Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Bir fotoğrafçı olarak dünyaya farklı bir pencereden bakıyorum. Aksi takdirde sonsuza dek kaybolacak olan anları yakalarım. Fotoğraflarım aşk ve kayıp, umut ve umutsuzluk hikayeleri anlatıyor. İnsanlığın durumunu tüm güzelliği ve kederiyle belgeliyorlar. Benim objektifimden, tarihin en muhteşem anlarından bazılarına tanık oldum. İnsanlığın en kötüsünü de gördüm. Ama ne fotoğrafı çekersem çekeyim, her zaman içindeki güzelliği bulmaya çalışırım. Çünkü benim için fotoğrafçılık budur.
Fotoğrafın icadından günümüze baktığımızda dünyada ve ülkemizde henüz kitaplara veya literatüre geçmemiş birçok isme rastlayabiliriz. Ancak tarihe olan meraksızlığımız nedeniyle bu isimlerin bizim ülkemizde daha fazla olduğu söylenebilir. Onlardan biride Gaston Mizrahi’dir. Her ne kadar adı Adana fotoğraf camiasında bilinse de ülkemiz fotoğraf tarihinde pek bilindiğini zannetmiyorum. Gaston Mizrahi sadece Adana için önemli bir isim değil. O dönem çektiği Adana fotoğraflarıyla aslında bir dönemi, bir kenti, bir yaşamı, insanları anlatmasıyla yani ülkemiz fotoğraf tarihi açısından da önemli. Adana veya daha genel anlamıyla Çukurova. Doğa her dönem onu toprağıyla, insanıyla, sanatçısıyla bereketli kılmış. Boşuna denmemiş ona bereketli topraklar… Çünkü o topraklar
Pers mitolojisinde anlatılan bir mite göre Ahura Mazda ilk insan çiftini cennet bahçesinde tek bedende yaşamlarını sürdürürlerken ayırır. Yine Yunan mitolojisinde anlatılan bir mite göre ise ilk insan Prometheus tarafından çamurdan yaratılan androjen bir varlıktır. Ancak zamanla güçlenen ve tanrılara karşı çıkmaya başlayan bu varlıklar, tanrılar tarafından birbirinden ayrılırlar. ‘Şölen’ kitabında Yusuf Darıyerli, mitolojiye atıfta bulunduğu metinde diğer yarısını aramaya başlayan insana vurgu yaparak izleyenleri/okurları ilk hamlede yakalıyor. Diğer yarısını arayan iki insanın birleşmesi ta o zamanlardan başlayarak onaylanmayı, kutsanmayı, günümüzdeki biçimiyle düğünle taçlandırılmayı bekliyor, diyerek hakikatli bir girişle başlıyor kitaba. Kitabın anahtarı olan önsöz mutlaka okunmalı. Hatta önsözden önce yer
Bölüm 09, Kırgızistan – Karakol 14 Temmuz 2023–Cuma Bugün erken kalkıyoruz. Dün kasaba merkezinden 1000’er SOM’a tur satın almıştık. Tur, çeşitli aktiviteler için bizi sekiz buçukta alıp, bir buçuk, iki gibi geri getirecek. Döner dönmez de ayrılacağız otelden. İlk işimiz toparladığımız bavulları mutfakta bir yere koymak oluyor. Minibüs geliyor bu arada. Biniyor ve yola çıkıyoruz. Birkaç noktadan daha birilerini alıyor ve doluyor. Dağlara doğru güzergâhımız. Önce bal, çeşitli yöresel yiyecekler falan satan bir yerde duruyor. Alış veriş faslından sonra asıl yere gidiyor. Üç aktivite var. Atmaca ile fotoğraf çektirme, at ile tur atma
Neden “KAPALI ÇAĞRI” İFSAK, kurulduğu günden beri üyelerine olduğu kadar, üyesi olmayan fotoğraf ve sinema severler için de projeler üretmeyi kendine bir görev bilmiştir. Bu amaçla da çalışmalarını sürdürmektedir. Projeler Birimi olarak üyelerimize özel bir şey yapmak istedik ve “ KAPALI ÇAĞRI “ Projesini geliştirdik. Projemizin adının “ KAPALI ÇAĞRI “ olmasının nedeni ise, sadece İFSAK üyelerine özel olmasıdır. 2023 yılında dört temadan oluşan KAPALI ÇAĞRI projemiz, 2024 yılında da yine dört temadan oluşuyor. Üyelerimiz isterse birine, isterlerse dördüne birden katılabilirler. Bu yılın ikinci teması fotoğrafta etkili anlatım biçimlerinden biri olan “ SPOR “. Hedefimiz proje sonunda üyelerimizden gelen fotoğraflarla
Cemil Batur Gökçeer, 1 Temmuz-30 Eylül 2024 tarihleri arasında Güney Fransa’nın Arles kentinde 55. kez gerçekleşen ve tüm dünyadan sanatçıların, kültür sanat profesyonellerinin ve fotoğraf meraklılarının buluştuğu en önemli festivallerden biri olan Rencontres d’Arles’a “İnce Hava” (Thin Air) sergisiyle katılıyor. Sanatçıyı festivalde Ka Görsel Kültür ve Sanatsal Düşünce İçin Mekân temsil ediyor. Cemil Batur Gökçeer’in İnce Hava sergisinin yer aldığı, Louis Roederer Vakfı ve Polka tarafından desteklenen ve dördüncü edisyonu gerçekleşen Discovery Award 2024 bölümü bu yıl Audrey Illouz’un küratörlüğünde, “Sur le qui-vive” (kesintisiz bir huzursuzluk hissiyle) başlığı altında şekilleniyor. Illouz Polka dergisine verdiği röportajda keşif bölümünü şöyle anlatıyor: “Seçim
Bir Yalanı birlikte Bir soru ile başlayalım yazımıza: Bir insanın doğasında rezerv olarak bulunan fanteziler, aslında gerçek değil midir? Gerçeklik yalnızca gözle görülebilir olanın adı mıdır? Ya bulunduğumuz açıdan görünen gerçeklik, yanılsamanın tedirgin kanunlarını yerleştirmek için bizim zaaflarımızı mı kullanmaktadır? Oysa biz gördüğümüzü değil, bilinç düzlemimizde ön sıralardan koltuğunu seçmiş düşüncelerimizi gerçek olarak kabul ederiz. Her fantezi, geleceğin olası gerçekliğinden pay çıkarır kendine. Gerçeğin karşısında uygulanma alanı olmayan birçok düşünce, çalışma ve sabırlı bir bekleyişin sonucunda bir biçimde kamuya mal olacaktır. Özellikle son yüz yılda ivme kazanan teknoloji, düşünce düzleminde tutsak olan birçok fikre uygulama alanı açmıştır. Filozoflar bu konuyu
1986 yılında Van’da doğdum. 11 yaşından beri İzmir’de yaşıyorum. Ege ve Dokuz Eylül Üniversiteleri’nde lisans ve yüksek lisans eğitimlerimi tamamladım. AÖF’te “Fotoğrafçılık ve Kameramanlık” bölümünü bitirdim. Aynı zamanda İzmir’de kurumsal bir yazılım firmasında İş Analisti olarak çalışıyorum. Fotoğraf çekmeyi sevdiğim için üniversite yıllarında fotoğrafçılık kulüplerinde yer aldım. Ancak gerçek anlamda fotoğrafı öğrenmeye başlamam , 2017 yılında Artlens Görsel Kültür ve Sanat Atölyesi ile yolumun kesişmesiyle başladı. Burada atölyenin kurucusu ve aynı zamanda Türkiye’nin ilk Xphotographer’ı Nilay İşlek’ten temel eğitimlerimi tamamlayarak doğru yerde ve doğru zamanda bu koca dünyaya adımımı attım. Atölye bünyesinde deneysel fotoğraf, belgesel fotoğraf, fotoğrafın felsefesi, film çözümleme