Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Yemekle ilgili bizi mutlu eden bir şey var. Görünüşü, kokusu veya tadı olabilir. Ya da belki de bazı yemeklerle ilişkilendirdiğimiz anılardır. Sebep ne olursa olsun, yemeğin hayatın en büyük zevklerinden biri olduğu konusunda hepimiz hemfikiriz. Bu yüzden her zaman denemek için yeni ve heyecan verici tarifler arıyoruz. İster Michelin yıldızlı bir şefin karmaşık bir yemeği olsun, ister çocukluğumuzdan gelen basit bir rahat yemek olsun, her zaman repertuarımıza yeni lezzetler eklemenin peşindeyiz. Tabii ki, evrensel olarak sevilen bazı yiyecekler var. Pizza ve dondurma gibi yemeklerin kalbimizde (ve midemizde) özel bir yeri vardır. Onlara ne kadar çok sahip olursak olalım, yardım edemeyiz ama onları tekrar tekrar özlemişiz. Peki, yemeği bu kadar sevmemizi sağlayan şey nedir? Bize hissettirdiği yol mu? Geri getirdiği anılar? tadı? Asla emin olamayabiliriz. Ama kesin olan bir şey var ki, yemek hayatımızda her zaman özel bir yere sahip olacak.
Günümüzde fast food'un vazgeçilmezi olan ketçap, ilk yapıldığında bir ilaçtı. "Nasıl yani Lokmacığım bildiğimiz ketçap nasıl ilaç olabilir?" Dediğinizi duyar giyim ancak bu gerçek! Şimdiki halinden oldukça farklı amaçlar için kullanılan ketçabın tarihine gelin biraz daha yakından bakalım.
Orhan Pamuk Yeni Hayat romanına şu cümleyle başlar: Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti. Ben henüz böyle bir kitap okumadım ama bir yemek yedim. Tahmin edeceğiniz üzere o yemek etli tirit. Yıllar önce Konya ya gittiğimizde etli ekmekten
Son zamanlarda nere gidersek gidelim illa bir iki kişinin öksürdüğünü fark etmişsinizdir. Özellikle soğuk havaların artmasıyla birlikte artan kuru öksürük, günlük hayatı olumsuz etkileyen hastalıklardan biri. Bazen ilaçların bile geçiremediği kuru öksürük, evde yaptığımız bitkisel karışımlarla geçebiliyor. işte kuru öksürüğe iyi gelecek bitkisel yöntemler.
Gıdalar genellikle belirli bir süre içerisinde bozuluyor. Ancak bazı yiyecekler, doğru şekilde saklandığında, yıllarca hatta sonsuza kadar bozulmadan kalabilir. Bu yiyecekler hem uzun ömürlü olmaları hem de ekonomik birer çözüm sunmalarıyla dikkat çeker. İşte son kullanma tarihi geçmeyen ve mutfağınızda güvenle saklayabileceğiniz bazı gıdalar.
Yüzyıllardır hem zenginliğin hem de güzelliğin sembolü olarak kullanılan altın, son zamanlarda sadece takılarda, süs eşyalarında ya da lüks ürünlerde değil aynı zamanda gıda dünyasında da popülerlik kazandı. Kahvede, tatlıda, burgerde hatta zeytinde bile altın kullanımı gün geçtikçe normalleşti. Peki altın yenir mi? Herhangi bir zararı var mı? Gelin açıklayalım.
Birçoğumuzun çocukluğunun pastasıdır bisküvili pasta. Benim de tamamını tek başıma yaptığım ilk tariflerden biridir. Daha önce yazmış olabilirim, tekrar okuyacaklar kusuruma bakmasın ama unutamadığım bir anım olduğu için tekrar tekrar anlatmayı sever
Bir limon gördüğünüzde ya da erik gördüğünüzde yüzünüzde hafif bir buruşma ve ağzınızın sulandığını fark ettiniz mi? Özellikle ekşi şeyler gördüğümüzde tepki olarak istemsiz oluşan ağız sulanması illa görmekle alakalı değil ismini duyduğunuzda bile gerçekleşiyor. Peki ama neden ekşi şeyler gördüğümüzde veya duyduğumuzda ağzımız sulanıyor? Hadi gelin açıklayalım.
Hem tatlı hem de tuzlu tariflerde kullanmayı çok sevdiğimiz krema, girdiği her tarifi bambaşka bir lezzete çeviriyor. Bu sebeple marketten bol bol aldığımız ürünlerin başında krema geliyor. Ancak bu bol bol almanın da bir kötü yanı var ki tarihi geçen kremaların bozulup bozulmadığını düşünmek ya da paketin yarısı kullanıldığında tekrar kullanılabilir mi? ikileminde kalmak. Eminim bu düşünceler hepinizde var. O zaman kafamızda yer alan sorulara bir cevap bulalım.