Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Perspektiften Söyleme İnsanın İnşası: Bir Araç Olarak Arkeolojik YöntemYazar: Necmettin Şahin Yazının Amacı Yazımda Michel Foucault’nun “söylem” olarak adlandırdığı kavramını tanımlarken, Nietzsche’deki perspektivist düşünceden ne derece etkilendiğini göstermeye çalıştım. Nietzsche’nin Ahlakın Soykütüğü Üstüne ve Güç İstenci gibi metinlerinde bahsettiği bilgi anlayışını geliştiren Foucault, bilgi alanlarını incelemek için ise arkeolojik yöntemi önererek bir analiz yolu açmıştır.…
May 1993, Alfredo Bonanno, Selanik, Konferans KonuşmasıÇev: N.Toygar Ateş Yoldaşlar, bu konuşmaya başlamadan önce birbirimizi daha iyi tanımak için birkaç söz söyleyelim. Konferanslarda, konuşan ile dinleyiciler arasında neredeyse her zaman bir engel oluşur. Dolayısıyla, bu engeli aşmak için bir anlaşmaya varmaya çalışmalıyız, çünkü burada sadece konuşup dinlemek için değil birlikte bir şeyler yapmak için bulunuyoruz.…
Aynı adlı videomun yazılı versiyonudur. Video metni olduğu için yazım hataları olabilir. Varoluş İsyanı adlı kitabımı satın alıp destek olursanız sevinirim. Günther Anders: Prometheusçu Uçurum – İnsanın Eskimişliği Pek adı sanı anılmayan, benim hayli önemsediğim bir isimden, Günther Anders’ten bahsedeceğiz. Pek huyum değildir ama, tanındık biri olmadığı için önce hayatına dair kısa anekdotlar paylaşalım. 1930'lar…
N. Toygar Ateş: Bauman'ın (2016) aşktan mutluluğa, teknolojiden ütopyaya, korkudan sosyal medyaya birçok konuya değindiği uzun ama sade bir röportajı. Çevirirken yer yer zorlandım, kusura bakmayın. Son olarak; Varoluş İsyanı adlı, sosyoloji-felsefe çizgisinde bir kitabım çıktı, satın alıp okura ulaşmasına destek olursanız çok sevinirim. İyi okumalar. AŞK Peter Haffner: Profesör Bauman, en önemli şeyle başlayalım:…
dönerek ve dönerek genişleyen girdaptaşahin duyamaz eğitmeniniparamparça her şey, dayanamaz mihraksaf anarşi azat eder dünyadaazat eder kanla-kararmış medcezirve her yerdesulara gömülür masumiyetin törenien iyiler yoksunken inançtan büsbütünen kötüler doludur yoğun ihtiraslarla. şüphe yok, bir vahiy yakındaşüphe yok, ikinci geliş kapıdaikinci geliş!sözcükler dökülürken ağzımdan güç belaSpiritus Mundi'nin uçsuz bucaksız imgesibulandırır görüşümü: ıssız bir çöl kumundainsan başlı…
Ey Gece! Nerede yerle bir ettin tutarsız rûzu?Nedir uzamındaki nehrin tutarlı suyu?Kök saldığın ruhlardan mı beslenirsinkendi inine çekilen insanlardan? Özdeşleşemeyiz senle belki parçalarınlaÖzdeksel gücünü kuşatamayız aslaŞöyle bir bakmak kar etmez sonsuzRuhsal esintinle kuşanır usumuz. Değişmezsin hiç kendince bulutlukuşkular yüklersin akılcı kaygılarHünerli ellerle yoğurursun muştumuzuYedirirsin öze bohçanda ne varsa. Böyle biçim verirsin durmaksızın biçimsizdurmaksızın çabalarız yıkıcı…
N. Toygar Ateş: Aynı adlı video-podcastin yazılı halidir. Varoluş İsyanı adlı kitabımı satın alıp destek olursanız sevinirim. Heidegger’e göre teknik, insanın varlık ile ilişkisinin görünümü olmalıdır, oysa insan ile varlığın ilişkisinin engeline dönüşmektedir. Esasen Heidegger’in varlık konusuna ziyadesiyle eğilmesinin sebebi, insanın teknik tarafından tehdit ediliyor olması, tekniğin insanın yolunu kendisine bağlayarak varlığı unutturması sebebiyledir. Üçüncü…
İkinci kahve molası yazısı. Afiyet olsun. İnsanın duygu ve düşüncelerine kılavuzluk eden önemli kaynaklardan biri tecrübedir. Tecrübelerle birlikte belli duygusal ve düşünsel şablonlar geliştiririz. -Genetik bir miras bile tecrübeler sonrasında değişim gösterebilir.- Karşılaştığımız ve karşılaşacağımız olayları bu şablonlara göre değerlendiririz. O tecrübeyi bir daha yaşamamak yahut tekrar yaşadığımızda alacağımız tavrı belirlemek yahut tekrar o tecrübeyi…
Öncelikle posthümanizme dair seviyemi ve harcadığım mesaiyi özetleyeyim: Başak Ağın'ın Posthümanizm kitabı ile youtube'daki konuşmaları, pentacle.org'daki değerli insanların yazıları ve Braidotti'nin İnsan-Sonrası kitabından öğrendiklerim. Konuyla ilgili ise daha önce podcast yapmıştım, ancak yazılı olarak da çok kısa bir şeyler söyleme gereksinimi duydum. Başlıktan anlaşılacağı üzere, yazı posthümanizmle yeni karşılaşmış olanları ilgilendiriyor. Ki bir düşüncenin tehlikeli…
Agamben ile Baudrillard'ın, Charles Baudelaire için yaptıkları değerlendirmelerden birer kesit ve Baudelaire'in İki Kişilik Oda Öyküsü AGAMBEN: "(Baudelaire) bir metaya dönüşen nesnenin bu yeni Özelliğini kabul ederek, sanat yapıtının onun etki alanından kaçabilmesinin olanaksız olduğunu anlamıştır. Baudelaire’in büyüklüğü bizi dört bir yandan kuşatan eşyaya karşın, sanat yapıtını da bir eşya ve bir fetişe döndürmeyi becermiş…
Daniel Conway'in 1997 yılında yayınlanan, "Nietzsche and the Political" kitabı Phoenix Yayınları bünyesinde Türkçeye çevrildi, bize de okuyup değerlendirmek ve okurun dikkatine sunmak düşer. Nietzsche'nin Politik Tahayyülü'nde filozofun serüvenini ilk kitabından itibaren kronolojik olarak takip ediyor Conway. Özellikle politik fikirlerini, insanın kusursuzlaşmasına dair kanaatlerini, çilecilik yaklaşımını vs. değişim içerisinde inceliyor, eleştiriyor, açıklamaya girişiyor. Nietzsche'nin politik…
Evvel zamanda ve kalbur samanda ‘nedeni’ olan şeylerin, başka zaman dilimlerinde ‘nedeni’ yoktur. Uzun bir yaşamın yüzey çizgileri ya da kozmik varoluşun moleküler desenleri, ne olduğu fark etmez. Böyle bir yaşamda aşılamayan doğal sınırlar olmaz ve indirgemecilik mantık dışıdır. Bu bağlamda Attila Kittsi’yi tanımlamak zordur; onu görsek de kim olduğunu tam tamına anlayamayız, zihin felsefecisi…
Bütün iyi kitapların ortak bir özelliği vardır; gerçekte olanlardan daha sahicidirler. Birini okumayı bitirdiğinde olan biten senin başından geçmiş gibi hissedersin ve sonra iyisi, kötüsü, coşkusu, pişmanlığı ve hüznü, insanları ve yerleri ve havasıyla tamamen sana ait bir parça olur. İyi bir yazarın en mühim yeteneği içindeki sarsıntıya dayanıklı bir zırva dedektörüdür. Bu bir yazarın…
Geçenlerde 2009 ve 2014 yıllarında yayınlanmış; "Tüm zamanların iyi 100 kitabı" listeleriyle karşılaştım. Evet, mağara soğuktu... Fremenlerin mağarasındaydım, listeleri yeni gördüm. Muhtemel kişisel listemde yer alabilecek kitaplar vardı elbet; Dosto, Tolstoy, Celine, Kafka, Joyce, Burgess, Huxley, Juan Rulfo, Hemingway, Svevo, Saramago vs.'nin kitapları gibi. Elbette kurgu eserlerle kurgu dışı eserleri aynı kefeye koymazdım. Bu yüzden…
N. Toygar Ateş: Varoluş İsyanı adlı kitabım ve podcastlerim üzerine; sosyal yaşamda ve Ekşi Sözlük ile twitter'da aldığım birkaç soruyu yanıtladım. Kitapta ütopyayı savunduğun bölüm vardı. Gerçekteyse distopyalar daha popüler, neden? NTA: Ütopya harekettir, konfor alanını bozman gerekir. Konuşmak, yapmaktan daha uygun bir seçenek hepimiz için. Ütopyanın hareketi zihinsel düzlem için de geçerli, bir bakıma…
bir şey ölür, bir şey doğargök gürültüsü yarıp açtığı angecenin yükseklerini, apansızbaharı müjdeler, yırtıcı uyku… nesillerden nesillereinsan, kimi mağlup kimi ayaktavahşi sefaletler yoluyla.acıyla dolu çağlar, bir sonrakine,ıstırabın üzerine, tek bir noktaya doğru,eziliyor, yığılıyor birlikte, inliyorve gıcırdıyor rıhtımdan rıhtıma, köprükararıyor son açıklığa doğrusınırındaki ağacın,kökten meyvesine kadar. elimde dikiş acısı, dinliyorum.baharın ilk gecesi, şişlik ve yırtılma, varoluş…
"Zaman" konusu nazik bir konudur, başımdan geçti de bilirim. Şiirlerimde "zaman"la çok uğraştım, bununla yetinmeyip bir de açıkça "zaman yoktur" diye yazınca kıyamet koptu, alaya alındım, bilgisizlikle suçlandım. Bunca ortada, gözümüzün önünde duran bir şey nasıl yadsınır! Ama ben onu göremiyordum, ne yapayım! Bizim yazınımızda zaman konusu ile uğraşan pek az ozan çıkmıştır. Bunlardan biri…
N.Toygar Ateş: Akademim Yayınları Franz Boas'ın "İlkel İnsanın Zihni'nden sonra, Oswald Spengler'ın 1931'de yazdığı İnsan ve Teknik adlı kitabı yayınladı. Bireyin teknikle ilişkisi ve tekniğin toplumu etkileme biçimleri her zaman ilgi odaklarımdan biri olduğu için, bu kısa ama etkili kitabı birkaç saat içinde okudum. Ne ki metnin salt destek maiyetinde kaleme alınması imkansızdı, çünkü Spengler…
"Zaman" konusu nazik bir konudur, başımdan geçti de bilirim. Şiirlerimde "zaman"la çok uğraştım, bununla yetinmeyip bir de açıkça "zaman yoktur" diye yazınca kıyamet koptu, alaya alındım, bilgisizlikle suçlandım. Bunca ortada, gözümüzün önünde duran bir şey nasıl yadsınır! Ama ben onu göremiyordum, ne yapayım! Bizim yazınımızda zaman konusu ile uğraşan pek az ozan çıkmıştır. Bunlardan biri…
bir şey ölür, bir şey doğargök gürültüsü yarıp açtığı angecenin yükseklerini, apansızbaharı müjdeler, yırtıcı uyku… nesillerden nesillereinsan, kimi mağlup kimi ayaktavahşi sefaletler yoluyla.acıyla dolu çağlar, bir sonrakine,ıstırabın üzerine, tek bir noktaya doğru,eziliyor, yığılıyor birlikte, inliyorve gıcırdıyor rıhtımdan rıhtıma, köprükararıyor son açıklığa doğrusınırındaki ağacın,kökten meyvesine kadar. elimde dikiş acısı, dinliyorum.baharın ilk gecesi, şişlik ve yırtılma, varoluş…
Bütün iyi kitapların ortak bir özelliği vardır; gerçekte olanlardan daha sahicidirler. Birini okumayı bitirdiğinde olan biten senin başından geçmiş gibi hissedersin ve sonra iyisi, kötüsü, coşkusu, pişmanlığı ve hüznü, insanları ve yerleri ve havasıyla tamamen sana ait bir parça olur. İyi bir yazarın en mühim yeteneği içindeki sarsıntıya dayanıklı bir zırva dedektörüdür. Bu bir yazarın…
dönerek ve dönerek genişleyen girdaptaşahin duyamaz eğitmeniniparamparça her şey, dayanamaz mihraksaf anarşi azat eder dünyadaazat eder kanla-kararmış medcezirve her yerdesulara gömülür masumiyetin törenien iyiler yoksunken inançtan büsbütünen kötüler doludur yoğun ihtiraslarla. şüphe yok, bir vahiy yakındaşüphe yok, ikinci geliş kapıdaikinci geliş!sözcükler dökülürken ağzımdan güç belaSpiritus Mundi'nin uçsuz bucaksız imgesibulandırır görüşümü: ıssız bir çöl kumundainsan başlı…
Agamben ile Baudrillard'ın, Charles Baudelaire için yaptıkları değerlendirmelerden birer kesit ve Baudelaire'in İki Kişilik Oda Öyküsü AGAMBEN: "(Baudelaire) bir metaya dönüşen nesnenin bu yeni Özelliğini kabul ederek, sanat yapıtının onun etki alanından kaçabilmesinin olanaksız olduğunu anlamıştır. Baudelaire’in büyüklüğü bizi dört bir yandan kuşatan eşyaya karşın, sanat yapıtını da bir eşya ve bir fetişe döndürmeyi becermiş…
İkinci kahve molası yazısı. Afiyet olsun. İnsanın duygu ve düşüncelerine kılavuzluk eden önemli kaynaklardan biri tecrübedir. Tecrübelerle birlikte belli duygusal ve düşünsel şablonlar geliştiririz. -Genetik bir miras bile tecrübeler sonrasında değişim gösterebilir.- Karşılaştığımız ve karşılaşacağımız olayları bu şablonlara göre değerlendiririz. O tecrübeyi bir daha yaşamamak yahut tekrar yaşadığımızda alacağımız tavrı belirlemek yahut tekrar o tecrübeyi…
Evvel zamanda ve kalbur samanda ‘nedeni’ olan şeylerin, başka zaman dilimlerinde ‘nedeni’ yoktur. Uzun bir yaşamın yüzey çizgileri ya da kozmik varoluşun moleküler desenleri, ne olduğu fark etmez. Böyle bir yaşamda aşılamayan doğal sınırlar olmaz ve indirgemecilik mantık dışıdır. Bu bağlamda Attila Kittsi’yi tanımlamak zordur; onu görsek de kim olduğunu tam tamına anlayamayız, zihin felsefecisi…
Geçenlerde 2009 ve 2014 yıllarında yayınlanmış; "Tüm zamanların iyi 100 kitabı" listeleriyle karşılaştım. Evet, mağara soğuktu... Fremenlerin mağarasındaydım, listeleri yeni gördüm. Muhtemel kişisel listemde yer alabilecek kitaplar vardı elbet; Dosto, Tolstoy, Celine, Kafka, Joyce, Burgess, Huxley, Juan Rulfo, Hemingway, Svevo, Saramago vs.'nin kitapları gibi. Elbette kurgu eserlerle kurgu dışı eserleri aynı kefeye koymazdım. Bu yüzden…
Ey Gece! Nerede yerle bir ettin tutarsız rûzu?Nedir uzamındaki nehrin tutarlı suyu?Kök saldığın ruhlardan mı beslenirsinkendi inine çekilen insanlardan? Özdeşleşemeyiz senle belki parçalarınlaÖzdeksel gücünü kuşatamayız aslaŞöyle bir bakmak kar etmez sonsuzRuhsal esintinle kuşanır usumuz. Değişmezsin hiç kendince bulutlukuşkular yüklersin akılcı kaygılarHünerli ellerle yoğurursun muştumuzuYedirirsin öze bohçanda ne varsa. Böyle biçim verirsin durmaksızın biçimsizdurmaksızın çabalarız yıkıcı…