Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Genetik haberleri, yazıları ve videoları çeşitli kaynaklardan edinilebilir. Dünya çapındaki bilimsel dergiler ve haber ajansları genetik haberleri paylaşır. Ayrıca, üniversiteler ve araştırma merkezleri tarafından düzenlenen konferanslar ve etkinlikler genetik haberlerini paylaşır. YouTube, Vimeo ve diğer video paylaşım siteleri de genetik haberlerinin yanı sıra, genetikle ilgili video içerikleri sunmaktadır. Genetik alanıyla ilgili dernekler, kuruluşlar ve akademik gruplar da genetik haberlerini, yazıları ve videoları paylaşır.
Yeni bir genetik çalışma, Neandertaller ile modern insanların yaklaşık 50.500 yıl önce başlayan ve 7.000 yıl süren bir çiftleşme dönemini ortaya koydu. Araştırmacılar, 58 antik genom ve 275 modern insan genomu üzerinde yaptıkları analizde, Avrasya kökenli insanların genomlarının %1-2'sini Neandertal genlerinin oluşturduğunu tespit etti. Çalışma, Neandertal genlerinin bağışıklık, deri pigmentasyonu ve metabolizma gibi alanlarda modern insanlara önemli katkılar sağladığını gösterdi. Gelecekteki araştırmalar, bu gen akışının insan evrimindeki rolünü daha derinlemesine incelemeyi hedefliyor.
Touro Üniversitesinden araştırmacılar, kilo vermede yaşanan zorlukların metabolizma hızıyla doğrudan ilişkili olabileceğini ortaya koydu. Çalışmada, obez bireylerin metabolik hız faktörünün (MF) normal kilolu bireylere göre yaklaşık %50 daha düşük olduğu ve kilogram başına daha az kalori yaktıkları tespit edildi. Obezite ameliyatı geçiren hastalarda bile metabolizma hızında anlamlı bir artış gözlenmedi ve MF değerleri neredeyse sabit kaldı. Araştırmacılar, gelecek çalışmalarda MF değerinin genetik mi yoksa çevresel faktörlerle mi belirlendiğini ve yaşamın hangi dönemlerinde değiştirilebileceğini araştırmayı hedefliyor.
Bilim insanları, değnek çekirgelerinin farklı bölgelerde benzer vücut yapılarına sahip olacak şekilde tekrar tekrar evrimleştiğini keşfetti. Araştırmacılar 212 türe ait 1359 değnek çekirgesini inceleyerek, 20 farklı vücut tipinin en az iki kez bağımsız olarak evrimleştiğini tespit etti. Genetik olarak yakın akraba olan türlerin, benzer habitatlarda benzer evrimsel yolakları izlediği ortaya çıktı. Araştırmacılar, gelecekte bu yakınsak evrimi moleküler düzeyde yönlendiren mekanizmaları incelemeyi planlıyor.
Gebe kaldıktan sonraki ilk 1.000 gün boyunca şeker kısıtlanması yaşayan çocukların tip 2 diyabet geliştirme riski %35'e kadar daha düşüktür. Yetişkin olduklarında ise hipertansiyon riski %20 daha azdır. Araştırmacılar, yaşamın erken dönemindeki şeker kısıtlamalarının, savaş zamanı şeker karnesi (istikakı) uygulamasının sona ermesinden hemen öncesinde ve sonrasında İngiltere'de gebe kalan yetişkinlerin sağlık sonuçları üzerindeki etkisini incelemek için, bu yetişkinlerin tıbbi geçmişlerini, genetiklerini, yaşam tarzlarını ve diğer hastalıkları gibi risk faktörlerini içeren, bir veri tabanı olan Birleşik Krallık Biobank'tan elde edilen güncel verileri kullanmışlardır.
Harvard Üniversitesi araştırmacıları, Peru'daki Huaca Cao Viejo'da bulunan Moche elit mezarlarında DNA analizleri gerçekleştirdi. Señora de Cao olarak bilinen 25 yaşındaki kadın mumyanın, diğer elit üyeler ve kurban edilen çocuklarla olan akrabalık bağları ortaya çıkarıldı. İzotop analizleri, kurban edilen çocukların farklı coğrafi bölgelerden geldiğini, ancak genetik olarak elit sınıfla akraba olduklarını gösterdi. Bu bulgular, Moche toplumunda statü ve gücün aile bağlarıyla yakından ilişkili olduğunu ve bu bağların geniş coğrafi mesafelere yayıldığını kanıtlıyor.
Uppsala Üniversitesi araştırmacıları, Baltık Denizi'nde genetik olarak benzersiz, balıkla beslenen yeni bir ringa türü keşfetti. Bu büyük ringa balıkları, normal Baltık ringalarından farklı olarak daha yüksek yağ içeriğine sahip ve solungaç yapıları küçük balıklarla beslenmeye adapte olmuş durumda. Stockholm'ün kuzeyinde ve güneyinde iki farklı alt popülasyonu bulunan bu türün, düşük dioksin seviyeleri insan tüketimi için avantaj sağlıyor. Araştırmacılar, bu türün evriminin, Baltık Denizi'ndeki diğer yırtıcı balık türlerinin azlığından kaynaklandığını düşünüyor.
Michigan'da bir çift, arka bahçelerinde oldukça nadir görülen sarı renkli bir Kuzey Kardinali keşfetti. Genetik bir mutasyon sonucu ortaya çıkan bu renk değişimi, kuşun kırmızı karotenoid pigmentleri üretme yeteneğini etkileyerek tüylerinin ve gagasının sarı renkte olmasına neden oluyor. 2003 yılında yapılan bir analiz, sarı Kuzey Kardinallerinin tükettiği besinlerden elde edilen ve normalde kırmızı pigmentlere dönüşen pigmentlerden yoksun olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar, bu nadir renk varyasyonunun kuşların eş bulma ve üreme başarısını etkileyebileceğini düşünüyor.
Nature dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, 2000 yıllık genomların analiziyle Demir Çağı İngiltere'sinde kadınların toplumsal ağların merkezinde yer aldığını ortaya koydu. Durotriges kabilesine ait 50'den fazla eski genom incelendiğinde, çoğu bireyin anne soyunun tek bir kadın ataya dayandığı ve erkeklerin evlilik sonrası eşlerinin topluluklarına katıldığı tespit edildi. Genetik ve arkeolojik kanıtlar, kadınların sosyal ve siyasi açıdan güçlü olduğunu, toprakların kadınlar aracılığıyla miras alındığını gösteriyor. Bu matrilokal sistem sadece Dorset bölgesiyle sınırlı kalmayıp, tüm İngiltere'de yaygın bir olgu olarak karşımıza çıkıyor.
Scientific Reports'ta yayınlanan yeni bir araştırma, Efes'te bulunan ve uzun süre Kleopatra'nın kardeşi 4. Arsinoë'ye ait olduğu düşünülen kafatasının aslında 11-14 yaşlarında bir erkek çocuğa ait olduğunu ortaya çıkardı. Genetik analizler ve mikro bilgisayarlı tomografi incelemeleri, İtalya veya Sardinya kökenli olan çocuğun bilinmeyen bir gelişim bozukluğundan muzdarip olduğunu ve M.Ö. 36 ila 205 yılları arasında yaşadığını gösterdi. Araştırmacılar, çocuğun üst çenesinin yeterince gelişmemiş olması ve kafatasındaki asimetrinin D vitamini eksikliği veya Treacher Collins sendromu gibi rahatsızlıklardan kaynaklanmış olabileceğini düşünüyor.
Çınar ağaçları, hem tarihi ve kültürel bağlamda hem de ekolojik açıdan büyük öneme sahiptir. Geniş yapraklı taçları, hızlı büyüme kapasiteleri ve çevre kirliliğine dayanıklılıklarıyla tanınan bu ağaçlar, tarih boyunca bilgelik ve sürekliliğin simgesi olmuştur. Ekolojik rolleri arasında karbon depolama, oksijen üretimi, toprak stabilizasyonu ve organik madde döngüsüne katkı sağlamak yer alır. Ancak çınar ağaçları, özellikle Çınar Kanseri olarak bilinen ölümcül bir hastalık nedeniyle ciddi tehdit altındadır. Hastalık, Ceratocystis platani adlı bir mantar tarafından tetiklenmekte ve ağaçların su ve besin taşıma sistemlerini tahrip ederek ölümlerine neden olmaktadır. 1930'larda Amerika'da ortaya çıkan bu hastalık, İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa'ya taşınmış ve Türkiye'de ilk kez 2011 yılında görülmüştür. Platanus orientalis (doğu çınarı) bu hastalığa daha dirençliyken, Platanus × acerifolia (melez tür) en savunmasız türdür. Hastalık biyotik (mantar, bakteriler, nematodlar) ve abiyotik (hava kirliliği, su stresi, toprak sıkışması) etmenlerden etkilenir. Budama sırasında steril olmayan aletlerin kullanımı ve genetik çeşitlilik eksikliği hastalığın yayılmasını hızlandırmaktadır. Çınar kanserinin ekosistem üzerindeki etkileri oldukça geniştir. Kuş türleri yuvalama alanlarını, polinatör böcekler besin kaynaklarını kaybederken, su döngüsü ve mikroklima düzenlemeleri olumsuz etkilenir. Ağaçların karbon depolama kapasitelerinin kaybı ise iklim değişikliğine katkıda bulunmaktadır.