Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Bir fotoğrafçı olarak dünyaya farklı bir pencereden bakıyorum. Aksi takdirde sonsuza dek kaybolacak olan anları yakalarım. Fotoğraflarım aşk ve kayıp, umut ve umutsuzluk hikayeleri anlatıyor. İnsanlığın durumunu tüm güzelliği ve kederiyle belgeliyorlar. Benim objektifimden, tarihin en muhteşem anlarından bazılarına tanık oldum. İnsanlığın en kötüsünü de gördüm. Ama ne fotoğrafı çekersem çekeyim, her zaman içindeki güzelliği bulmaya çalışırım. Çünkü benim için fotoğrafçılık budur.
Doğulu filozofların sıklıkla vurguladığı gibi anın içinde yaşıyoruz, ama bu söz tek başına var oluşumuz açıklamak için yeterli mi? Bir andan diğerine yaşantımız akıp giderken içsel tutarlılığımızı korumak ve anların içeriğini birleştirerek yaşananları anlamlandırabilmek için bir dayanağa, belleğe ihtiyaç duyuyoruz. Anlık yaşantıları tutarlı biçimde birleştirerek bizi hayatımız üzerine konuşabilir kılmaktan öte, diğer insanlarla aramızda ortak bir dil oluşturabilmenin yolu da bellekten geçiyor. Bizi bireyler ve toplum olarak var eden şey belleğimiz; unutmamak için verdiğimiz tüm o sözler ve hatırlamaya verdiğimiz önem bir gün belirsizliğin içinde, okyanustaki bir su damlası gibi kaybolup gitme korkumuzla ilgili olabilir ancak. Hatırlamak ve hatırlanmak arzumuzla
Yasın derhal tüketilip unutulmasını talep eden bir çağda yaşıyoruz. Felaketler (doğal, siyasi veya insan yapımı) kesintinin şokuyla değil, zamanlanmış programların kaçınılmazlığıyla geliyor. Karelere ve parçalara bölünmüş acı, sonsuz bir görsel envanterin herhangi bir öğesine dönüşüyor. Susan Sontag'ın Başkalarının Acısına Bakmak kitabında uyardığı üzere “acı çeken bedenleri gösteren resimlere karşı duyulan iştahlı merak, neredeyse çıplak bedenlere…
Bölüm 09, Hindistan, Mumbai (Devam) 7 Temmuz 2024 – Pazar Sabah kalkıp konuştuğumuz gibi 9:30 civarı kahvaltıda buluşuyoruz. Garip bir Hint kahvaltısından sonra dışarı çıkıp InDrive ’dan taksi çağırıyoruz. 500 Rupiye havaalanına götürüyor bizi. Dün 1850 ‘ye gelmiştik. Havaalanına gelip, iniyoruz ve taksi gidiyor. Ama bir terslik var, dün geldiğimiz havaalanına hiç benzemiyor. Soruyoruz, meğer burası değilmiş. Beş kilometre ilerideki Terminal ikiye gidecekmişiz. Bugün de terslikler devam ediyor, hadi bakalım. Bu sefer 100 Rupiye iki Tuk-Tuk ‘a binip terminal ikiye gidiyoruz. Delhi kadar olmasa da burada da araba kullanmak maharet istiyor. Bu arada şahsen oluşturduğum bir istatistik vereyim. Kadın şoför
-Ruhunun kanatlarıyla kendini boşluğa bırakan muhteşem bir ağabey için ode.- Değişen Çağ Değişimi genelde bir “ilerleme” olarak yorumlamak -coğrafyalara bağlı da olsa- genetik bir alışkanlık olmuştur. Uygarlık tarihini, tartışmalı başlangıcına rağmen insanlık adına sağlam bir temele oturtmak için kötülüğün tarihi ile aynı zaman dilimine puntolarız. İyilerin çoğu kez iyi olarak kalmaların en önemli nedeni, kötülüğün ve uygulayıcılarının türlü bahanelerle sıklıkla ortalıkta görünür olmalarıdır. Negatif olan her şey daima hızlı bir dolaşım içindedir. Bölgesel başlayıp evrensele dönüşen korkunun, insanları önce baskıladığını, sonra da isyana yönelttiğini görürüz. Karşılığında alevlenen “Hak verilmez alınır” inancı, muz cumhuriyetlerinin taktikleriyle hareket eden aciz yetkeyi orta-uzun vadede
Entelijansiya (Latince: Intelligentia), wikipedia’ya göre: “aydınlar topluluğu” anlamına gelen terim olup, genellikle kültürel ve siyasal etkinliğe sahip entelektüel topluluk anlamında kullanılır. https://tr.wikipedia.org/wiki/Entelijansiya Genel olarak ülkemiz sanat dünyasına ve özelde fotograf dünyasına baktığımız zaman hem kitap, hem de dergi yayını bakımından sanat dalları içinde en fakirinin fotoğraf olduğunu görürüz. Yine başka bir açıdan baktığımızda, sanat dalları içinde en fazla ilgilenen kişi sayısının fotoğraf olması ise oldukça paradoksal bir ilişki olarak değerlendirilebilir. Fotograf dünyasına yeni katılanlar da, fotografın sadece çekilerek yapılacağını zannederler. Oysa fotograf çekilerek değil, okunarak yapılır. Fotograf dernekleri de ne yazık ki çoğunlukla fotografın sadece çekilerek yapılacağı düşüncesine uygun eğitim programları düzenlerler.
Fotoğraf sanatçısı Müjgan Culfa’nın Zamansız isimli sergisi, Kamil Fırat küratörlüğünde Beyoğlu Belediyesi İstiklal Sanat Galerisi’nde. Sanatçı Doğu Ekspresi’nin penceresinden yakaladığı anlarla bir yandan yol kavramını sorgularken diğer yandan iz bırakan hafızanın peşinde… 15 Mayıs-8 Haziran 2025 tarihleri arasında sanatseverlerle buluşacak olan sergi, Doğu Ekspresi’nin izinde, modern zamanın hızına direnen Anadolu’nun dinginliğine bir davettir. Bu görsel anlatı, siyah-beyaz ve renkli fotoğraflardan oluşuyor. “Yol üzerine o kadar söz, şiir, şarkı, türkü var ki… Ben de ‘yol’u kendi ifade yöntemlerimle anlatmaya çalıştım Ortalama 24-26 saat süren Doğu Ekspresi ile köklerime doğru yolculuk yaparken trenden gördüğüm manzaralar karşısında, bir film sahnesindeymişim gibi, kendimi pencereden
Bu yazıda NFT’lerin ve metaverse’lerin koşturduğu bir sanat dünyasından sizi alıyorum ve analog fotoğrafçılık, AGFA ile çamur dünyasına götürmek istiyorum. Analog dünyadan geçenler AGFA’yı bilirler ama çamurun bununla ne ilgisi olabilir? Bunu Lucas Leffler ile yaptığımız söyleşimizde öğreneceğiz. Çamura baskı yapmak hiç akla gelir miydi? Lucas Leffler, geçtiğimiz yıllarda Hangar Brussels ve LensCulture gibi prestijli fotoğraf kurumlarında sergilere ve başarılara imza atan bir sanatçıdır. Lucas ile 2019 yılında Brüksel’de Nicolas van Brande liderliğinde kurulan Atelier Contraste’ta katıldığım atölyede rehberim olduğu sırada tanıştım. Paris Photo sırasında “Zilverbeek” (Silver Creek) çalışmasını kendisinden dinleme fırsatı bulduğumda ise bu projeden çok etkilendim ve söyleşiye
Renkli fotoğrafçılık, özellikle 20. yüzyılın sonlarında filmden dijital teknolojiye geçişle birlikte önemli bir evrim geçirdi. Bu değişim yalnızca ortamı dönüştürmekle kalmadı, aynı zamanda fotoğrafçılara renk, pozlama ve düzenleme teknikleri üzerinde gelişmiş kontrol sağladı. Adobe Photoshop ve Lightroom gibi güçlü yazılımların ortaya çıkması, fotoğrafçıların renkleri yaratıcı bir şekilde manipüle etmelerine, sanatsal vizyonlarını geliştirmelerine ve çarpıcı görüntüler üretmelerine olanak tanıdı. 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkışından bu yana renkli fotoğrafçılık, dünyaya ilişkin algımızı kökten değiştirdi. Renkli fotoğraf, duyguları ifade etmede, hikayeler anlatmada ve izleyicilerde derin yankı uyandıran anları yakalamada önemli bir rol oynar. Rengin duygusal etkisi, gerçekçi sunumu ile birleştiği zaman, genellikle siyah
Bölüm 08, Hindistan, Mumbai 6 Temmuz 2024 – Cumartesi Bugün Nepal’den ayrılma günü. Geç kalkıp kahvaltıyı otelde yapıyoruz. Son bira ve kahvaltı paralarını ödeyerek helalleşiyoruz. Ardından çağırdığımız taksilerle 465 Rupiye anlaşarak (ki gelirken iki katını ödemiştik) hava alanına doğru yola çıkıyoruz. (Bu arada yazdım mı önceden hatırlamıyorum, burada da pazarlık esas. Özellikle turistik eşyaları söylenenin dörtte birine alabiliyorsun, yine de kazıklandım mı diye düşünüyorsun. Aklınızda olsun. Taksilerde bu oran %50, 70 arası falan, yani 100 denen yere 60 vererek pazarlık yapılabilir.) Havaalanına varıyoruz. Gümrük ve pasaportta hatta uçağa binerken didik didik aranıyoruz. Ama problem yok her şey yolunda. Aktarma için
Bazen bir fotoğraf karesiyle, bazen bir cümleyle açılan bir evren… Ve bu evrenin ardındaki, denizle başlayan bir hikâyenin, imgelerle örülü bir anlatının peşinden giden Sami Kısaoğlu. theMagger olarak, sözcükleriyle olduğu kadar görsel diliyle de yeni düşünme biçimleri sunan disiplinerarası sanatçı Sami Kısaoğlu ile yaratım serüveni, gelecek planları ve KAIROS’taki, 19 Nisan’a kadar uzatılan “Sessizlik Atlası”... devamı