Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Genetik haberleri, yazıları ve videoları çeşitli kaynaklardan edinilebilir. Dünya çapındaki bilimsel dergiler ve haber ajansları genetik haberleri paylaşır. Ayrıca, üniversiteler ve araştırma merkezleri tarafından düzenlenen konferanslar ve etkinlikler genetik haberlerini paylaşır. YouTube, Vimeo ve diğer video paylaşım siteleri de genetik haberlerinin yanı sıra, genetikle ilgili video içerikleri sunmaktadır. Genetik alanıyla ilgili dernekler, kuruluşlar ve akademik gruplar da genetik haberlerini, yazıları ve videoları paylaşır.
Harvard Üniversitesi araştırmacıları, Peru'daki Huaca Cao Viejo'da bulunan Moche elit mezarlarında DNA analizleri gerçekleştirdi. Señora de Cao olarak bilinen 25 yaşındaki kadın mumyanın, diğer elit üyeler ve kurban edilen çocuklarla olan akrabalık bağları ortaya çıkarıldı. İzotop analizleri, kurban edilen çocukların farklı coğrafi bölgelerden geldiğini, ancak genetik olarak elit sınıfla akraba olduklarını gösterdi. Bu bulgular, Moche toplumunda statü ve gücün aile bağlarıyla yakından ilişkili olduğunu ve bu bağların geniş coğrafi mesafelere yayıldığını kanıtlıyor.
Uppsala Üniversitesi araştırmacıları, Baltık Denizi'nde genetik olarak benzersiz, balıkla beslenen yeni bir ringa türü keşfetti. Bu büyük ringa balıkları, normal Baltık ringalarından farklı olarak daha yüksek yağ içeriğine sahip ve solungaç yapıları küçük balıklarla beslenmeye adapte olmuş durumda. Stockholm'ün kuzeyinde ve güneyinde iki farklı alt popülasyonu bulunan bu türün, düşük dioksin seviyeleri insan tüketimi için avantaj sağlıyor. Araştırmacılar, bu türün evriminin, Baltık Denizi'ndeki diğer yırtıcı balık türlerinin azlığından kaynaklandığını düşünüyor.
Michigan'da bir çift, arka bahçelerinde oldukça nadir görülen sarı renkli bir Kuzey Kardinali keşfetti. Genetik bir mutasyon sonucu ortaya çıkan bu renk değişimi, kuşun kırmızı karotenoid pigmentleri üretme yeteneğini etkileyerek tüylerinin ve gagasının sarı renkte olmasına neden oluyor. 2003 yılında yapılan bir analiz, sarı Kuzey Kardinallerinin tükettiği besinlerden elde edilen ve normalde kırmızı pigmentlere dönüşen pigmentlerden yoksun olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar, bu nadir renk varyasyonunun kuşların eş bulma ve üreme başarısını etkileyebileceğini düşünüyor.
Nature dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, 2000 yıllık genomların analiziyle Demir Çağı İngiltere'sinde kadınların toplumsal ağların merkezinde yer aldığını ortaya koydu. Durotriges kabilesine ait 50'den fazla eski genom incelendiğinde, çoğu bireyin anne soyunun tek bir kadın ataya dayandığı ve erkeklerin evlilik sonrası eşlerinin topluluklarına katıldığı tespit edildi. Genetik ve arkeolojik kanıtlar, kadınların sosyal ve siyasi açıdan güçlü olduğunu, toprakların kadınlar aracılığıyla miras alındığını gösteriyor. Bu matrilokal sistem sadece Dorset bölgesiyle sınırlı kalmayıp, tüm İngiltere'de yaygın bir olgu olarak karşımıza çıkıyor.
Scientific Reports'ta yayınlanan yeni bir araştırma, Efes'te bulunan ve uzun süre Kleopatra'nın kardeşi 4. Arsinoë'ye ait olduğu düşünülen kafatasının aslında 11-14 yaşlarında bir erkek çocuğa ait olduğunu ortaya çıkardı. Genetik analizler ve mikro bilgisayarlı tomografi incelemeleri, İtalya veya Sardinya kökenli olan çocuğun bilinmeyen bir gelişim bozukluğundan muzdarip olduğunu ve M.Ö. 36 ila 205 yılları arasında yaşadığını gösterdi. Araştırmacılar, çocuğun üst çenesinin yeterince gelişmemiş olması ve kafatasındaki asimetrinin D vitamini eksikliği veya Treacher Collins sendromu gibi rahatsızlıklardan kaynaklanmış olabileceğini düşünüyor.
Çınar ağaçları, hem tarihi ve kültürel bağlamda hem de ekolojik açıdan büyük öneme sahiptir. Geniş yapraklı taçları, hızlı büyüme kapasiteleri ve çevre kirliliğine dayanıklılıklarıyla tanınan bu ağaçlar, tarih boyunca bilgelik ve sürekliliğin simgesi olmuştur. Ekolojik rolleri arasında karbon depolama, oksijen üretimi, toprak stabilizasyonu ve organik madde döngüsüne katkı sağlamak yer alır. Ancak çınar ağaçları, özellikle Çınar Kanseri olarak bilinen ölümcül bir hastalık nedeniyle ciddi tehdit altındadır. Hastalık, Ceratocystis platani adlı bir mantar tarafından tetiklenmekte ve ağaçların su ve besin taşıma sistemlerini tahrip ederek ölümlerine neden olmaktadır. 1930'larda Amerika'da ortaya çıkan bu hastalık, İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa'ya taşınmış ve Türkiye'de ilk kez 2011 yılında görülmüştür. Platanus orientalis (doğu çınarı) bu hastalığa daha dirençliyken, Platanus × acerifolia (melez tür) en savunmasız türdür. Hastalık biyotik (mantar, bakteriler, nematodlar) ve abiyotik (hava kirliliği, su stresi, toprak sıkışması) etmenlerden etkilenir. Budama sırasında steril olmayan aletlerin kullanımı ve genetik çeşitlilik eksikliği hastalığın yayılmasını hızlandırmaktadır. Çınar kanserinin ekosistem üzerindeki etkileri oldukça geniştir. Kuş türleri yuvalama alanlarını, polinatör böcekler besin kaynaklarını kaybederken, su döngüsü ve mikroklima düzenlemeleri olumsuz etkilenir. Ağaçların karbon depolama kapasitelerinin kaybı ise iklim değişikliğine katkıda bulunmaktadır.
Nature dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, 2000 yıllık genomların analiziyle Demir Çağı İngiltere'sinde kadınların toplumsal ağların merkezinde yer aldığını ortaya koydu. Durotriges kabilesine ait 50'den fazla eski genom incelendiğinde, çoğu bireyin anne soyunun tek bir kadın ataya dayandığı ve erkeklerin evlilik sonrası eşlerinin topluluklarına katıldığı tespit edildi. Genetik ve arkeolojik kanıtlar, kadınların sosyal ve siyasi açıdan güçlü olduğunu, toprakların kadınlar aracılığıyla miras alındığını gösteriyor. Bu matrilokal sistem sadece Dorset bölgesiyle sınırlı kalmayıp, tüm İngiltere'de yaygın bir olgu olarak karşımıza çıkıyor.
Taksonomik enflasyon, yalnızca biyolojik sınıflandırmayı değil, aynı zamanda koruma biyolojisi ve biyoçeşitlilik yönetimini de doğrudan etkileyen önemli bir olgudur. Yeni türlerin tanımlanması, biyoçeşitliliğin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlasa da, aşırı türleşme eğilimi koruma önceliklerinin yanlış yönlendirilmesine ve kaynakların etkisiz şekilde dağıtılmasına neden olabilir. Özellikle genetik ve ekolojik farklılıkları yeterince değerlendirmeden yapılan tür tanımlamaları, belirli türlerin korunması gereken ekosistemlerin göz ardı edilmesine yol açabilir.