Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Bir fotoğrafçı olarak dünyaya farklı bir pencereden bakıyorum. Aksi takdirde sonsuza dek kaybolacak olan anları yakalarım. Fotoğraflarım aşk ve kayıp, umut ve umutsuzluk hikayeleri anlatıyor. İnsanlığın durumunu tüm güzelliği ve kederiyle belgeliyorlar. Benim objektifimden, tarihin en muhteşem anlarından bazılarına tanık oldum. İnsanlığın en kötüsünü de gördüm. Ama ne fotoğrafı çekersem çekeyim, her zaman içindeki güzelliği bulmaya çalışırım. Çünkü benim için fotoğrafçılık budur.
Versus Arts, 7-22 Haziran 2025 tarihleri arasında benlik kavramına odaklanan “Selfhood” başlıklı sergiye ev sahipliği yapacak. Dr. Nilay İşlek’in küratörlüğünü üstlendiği sergi, benlik temasına kendi özgün dilleriyle yaklaşan yedi çağdaş fotoğrafçı Chloi Kountouridou, Gian Maitelli, Hüseyin Ovayolu, Nacho Rivera, Semra Diana Halipoğlu, Seren Şarapçıoğlu, Yiğit Günel’i bir araya getirerek izleyiciyi hem görsel hem de entelektüel…
Günümüzde fotoğraflar, sadece bir anı yakalamanın çok ötesinde; zamana, mekâna ve ışığa karşı kurulan bir bağ haline geldi. Ve bu bağı güçlendirmek adına, telefon kameralarımızın hep üstün performans göstermesini bekliyoruz. Fotoğraf sanatçısı Mehmet Turgut da kadrajından çıkan görsellerdeki derin anlatılara, Leica’nın üstün performansıyla buluşan Xiaomi 15 Ultra ile birlikte yeni bir durak ekliyor: Nemrut! Mehmet... devamı
Elimizde mozaikler, ters perspektif; eski bir Bizans resminden sökülmüş gibi. Yakınlaştıkça uzaklaşıyor, çözdükçe karışıyor. John Berger’den çok önce, üzdüğü kadınlar ona “istilacı” adını takmışlardı. Picasso’nun gözünün görebildiği bütün kıyıları alma tutkusu vardı. İyi ki, yalnızca bir ressamdı. İstediği her şeyin resmini yaptı ve ünü tüm dünyayı tutmuş bir efsane olarak yapıtlarıyla bizi hayli meşgul etti. Onca geometrik formun arasından hüznü seçilen Mandolinli Kız’ı, Bask’ın incisi Guernica şehri Alman uçakları tarafından bombalandıktan hemen sonra yaptığı o büyük mahşer manzarasını; göğüsleri dışarıda çılgınca el ele koşan iki kadının yer aldığı Yarış’ı, İkinci Dünya Savaşı’nda Paris’in kurtarıldığı gün Poussin’in Pan’ın Zaferi’ni -belki de
İstanbul’un sınırlarında kalan, çoğu zaman görünmeyen peyzajlar... Hüseyin Güler’in fotoğrafları, doğa ile insan müdahalesi arasındaki hassas dengeyi sessiz bir tanıklıkla kayda geçirir. Genellikle İstanbul odaklı projeler üreten Güler, özellikle kentin kuzey bölgelerindeki ormanlar, göller, kıyılar ve dönüşüm içindeki ekolojik alanlara yoğunlaşır. Fotoğraf pratiğini kentsel hafıza, ekolojik yıkım ve mekânsal dönüşüm ekseninde inşa eder. Onun objektifinde…
20. yüzyılın en bilinen görüntülerinden biri olan yukarıdaki fotoğrafla karşılaşmamış pek az insan vardır. Pulitzer ödülüne layık görüldüğünde taşıdığı isimle “Savaşın Dehşeti”nin önemi ve etkisinden bahsedeceksek, James Nachtwey’in şu sözlerine ekleyecek bir şey olmasa gerek: “Dokuz yaşındaki bir kızın acısında, haksız bir savaşı haklı çıkarmak için Amerika’nın ‘en becerikli ve en zekilerinin’ tasarladığı tüm siyasi manevralardan daha fazla güç ve gerçek vardı. Savaş boyunca ortaya konan binlerce imge arasında muhtemelen bu fotoğraf tek başına halk bilincinde savaşı sona erdirmeyi sağlayan kritik kütleyi yaratmakta orantısız bir ağırlığa sahip olmuştur. Bugün bu fotoğraf sadece Vietnam Savaşının değil, tüm savaşların karşısında bir suç delili olarak duruyor.” (1)
Kuzey İrlanda’nın başkenti Belfast, yüzyıllardır süregelen politik ve dini ayrımların, 20. yüzyılda şiddetli bir şekilde patlak verdiği bir şehir oldu. Katolik ve Protestan topluluklar arasındaki gerilim, sadece dini değil, aynı zamanda ulusal kimlik, egemenlik ve adalet üzerinden şekillenen karmaşık bir mücadeleye dönüştü. Bu çatışmanın temelinde, Katoliklerin yani Cumhuriyetçilerin ya da İrlanda Kurtuluş Ordusu’nun öncülüğünde, birleşik bir İrlanda talebi ve İngiliz yönetimine karşı direnişi, Protestanların UVF yani Ulster Gönüllüleri Ordusu’nun ve benzeri paramiliter örgütlerinin öncülüğünde Birleşik Krallığa bağlı kalma isteği yer alıyordu. Bu farklılık, zamanla sadece düşünsel bir ayırım olmaktan çıkıp, günlük hayatın her alanına sirayet eden şiddetli bir ayrılığa dönüştü:
Sıradaki evini bulmak için boş evleri gezen insanlar hangi evde ne bulurlar da durmaya karar veririler? Babamın mesleği insanların ait hissedecekleri evleri bulmaktı, çocukluğum bu gizemli karar anlarına şahit olarak geçti. Kendimi anlamaya çalışmadan önce tam olarak ne aradığını bilmeden dolaşan bu insanları anlamaya denedim, anlamaya çalışırken ortaya çıkan yeni soruları yanımda taşıdım… “Ait İstanbul”…
Henüz 17 yaşındayken New York’un Bronx bölgesinde yaşayan Stanley Kubrick, Look dergisi için fotoğrafçılık yapıyordu. Dergiye ilk fotoğrafını, bir gazete bayiinde Franklin D. Roosevelt’in ölümünü duyuran manşetleri çekerek 1945’te satmıştı. Ekim 1946’da kadrolu çalışmaya başladı, Ağustos 1950’de ayrıldı. Kubrick için hikâyenin nasıl devam ettiğini biliyorsunuz. Look’un yayın hayatı ise onun ayrılmasının ardından 21 yıl daha sürdü.…
6-30 Haziran tarihleri arasında Meclis-i Mebusan Caddesi, numara 31’de yer alan Merdiven Art Space, Ateş Alpar’ın Hasankeyf özelinde eko-yıkım pratiklerine yakından temas eden sergisine ev sahipliği yapıyor. Fotoğrafçı ve akademisyen Ekmel Ertan’ın küratörlüğünde düzenlenen sergi vesilesiyle, Alpar’la sanat pratiğinin oluşum sürecini, sanat ile toplumsal alan arasındaki zigzaglı ilişkiyi konuştuk. Öncelikle yıllara yayılan fotoğrafçılık pratiğini aktivizmle…
Chris Killip, yoğun gözleme dayalı ve çektiği topluluklara derinlemesine nüfuz eden fotoğraflarında, sanayisizleşmenin sancılı etkilerini yakalayarak sıradan insanların hayatlarını katıksız olduğu kadar şiirsel ayrıntılarla kaydetti. Bu siyah beyaz görüntüler, 1980'lerin Britanyası'nın en önemli görsel kayıtları arasında sayıldı ve Gerry Badger’ın da tanımladığı gibi “Thatcher'ın temsil ettiği her şeye muhalif bir bakış açısıyla elde edildi.” Killip…
ABD’deki polis şiddetini ve sosyal adaletsizliği protesto etmek üzere, ulusal marş okunurken ayakta duran takım arkadaşlarından farklı olarak oturmaya karar veren Amerikan futbolu oyuncusu Colin Kaepernick, protestosunu açıkladığı basın toplantısında Fidel Castro ile Malcolm X’in fotoğrafının bulunduğu bir tişört giymişti. Colin Kaepernick, protestosunun ardından kara listeye alındığı için maalesef beş yılı aşkın süredir hiçbir takımda…
Virginia Woolf, vitrinlere bakmak hakkında bir şeyler biliyordu. Romanlarındaki karakterler “dükkan sahiplerinin vitrinlerinde taklit ve gerçek elmaslarla uğraştığını” (Mrs. Dalloway), vitrinlerin “parıltılı zincirlerle, pırıl pırıl parlatılmış deri çantalarla dolu” (Gece ve Gündüz) olduğunu görüp dururlar. Dalgalar romanında, tüketim kültürünün bu parıltılı tapınakları Bernard’ı bunaltır, yürürken kendi listesini yapar: “merak, açgözlülük, tutkuyla kendiliğinden ve ilgisiz, uykudaymışçasına…
7 Kasım 1800’de, Paris’te kadınların kamusal alanda pantolon giymek için izin almalarını gerektiren bir kararname çıkarıldı. Fransız yazar George Sand (asıl adıyla Amantine Lucile Aurore Dupin), izin almadan erkek kıyafetleri içinde sokaklarda dolaşmak suretiyle bu emre karşı geldi. Sand, otobiyografisinde gri yün kıyafetlerini ve botlarını giyer giymez “kaldırımlarda güvende” hissettiğini yazıyordu. “Paris’in bir ucundan diğer…
Fotoğrafçı Tish Murtha 2013’te ansızın öldüğünde arkasında İngiltere’nin kuzeydoğusundaki işçi sınıfı topluluklarının olağanüstü görüntülerinden oluşan, büyük ölçüde unutulmuş bir fotoğraf arşivi bıraktı. Şimdi, kızı Ella annesinin mirasını belgesel bir filmle yeniden diriltmeyi deniyor. Tish Murtha’nın kızı Ella Murtha annesinin arşivini yaşatmak konusunda “Bunu iş olarak görmüyorum,” diyor. “Bu benim tutkum.” 2013’teki ani ölümünden beri, Ella…
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, Cumhuriyet’in ilk yıllarında mimarlığı, merakı ve maceraperestliğiyle öne çıkan Arif Hikmet Koyunoğlu’nun izini süren bir fotoğraf sergisine ev sahipliği yapıyor. Maceraperest Bir Mimarın Fotoğrafhanesi: Arif Hikmet Koyunoğlu 1893–1982 başlıklı sergi, Koyunoğlu’nun 20. yüzyıl başından itibaren çektiği fotoğraflar eşliğinde, hem yaşam öyküsüne hem de Türkiye’nin dönüşen yüzüne bir bakış sunuyor. Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, 2025 yazında, Cumhuriyet’in ilk yıllarının özgün simalarından ve önemli mimarlarından Arif Hikmet Koyunoğlu’nu odağına alan yeni sergisiyle ziyaretçileri zamanda bir yolculuğa davet ediyor. Maceraperest Bir Mimarın Fotoğrafhanesi: Arif Hikmet Koyunoğlu 1893–1982 başlıklı sergi, Koyunoğlu’nun erken 20. yüzyılda çektiği fotoğraflar aracılığıyla
Guillermo Arias, Meksikalı bir foto muhabiri. Bugüne dek New York Times, Politico, Bloomberg ve CNN gibi yayınlarda boy gösterdi. Orta Amerika’dan ABD'ye ilerleyen mültecilerin yolculuğunu belgelediği fotoğrafları, foto muhabirliğinin en prestijli etkinliklerinden kabul edilen Visa pour l'image festivalinde sergilendi ve “Visa d’Or” ödülüne layık görüldü. Bağımsız çalışan fotoğrafçı, Agence France Presse’e (AFP) düzenli olarak katkıda…
1960’ların sonunda hem yönetmen Jean-Luc Godard hem de rock grubu The Rolling Stones, üretkenliklerinin ve şöhretlerinin zirvelerinde dolaşıyorlardı. Godard, 1967’de üç uzun metraj film çekmiş, The Rolling Stones ise aynı yılın Ocak ayında Between the Buttons’ı, Aralık ayında ise Their Satanic Majesties Request’i yayımlamıştı. Godard ile Stones’u bir araya getiren ise bir bakıma 1968 yılının…
Paris, 1871 baharı… Halk isyanı olan Paris Komünü’ne kadın katılımı çok yüksek sayılarda. Tipik olarak, kadınlar sıhhiyeci, hizmetli ya da konserve yiyecekleri cepheye taşıyan kantinciler olarak görünüyorlar. Cephede erkekler baskın ama kadınlar da silahlı kavgaya katılıyorlar aynı şekilde. Bazılarına cesur dişi aslanlar, bazılarına çirkin ejderhalar gözüyle bakılıyor. Hayal gücüne özellikle çekici gelen Pétroleuse*, yani kadın kundakçı.…
Muhbirler ihbar eder, hırsızlar çalar, katiller öldürür, âşıklar âşık olur, Godard'ın kamerası Paris sokaklarında gezinir... Jean-Luc Godard’ın Serseri Âşıklar (À bout de souffle, 1960) filmi 16 Mart 1960’ta sinemada ilk kez gösterildiğinde, salondakilerin çoğu sinema tarihinin dönüm noktalarından birine tanık olduklarını muhtemelen bilmiyorlardı. Henüz gösterime girmeden Godard’a “geleceğin auteur’ü” unvanıyla Jean Vigo Ödülü’nü kazandıran film,…
Yasın derhal tüketilip unutulmasını talep eden bir çağda yaşıyoruz. Felaketler (doğal, siyasi veya insan yapımı) kesintinin şokuyla değil, zamanlanmış programların kaçınılmazlığıyla geliyor. Karelere ve parçalara bölünmüş acı, sonsuz bir görsel envanterin herhangi bir öğesine dönüşüyor. Susan Sontag'ın Başkalarının Acısına Bakmak kitabında uyardığı üzere “acı çeken bedenleri gösteren resimlere karşı duyulan iştahlı merak, neredeyse çıplak bedenlere…
Birçok insan Jim Marshall’ı (1936-2010) düşündüğünde rock and roll tarihinden sahneler aklına gelir: Monterey Pop Festival’da gitarını yakan Jimi Hendrix, San Quentin Eyalet Hapisanesi’nde el hareketi çeken Johnny Cash, elinde bir şişe Souther Comfort, üzerinde parlak, kısa bir elbiseyle şuh bir kahkaha atan Janis Joplin, Golden Gate Park’ta "Summer of Love" konserini veren The Charlatans.…
1980’lerde 20’li yaşlarını süren fotoğrafçı Philippe Chancel, Paris sokaklarındaki anti-faşist sokak çetelerinin arasında hayli vakit geçirmiş bir isim. O dönemleri şöyle anlatıyor: “Hayattaki yerimi bulmaya çalışıyordum, bu yüzden heyecan arıyordum ve sınırları zorlayan durumlarla karşılaşmaya, gerçek hayatın tadına bakmaya hazırdım. Fotoğrafçılık, bunun iyi bir bahanesiydi.” Bu dönemin aktif grupları arasında ön plana çıkanlar ise Vikingler…
Fotoğrafçı Maksym Kozlov geçen yıl 1990’ların sonunda büyüyen yüzlerce Ukraynalı çocuğun oldukça benzer çocukluk fotoğrafları olduğunu keşfetti. Fotoğrafların ortak özelliği, çocukların tuhaf kıyafetler içinde veya acayip mekânlara montajlanmış olmalarıydı. Buradan hareketle insanlara kendi fotoğraflarını göndermeleri için bir açık çağrı yaptı ve o sırada ülkenin içinden geçtiği Sovyetler sonrası değişimin garip dönemi hakkında ne söyleyebileceklerini sorarak…
Christopher Herwig’in Sovyet Metro İstasyonları adlı fotoğraf serisi, 1930’lardan 1980’lere kadar farklı zamanlarda inşa edilmiş metro ağlarının harikulade ayrıntılarını bir araya getiriyor. Uğruna toplamda 30.000 km yol kat ettiği projeyi 12 yılda bitiren Herwig, 7 ülkenin 15 şehrinden fotoğraflar sunuyor. Kanadalı fotoğrafçı, projesini şu sözlerle anlatıyor: “Moskova, St. Petersburg ve Taşkent’e 1990’ların sonundan bu yana…