Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Genetik haberleri, yazıları ve videoları çeşitli kaynaklardan edinilebilir. Dünya çapındaki bilimsel dergiler ve haber ajansları genetik haberleri paylaşır. Ayrıca, üniversiteler ve araştırma merkezleri tarafından düzenlenen konferanslar ve etkinlikler genetik haberlerini paylaşır. YouTube, Vimeo ve diğer video paylaşım siteleri de genetik haberlerinin yanı sıra, genetikle ilgili video içerikleri sunmaktadır. Genetik alanıyla ilgili dernekler, kuruluşlar ve akademik gruplar da genetik haberlerini, yazıları ve videoları paylaşır.
Aksolotl, yaşamı boyunca kaybettiği uzuvları kusursuzca yenileyebilen eşsiz bir canlı. Peki, hücreler bu süreci nasıl hatırlıyor ve yeniden inşa ediyor? Bu yazıda aksolotl’un konumsal hafızası ve rejeneratif tıpta sunduğu umut verici ipuçları inceleniyor.
Yaklaşık 200.000 kişiyi onlarca yıl takip eden yeni araştırma, kalp sağlığı için düşük karbonhidratlı veya düşük yağlı diyet türünden çok yiyecek kalitesinin önemli olduğunu ortaya koydu. Tam tahıl, meyve, sebze gibi kaliteli gıdalarla yapılan bu diyetler kalp hastalığı riskini %15 azaltırken işlenmiş gıda ağırlıklı versiyonları riski artırdı. Araştırmacılar, bitkisel gıdalara odaklanıp işlenmiş et ve şekeri sınırlandırmanın koroner kalp hastalığı riskini önemli ölçüde düşürdüğünü gösterdi. Gelecekte genetik özellikler ve yaşam tarzının bu ilişkiye etkisi ile diyetlerin diğer hastalıklar üzerindeki etkileri araştırılacak.
Biology Letters dergisindeki genetik çalışma, tahtakurularının 245.000 yıl önce yarasalardan insanlara geçtiğini gösteriyor. Virginia Teknoloji Enstitüsü araştırmacıları 19 böceğin genomunu analiz ederek, insanla beslenen grubun 13.000 ve 7.000 yıl önce yerleşik yaşam ve şehirleşmeyle hızla çoğaldığını tespit etti. Bu bulgular tahtakurularını fare ve hamamböceğinden daha eski
Charité Üniversitesi öncülüğündeki araştırma, Amerika'nın tropik bölgelerindeki yarasaların kızamığa benzer hastalıklara neden olan morbillivirüsleri taşıdığını keşfetti. Brezilya ve Kosta Rika'da 1.600'den fazla yarasa incelendi ve vampir yarasaların üçte birinde yeni virüse karşı antikorlar bulundu. Maymunlardaki virüslerin genetik analizi yarasalardan sıçradığını, evrimsel analizler ise bu virüslerin geçmişte birkaç kez tür engelini aştığını ortaya koydu. Araştırmacılar yabani hayvanlardaki patojenlerin yakın izlenmesi ve aşı gibi koruyucu önlemler geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Retrograd amnezi, bireyin geçmişteki anılarını kaybetmesiyle karakterize edilen bir tür bellek bozukluğudur. Bu hastalık; kafa travmaları, inme, nörodejeneratif hastalıklar veya psikolojik travmalar gibi faktörler nedeniyle ortaya çıkabilir. Beynin bellekle ilişkili bölgeleri olan hipokampüs, temporal lob ve prefrontal korteksin zarar görmesi; geçmiş anıların hatırlanmasını zorlaştırır. Retrograd amnezi, genellikle anterograd amnezi ile birlikte incelenir. Anterograd amnezi, yeni anıların oluşturulmasını engellerken, retrograd amnezide mevcut anılar kaybolur. Hafıza kaybı, beynin etkilenen bölgesine bağlı olarak farklı derecelerde ortaya çıkabilir ve en yeni anılar genellikle ilk olarak silinir. Bu durumu açıklayan Ribot Yasası, daha eski anıların genellikle daha korunmuş olduğunu belirtir. Retrograd amnezi ile ilişkili genetik faktörler arasında APOE, BDNF, COMT ve KIBRA gibi genler bulunmaktadır. Bu genlerin hafıza işlevleri üzerindeki etkileri, retrograd amnezi riskini artırabilir. Ayrıca yaşlanma, travmatik beyin yaralanmaları, alkol kullanımı ve genetik yatkınlık gibi risk faktörleri de bu hastalıkla ilişkilidir. Yaş ilerledikçe ve travmalar arttıkça, retrograd amnezi gelişme olasılığı da artar. Teşhis sürecinde nörolojik muayene, görüntüleme teknikleri (MRI, CT, PET) ve bilişsel testler kullanılarak kesin tanı konulabilir. Tedavi yöntemleri arasında farmakolojik tedaviler, bilişsel rehabilitasyon, psikoterapi ve teknolojik destek araçları bulunmaktadır. Her ne kadar bazı hafıza kayıpları tedavi ile geri kazanılabilse de, nörodejeneratif hastalıklar nedeniyle oluşan kayıplar genellikle kalıcıdır. Epidemiyolojik verilere göre, travmatik beyin hasarı geçiren bireylerde hafıza kaybı sık görülmekte ve Alzheimer hastalarının büyük bir kısmında retrograd amnezi belirtileri ortaya çıkmaktadır. Özellikle travma ve nörolojik hastalıkların daha sık görüldüğü bölgelerde bu hastalık daha yaygındır. Önleyici tedbirler arasında beyin sağlığını koruyucu önlemler almak, fiziksel travmalardan kaçınmak, sağlıklı beslenmek ve bilişsel aktiviteleri sürdürmek önerilmektedir. Ayrıca, retrograd amnezi araştırmalarının tarihçesi, bilimsel gelişmeler ve hafıza süreçlerine dair önemli teoriler üzerine yapılan çalışmalar, bu hastalığın daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır.
Retrograd amnezi, bireyin geçmişteki anılarını kaybetmesiyle karakterize edilen bir tür bellek bozukluğudur. Bu hastalık; kafa travmaları, inme, nörodejeneratif hastalıklar veya psikolojik travmalar gibi faktörler nedeniyle ortaya çıkabilir. Beynin bellekle ilişkili bölgeleri olan hipokampüs, temporal lob ve prefrontal korteksin zarar görmesi; geçmiş anıların hatırlanmasını zorlaştırır. Retrograd amnezi, genellikle anterograd amnezi ile birlikte incelenir. Anterograd amnezi, yeni anıların oluşturulmasını engellerken, retrograd amnezide mevcut anılar kaybolur. Hafıza kaybı, beynin etkilenen bölgesine bağlı olarak farklı derecelerde ortaya çıkabilir ve en yeni anılar genellikle ilk olarak silinir. Bu durumu açıklayan Ribot Yasası, daha eski anıların genellikle daha korunmuş olduğunu belirtir. Retrograd amnezi ile ilişkili genetik faktörler arasında APOE, BDNF, COMT ve KIBRA gibi genler bulunmaktadır. Bu genlerin hafıza işlevleri üzerindeki etkileri, retrograd amnezi riskini artırabilir. Ayrıca yaşlanma, travmatik beyin yaralanmaları, alkol kullanımı ve genetik yatkınlık gibi risk faktörleri de bu hastalıkla ilişkilidir. Yaş ilerledikçe ve travmalar arttıkça, retrograd amnezi gelişme olasılığı da artar. Teşhis sürecinde nörolojik muayene, görüntüleme teknikleri (MRI, CT, PET) ve bilişsel testler kullanılarak kesin tanı konulabilir. Tedavi yöntemleri arasında farmakolojik tedaviler, bilişsel rehabilitasyon, psikoterapi ve teknolojik destek araçları bulunmaktadır. Her ne kadar bazı hafıza kayıpları tedavi ile geri kazanılabilse de, nörodejeneratif hastalıklar nedeniyle oluşan kayıplar genellikle kalıcıdır. Epidemiyolojik verilere göre, travmatik beyin hasarı geçiren bireylerde hafıza kaybı sık görülmekte ve Alzheimer hastalarının büyük bir kısmında retrograd amnezi belirtileri ortaya çıkmaktadır. Özellikle travma ve nörolojik hastalıkların daha sık görüldüğü bölgelerde bu hastalık daha yaygındır. Önleyici tedbirler arasında beyin sağlığını koruyucu önlemler almak, fiziksel travmalardan kaçınmak, sağlıklı beslenmek ve bilişsel aktiviteleri sürdürmek önerilmektedir. Ayrıca, retrograd amnezi araştırmalarının tarihçesi, bilimsel gelişmeler ve hafıza süreçlerine dair önemli teoriler üzerine yapılan çalışmalar, bu hastalığın daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır.