Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Osmanlı coğrafyacısı ve kaptanı Pîrî Reis tarafından hazırlanmış olan Kitâb-ı Bahriyye, Osmanlı coğrafya ve haritacılık tarihinin en önemli örneğini oluşturduğu gibi farklı ilimlerin de başlıca kaynak eseri özelliği taşır, bu açıdan Batı'daki benzerleriyle kıyaslanmayacak ölçüde şöhret kazanmıştır. Eserin mensur ve kısmen manzum olmak üzere iki telifi vardır. Ege ve Akdeniz'in tam bir portolan atlası olan Kitâb-ı Bahriyye'deki haritalar, hem gemicilerin kullanımı hem model alınarak yenilerinin yapımı amacıyla uzun süre muteber tutulmuştur.
Çanakkale Deniz Savaşları, kurtuluş mücadelesinin en önemli dönüm noktalarından biriydi. İtilaf Devletleri'ne ait çok sayıda gemi ve denizaltı ağır hasara uğratılarak batırıldı. Deniz savaşları sırasında batırılan gemiler ve denizaltılar ile Çanakkale'nin geçilmez olduğu bir kez daha ispatlandı ve İtilaf Devletleri'nin İstanbul'u ele geçirme hayalleri boşa çıktı.
Yakın zamanda Nobel Ödülü alan Daron Acemoğlu Ulusların Düşüşü adlı kitabında, Osmanlı hakkında bazı şehir efsanelerini gerçekmiş gibi aktardı. Acemoğlu, kitabın sekizinci bölümünde 'Basım Yapılamaz' başlığı altında matbaanın Osmanlılara geç gelme sebeplerini şöyle açıklıyor: 'Osmanlı'nın fazlasıyla mutlakiyetçi ve sömürücü kurumları göz önüne alındığında sultanın matbaaya neden karşı olduğunu anlayabiliriz. Bilginin yayılması Osmanlı sultanlarını ve ulemâyı korkuttuğu için çözümü kitap basımını yasaklamakta buldular.' Peki Acemoğlu bu iddialarını nasıl desteklemeye çalışıyor? I. Mustafa döneminde (1695-1703) basım yapılmasıyla ilgili çıkarılan bir fermanı matbaa yasağı ile ilişkilendiriyor. Meselenin aslı ise çok başkaydı. Ermeniler arasında Katolikliğin yayılması için çalışan kimi papazlar İncil'in bazı bölümlerini tahrif ederek basıp dağıtıyorlardı. Bu durumdan rahatsız olan Ermeni din adamlarının şikâyetleri üzerine Osmanlı yönetimi durumu inceledi ve tahrif edilmiş kutsal kitapların basılmasını yasakladı. Acemoğlu, Nobel Ödülü almasını sağlayan çalışmasında Osmanlı'ya matbaanın 1727 gibi geç bir tarihte geldiğine de değiniyor. Ancak Osmanlı'da ilk matbaalar, herhangi bir yasakla karşılaşmaksızın Ermeniler ve Rumlar tarafından 16. yüzyılda kurulmuştu. Osmanlı'nın kendi matbaasını neden geç kurduğu konusuna gelince Kemal Beydilli, Orlin Sabev ve Yunus İnce gibi uzmanlar, arz talep dengesi ve medrese eğitim sistemini bu durumun en önemli sebepleri olarak görüyor. Osmanlı'da matbaanın kuruluşuna dair daha pek çok şehir efsanesi bulunuyor. Prof. Dr. İsmail Güleç, tüm bu iddiaları ve meselenin gerçek yüzünü Derin Tarih'in 155. sayısında anlattı.
Beyaz Babürlüler, Hindistan halkına benzemeye çalışan, beyazlıklarını reddetmek isteyen İngilizlerdi. Babürlü imparatorları gibi giyinmeye çalışıyor, onların geleneklerini benimsiyorlardı. Selman Rüşdi, buna Hint kültürünün İngiliz kültürüne nüfuz etmesi anlamına gelen 'chutnification' adını vermişti.
Dünyanın ilk kalorifer sistemli sarayı İshak Paşa Sarayı'ydı. Kış mevsiminin çok sert yaşandığı bölgede sarayın ısıtılması için yeni bir sistem kuruldu. Ocaklarda ısıtılan sıcak suyun, toprak künkler vasıtasıyla yapı içerisinde dolaştırılmasıyla bir kalorifer sistemi oluşturuldu.