım. Çünkü benim için fotoğrafçılık budur.
“… insan hayatı imgelerce hem kutsanmış hem de lanelenmişti; kendini ancak imgeler aracılığıyla kavrayabilirdi, imgelerin zorla uzaklaştırılması imkansızdı; onlar, sürünün başlangıcından beri içimizdeydiler, düşünmemizden çok daha önceye ait ve çok daha güçlüydüler, zamanın dışındaydılar, onlar geçmişi ve geleceği kendilerinde birleştiriyorlardı, bir rüyanın ikiye katlanmış hatırasıydılar ve bizden daha güçlüydüler: burada uzanmış yatan Vergilius da kendisi için bir imgeydi, ve geminin gerçekliklerin en gerçeğine dümen kıran, görünmez dalgalar tarafından taşınan, dalgalara batıp çıkma imgesi, aslında onun kendi imgesiydi, karanlıktan gelen karanlığa yelken açan, karanlığa gömülen Vergilius da uçsuz bucaksızlık olan o gemiydi, uçsuz bucaksızlığı hedeflemiş kaçıştı, kaçış halindeki gemiydi, hedefti, uçsuz
Üzülerek söze başlıyoruz, çünkü asırlık bir çınarı kaybettik. Memleket fotografisinin duayen isimlerinden Necmettin Külahçı ustayı, nam-ı diğer Necmettin baba’yı (1932-2024) yılın son günlerinde, ne yazık ki son yolculuğuna uğurladık. Doğa aşığı bir ustaydı, hoşgörü timsaliydi merhum Külahçı. FSK’nın (Fotoğraf Sanatı Kurumu) kurucu üyelerinden biri, DASK’ın (Doğa Araştırmaları Sporları ve Kurtarma Derneği) Kurucu Başkanı, AFSAD’ın (Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği) Onur Üyesi, DOGAY’ın (Doğada Görüntü Avcılığı Yarışması) vazgeçilmez değeridir Necmettin Külahçı. Onun fotoğraf alanında ulaştığı ustalık mertebesi fazla söze gerek bırakmaz. Pek çok fotoğrafçının daha dünyaya gözlerini açmadığı tarihlerde memleketin kuş uçmaz kervan geçmez yerlerine, sarp arazisine, karlı zirvelerine, yüksek yaylalarına gidip
Bir yolculuk ne zaman başlar? Fikir akla ilk düştüğünde mi? Aylar öncesinden biletler alındığında mı? Hiç bilinmedik bir ülkenin kokusunu ilk alışında mı? Fikrin somutlaştığı ilk andan sonra bana esen rüzgarlar değişmeye başlamıştı bile. Sekiz ay sonrasını bekleyen bir geri sayım saatim vardı artık. Rutinimin içinde zaman zaman bana göz kırpıyor ve kaçınılmaz bir doğrultuda olduğumu hatırlatıyordu. Dilini, tarihini, tadını bilmediğim o yere doğru ufak adımlar atmaya başladım ben de. Zamanın imkanları bir dönemin gezginlerini kıskandıracak kadar fazla. Fakat gerçekte de öyle mi? Sosyal medyadan kulaklarımıza ve gözlerimize dolanlar, milyonlarca yorumlar, videolar neyi anlatıyor? Birbirinin çok benzeri fotoğraflar ve videolar
İFSAK Ailesinin değerli üyeleri ve fotoğraf dostları, İFSAK Ayın Fotoğrafı etkinliği, 1975 yılında dernek üyelerinin teknik bilgi, becerilerini geliştirmek ve değerlendirmek amacı ile başlayıp günümüze kadar süregelen en önemli etkinliklerimizden biridir. Her sezon başı belirlenen konulara uygun fotoğrafların her ay farklı bir konuk tarafından değerlendirdiği bu etkinlikte sezon sonunda en başarılı olan üyemize “Yılın fotoğrafçısı” ödülü verilmektedir. Bizler de bu kapsamda 50 yılı geride bırakan etkinliğimizin, 2023-2024 sezonuna ait tüm seçilen fotoğrafların bir arada olduğu bir dijital kitap çıkarmak istedik. Çünkü biliyoruz ki basılı ve/veya dijital her kitap çok daha kalıcı olduğu gibi daha geniş kitlelere de ulaşılmasını sağlıyor. 2023-2024
Bölüm 05, Nepal, Chitwan 3 Temmuz 2024 – Çarşamba Sabah erken kalkıyoruz. Yeni bir macera başlıyor. Daha önce yazmamıştım; tatile çıkmadan iki gün önce aldığımız uçak biletlerinden Air Nepal’in Katmandu-Bombay seferi iptal olmuştu. Biz de rezervasyonu iptal etmeden önce telaşla yeni bir uçuş aramış ve bir gün sonraya Air India’dan biletimizi almıştık. Neyse, diğer uçuşun iptali ve paramızı geri ödemeleri sorun olmadı, birkaç gün içerisinde hesabımıza iade ettiler bilet paralarını. Yeni rezervasyonla Nepal günümüz bir arttı, Hindistan bir azaldı. Nepal artınca araya bu iki gecelik turu soktuk, aslında programımızda yoktu. Bu turu araya sokunca da Nepal otelimizin rezervasyonu bir gün
Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu’ndan Zeynep Yılmazoğlu https://instagram.com/zeynepyilmazoglu tarafından yayına hazırlanmıştır. . . . . . . . . . . . . Yapı Kredi Galeri’deki ‘Yeryüzü Halleri’ sergisinden çıktığımda kendime bu soruyu sordum. Sergide insanın doğayla ilişkisi üzerine düşündüren pek çok nokta vardı; doğa nedir, şehirle doğa ko-puk mudur, sanatçının doğayla derdi nedir, sanat kalıcı olmalı mı, materyalin kalıcılığı mı fikrin kalıcı-lığı mı daha önemli? gibi sorular filizlendi aklımda. İsmini, Birhan Keskin’in insan dışı canlıları merkeze alarak yazdığı şiir kitabı ‘Yeryüzü Halleri’nden alan sergi, ekolojiye dayanan eserler üreten on bir güncel sanatçıyı bir araya getiriyor: Rozelin Akgün,
siz hiç bulutları seyrettiniz mi / ama sadece bulutları / hayatlarımızın dilsiz yoldaşlarını …/ …ah, o bulutlar / doğumların, ölümlerin, anların, anıların / hayatlarımızın sessiz tanıkları / rüyalarımızın aynaları. Babam da dedi ya, “bilmediğimiz çok şey var” diye, benim de bilmediğim çok şey var, ancak yeni bir şey öğrendiğimde anlıyorum, onun bilmediğim bir şey olduğunu. Peki, nasıl bulacağız yolumuzu bu kadar bilinmeyenin içinde? Aaa, bunları rüyamda ben mi düşündüm, yoksa birisi mi söyledi bana, uyanınca sorarım babama, ama daha o cevap vermeden zaten annem hemen atlar, bir cevap yapıştırır, “Jung der ki, Bion der ki”, diye başlar. Ben en iyisi
Fotoğrafçının Doğuşu Bir zamanlar gençtik. Nedensiz bir evrensellik peşindeydik. Batı ne yapıyorsa biz de onu yapmak istiyorduk. Görgümüzü yarışmalarla cilalıyorduk. Arzuladığımız ekipmanlar Kaf Dağı’nın ardındaydı. Bizler de sanki Binbir Gece Masalları’nın yolunu şaşırmış kahramanlarıydık. Savaşmadan kazanamıyordu insan. Bunu henüz bilmiyorduk. Bu yüzden hiç savaş da kaybetmemiştik. Yabancı dergilerin eski sayılarında fotoğraf makineleri ve objektiflere bakarak hayaller kuruyorduk. Orada her şey çok güzeldi. Yayınlanmış fotoğrafları, hemen yanlarında duran makinelerle eşliyorduk. O makinelere sahip olamazsak o fotoğrafları çekemeyecekmişiz gibi geliyordu bizlere. O günlerde o fotoğrafların birçoğunun başka fotoğraf makineleriyle çekildiğini de bilmiyorduk. Bizim fotoğraflarımız da bir gün o dergilerde yayınlansın istiyorduk. Neckermann