Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Âmin Maalouf “Afrikalı Leo” ve “Semerkant” kitaplarıyla gönlümü kazanmış bir yazardır. Tereddüt etmeden aldım kitabını. Zaten kitap kapağı muhteşem. Yazarın kitapları genellikle tarihi içerikli olur ancak bu kitabında ise içerik bir distopya. Çok şaşırtıcı! Yazar
Cumhuriyet kadını olmak!.. Toplumda herkes kadar yerinin ve söz hakkının olduğunu bilmek, tercih ettiği mesleği yapabilmek, şartlar ne olursa olsun inandığının ardından gitmekten vaz geçmemek, herkesten her şeyden önce kendine saygı duymak, değişime ve gelişime açık
Yine bir Gülseren Budayıcıoğlu kitabı ve yine çeşitli ruhsal hastalıklarla dolu olaylar… Bu kitap son zamanlarda Masumlar Apartmanı dizisi ile iyice ünlendi. Kitaptaki adı “Çöp Apartman”… Dizi ve kitap arasındaki farklara değineceğim elbette ama tabii ki
Kısa roman veya uzun hikâye olarak tanımlayacağımız novella türüne ilgi ülkemizde artmış vaziyette. Bu türde eserler vermiş Stefan Zweig’ın kitaplarına olan ilginin son yıllarda artması bunun kanıtı. Lüset Kohen Fins yeni kitabı “Kor Sancısı”nı okurlarıyla buluştururken
Ursari aileleri kendilerini Mısır firavunlarının soyundan imparator Sigismund’un himayesinde sayan ayı oynatıcısı Roman aileler demekmiş. İşte bu kitabın kahramanı Ciprian’ın ailesi de bir Ursari aile. Gittikleri her yerden polis tarafından kovulan, karşılaştıkları herkesin kendilerine hor baktığı,
Adı çok dikkat çekici bir kitap; Düğümlere Üfleyen Kadınlar… Kitap isimleri benim için çok önemli sanırım, çünkü resmen azimle buldum bu kitabı. Karantina döneminde listeme eklemiştim ama bir türlü stoklarda bulamıyordum. Sonra buldum bir arkadaşımdan. Bulmaz
Öncelikle belirtmek isterim ki bu kitap eleştirisi yazısı haddim olmayarak yazılmıştır. Yaşar Kemal’i eleştirmek elbette ki benim haddim değildir ama her okuduğum kitap hakkında bir şeyler karalamayı alışkanlık haline getirdiğim için yazıyorum bu yazıyı. Yer Demir
Fil saati: 1200’lü yıllarda robot biliminin kurucusu El Cezeri tarafından tasarlanan mühendislik dehasıdır. Saatin görüntüsü ihtişam duygusu uyandırmakla beraber zaman ölçüm sisteminin kalbini oluşturur. (Görseli iç kapakta mevcut.) Kitaba ismini veren fil saatini açıkladıktan sonra kapak
Bedevi bir kadına bir gün en çok hangi çocuğunu sevdiğini sormuşlar. Kadın şöyle yanıt vermiş : Hasta olanı iyileşene kadar, En küçüğü büyüyene kadar, Yolda olanı eve dönene kadar... Afrikalı Leo ‘nun hayatı nedense bana yukardaki söylevi hatırlattı. Granada‘da
Gülseren Budayıcıoğlu ekranlarda ve kitap raflarında fırtınalar estirmeye devam ediyor. 2008 yılında çıkardığı “Günahın Üç Rengi” kitabındaki bazı karakterler son zamanlarda Kırmızı Oda dizisinde seyirci karşısına çıkıyor. Sadece ilk bölümünün bir kısmını seyrettim o dizide Meliha
“Neden ben?” diye sordum Tanrı’ya. Bir şey söylemedi. Güldüm ve yıldızları izledim. Yaşamak güzeldi... Kitap kapaklarını incelemeyi, kitap arkalarını okumayı çok seven bir okurum ben. Yukarıdaki alıntı kitabın kapağında mevcut. Çok beğendim hemde çok! Kitabı okuma
Geçen yıl Didim Altınkum Yazarlar Festivali’nde sevgili Ayşe Kulin’in imza gününe gitmiştim. Çok kitabını okuduğum için, son çıkardığı “Son” kitabını imzalattırayım dedim... Tabi yıllardır görmediğim ortaokul öğretmenimle orada karşılaşmak imzadan daha değerliydi orası ayrı. Kitabı
Sessizliği sessizce dinleyenlerin kitabını bitirdim az evvel! Her musiki sesin değil de sessizliğin bir taklidiymiş. Ne garip ismi “Suskunlar” olan bu kitap aslında bize musikiden bahsetmekte. Musiki üstadları, mevlevihâneler, hayaletler cinayetler, semazenler büyüleyici ney sesleri eşliğinde
“Nöro roman da neymiş?” diye sorgulayarak okumuştum Pia Mater’i. Öğretmişti bana bilimsel gerçeklerle harmanlanmış hikaye demekmiş. Soluksuz okumuştum. Elimden bırakamamıştım. Arochnoid Mater’de kaldığımız yerden demiştik. Kaldığımız yerden... Kitabı elime aldığımda ilk kapağına baktım her zamanki gibi.
Yaprak Dökümü’nün Ceyda’sıydı benim için her zaman. Meğer aynı zamanda kitapları da varmış Başak Sayan’ın… Ben o yönünü biraz geç keşfetmişim anlaşılan. Normalde “herkes kendi işini yapsın” diyenlerdenim ama Başak Sayan’ın birikimi, araştırmaları ve akıcı dili
Haziran'da raflarda yerini alan Ahmet Ümit’in yeni kitabı Kayıp Tanrılar Ülkesi, polisiye tarzı kitap sevenler ve hatta mitolojiye ilgi duyanlar için bulunmaz bir kitap olmuş. Her Ahmet Ümit kitabından sonra aynı şeyi söylüyorum; okuyucusuna bu kadar
“Kesinlikle açken okunmaması gereken bir kitap” diye yorum yapılmış mıdır bu kitap için bilmiyorum ama benim için öyle oldu… Gözümün önünde fırındaki ürünler uçuştu, kokuları burnuma kadar geldi neredeyse. Açlık, açlığın hissettirdikleri ve hatta zorda kalınca
Ahmet Ümit /KUKLA Baştan söyleyeyim bir Başkomiser Nevzat romanı değil. Fark edince Ahmet Ümit kitaplarından aldığım okuma keyfini alamayacağım diye bir an önyargıya kapıldım. “Acaba mı?” dedim ancak yanıldım. Kahramanlarımız uzun yıllar sonra karşılaşan iki üvey kardeş.
Camdaki Kız, TV8’in iddialı yapımlarından biri olan “Doğduğun Ev Kaderindir” dizisinin uyarlandığı bir kitap... Uyarlandığı diyorum ama 350 sayfalık kitapta Zeynep ve Mehdi’den sadece 30 sayfasında bahsediliyor; kitabın baş kahramanları değiller anlayacağınız. Gerçi Gülseren Budayıcıoğlu dizinin
“Evrensel bir ezgidir Zülfü Livaneli, Ya da eşsiz bir film karesi, Belki de sonu gelsin istemediğimiz bir romandır o. Ama en çok da umuttur. Hep genç kalan, gençlikle çoğalan, her dokunduğuna çiçek açtıran umutlu bir rüzgar.” Böyle yazıyor kitabın
Zaman kavramını bu sıralar hepimiz sorguluyoruz sanırım. Hem çok boş hem çok hızlı geçiyor. Bir şey yapmıyor gibi görünüp hiçbir şeye de yetişemiyorsanız, üstelik fantastik kitaplar okumayı seviyorsanız Momo’ya zaman ayırmayı deneyebilirsiniz. En azından zamanınızı