Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Çeşitli, taze ve besin değeri açısından zengin yiyecekler içeren diyetler, yorgunluk hissini azaltmaya yardımcı olabilir. Ayrıca araştırmalar, işlenmiş ve basit karbonhidratlardan zengin diyetlerin kişilerde yorgunluk hissini daha da arttırdığını bulmuşlardır. Bu yazımızda yorgunluğu yenmek için tüketilmesi ve tüketilmemesi gereken gıdalarla birlikte, enerji seviyesini artırmak için bazı genel ipuçlarına da göz atıyor olacağız. Yumurta Yumurta bol miktarda besin içerir. Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı’na (USDA) göre, ortalama bir yumurta 7-8 gram protein içermekle birlikte birçok vitamin ve minerali de içersinde bulundurur. Ayrıca önerilen günlük kalsiyum alımının %4’ünü ve önerilen günlük A vitamini alımının %6’sını sağlar. Yumurta aynı zamanda bir yağ kaynağıdır. National Institute on Aging‘e göre, yağ enerji sağlar ve vücudun vitaminleri emmesine yardımcı olur. Muz Muz iyi bir potasyum, lif ve karbonhidrat kaynağıdır. Bu potasyum ve lif kombinasyonu da kişilerde uzun süreli bir enerji kaynağı sağlar. Yapılan araştırmalar, muzun özellikle uzun süreli egzersiz öncesi ve egzersiz sonrasında iyi bir enerji kaynağı olduğu sonucuna vardı. Kuruyemiş ve Yağlı Tohumlar Kuruyemiş ve yağlı tohumlar; yağ, lif ve protein gibi besinler açısından zengindir. Hem protein hem de yağ tokluk hissi sağlar ve enerji seviyelerinin artmasına yardımcı olabilir. Yeşil Yapraklı Sebzeler Yeşil yapraklı sebzeler, vitamin mineral ve antioksidan açısından zengindir. Bu da kişiye enerji sağlamada etkilidir. Aynı şekilde düşük demir seviyeleri enerji eksikliğine neden olabilir. Bu sebeple, demir açısından zengin beslenmek yorgunluğu gidermeye yardımcı olacaktır. Karalahana vitamin, antioksidan ve demir açısından oldukça zengin yeşil yapraklı bir sebzedir. Aynı şekilde ıspanak demir açısından zengin bir başka yeşil yapraklıdır. Ispanak ve lahananın salatalarda mükemmel bir kombinasyon oluşturduğunu hatırlatalım. Kompleks Karbonhidratlar Vücut rafine karbonhidratları kolayca parçalayabilir ve kısa süreli enerji artışı sağlamak için kullanabilir. Şeker rafine karbonhidratlara bir örnektir. Ancak kompleks karbonhidratların vücut tarafından parçalanması daha zordur. Bu da onları daha uzun süreli bir enerji kaynağı haline getirir. Tam tahıllı gıdalar, yulaf, gibi besinler lif ve kompleks karbonhidratlar bakımından yüksek değerlere sahiptir. Ayrıca kan şekeri seviyelerindeki hızlı değişiklikler yorgunluğun bir başka olası nedenidir. Lif açısından zengin besinler, yemek zamanlarında kan şekerinin yükselmesini önlemek için faydalıdır. Örneğin lif açısından zengin bir besin olan chia tohumu tüketebilirsiniz. Kaçınılması gereken besinler Yapılan araştırmalarda bazı yiyecek ve içeceklerin yorgunluk hissini attırabildiği gözlemlenmiştir. Bunlara örnek olarak verilebileceğimiz bazı gıdalar: Şuruplu ve şekerli yiyecek/içecekler Basit karbonhidratlar (beyaz un, şeker vb.) Doymuş ve trans yağ oranı yüksek gıdalar Ani enerji salınımı sağlayıp sonradan bir anda enerjiyi düşüren doping içecekler Paketli ve bolca kimyasal içeren ürünler Enerji Seviyenizi Yükseltmek için İpuçları Kişinin gün boyunca enerji seviyelerini yüksek tutmaya yardımcı olmak için deneyebileceği bazı genel beslenme ve yaşam tarzı davranışları vardır. Örneğin, Amerikan Egzersiz Konseyi düzenli egzersizin yorgunluğu önleyebileceğini öne sürmektedir. Bu doğrultuda kişinin haftada 3-5 gün egzersiz yapması önerilmektedir. İşte enerji seviyemizi yüksek tutmak için önemli ipuçları: Öğün atlamaktan kaçınmak Enerji seviyeleri düşmesine karşın ara öğünleri yanında bulundurmak Yo-yo diyetler uygulamamak En az 1,5-2 litre su tüketmek Düzenli egzersiz yapmak Günde en az 7 saat uyumak Bağışıklık sistemini güçlü tutmak için rutin kontrollere giderek hekim kontrolünde takviye kullanmak Hormon seviyelerini dengede tutmak Stresi yönetmek yorgunlukla mücadele etmenin bir başka yoludur. Kronik stres zamanla yorgunluk ve bitkinlik gibi semptomlara neden olabilir. Meditasyon ve egzersiz de dahil olmak üzere, bir kişinin stres seviyelerini azaltmak için deneyebileceği birçok şey vardır.
İnsanlar oldukça esnek bir vücuda sahip olarak doğarlar. Yaşımız ilerledikçe, vücudumuzun esneklik seviyesinde azalma gözlenir. İyi haber ise doğru egzersizler ile vücuda esneklik kazandırmak mümkündür! Esnek olmanın gerçekten harika hissettirdiğini biliyoruz, ancak bunun dışında neden esnek olmamız gerektiğini pek bilmiyoruz. Bir şeyi neden yaptığımızı bilmek, hedefe ulaşmanın en etkili adımlarından biridir. Bu yüzden, bu yazıda esnekliğimiz üzerinde çalışmanın yararlarından bahsedecek ve bugün çalışmaya başlayabileceğiniz beş eğlenceli yoga pozu inceleyeceğiz. Esnekliği nasıl kaybediyoruz? Yaşlanma sürecinin doğal bir parçası olarak daha az esnek hale geliriz. Ancak yaşam tarzımızdaki alışkanlıklarımız, esnekliğin hangi hız ve ölçüde azalacağını etkileyen faktördür. Çünkü avlanmak, yiyecek toplamak yerine artık sandalyelere oturuyoruz, araba kullanıyor, yürüyen merdivenlerle inip çıkıyoruz. Bir masanın başında çalışmak için uzun saatler harcamak zorunda kalıyoruz. Kısacası günümüzün çok büyük bir bölümünü hareketsiz geçiriyoruz. Çalışmayan kasların sonu hüsran… Bu yüzden formda ve esnek kalmak için kaslarımızla ilgilenmek zorundayız. Vücudun esnekliğini kaybettiğini nasıl anlarız? Bir yoga matının üstüne çıkana kadar aslında esnek olmadığınızı fark etmeyebilirsiniz çünkü bedenlerimiz günlük alışkanlıklarımıza adapte olmakta çok ama çok iyidir. Fakat özellikle bel, boyun veya omuzlarınızda ağrıdan şikayetçiyseniz, sabahları uyandığınızda vücudunuzun ağırlaştığını hissediyorsanız, hareket ederken vücudunuz sık sık kasılıyorsa bunlar vücudunuzun size verdiği sözsüz mesajlardır. Mesaj çok açık: Esnekliğin üzerinde çalışmana ihtiyacım var! Neyse ki, özellikle yoga yaparak esnekliğinizi artırmak mümkün! İşte esnekliğin faydalarından birkaçı: Kaslardaki gerginliği azaltarak rahatlama sağlar Enerjiniz artar Özellikle bel, boyun ve omuzlardaki ağrılar azalır/yok olur (Doktorunuzun gözlemlediği bir sağlık probleminiz yoksa) Hareket kapasiteniz artar Kas dengesizlikleri düzelir Yaralanma riskiniz azalır Postürünüz daha düzgün bir hale gelir Yoga, esnekliği artırmak için en etkili egzersizlerden bir tanesidir; çünkü: Statik, dinamik ve pasif esneklik formlarının birleştirir. Yoga, gerginliğin serbest bırakılmasında nefesin rolünü vurgular. Merkezi sinir sistemi ile çalışılır. Vücuttaki her şeyin bağlı olduğu prensibine dayanır, bütünsel bir bakış açısı sağlar. Farklı pozisyonlardaki duruşlarla kasları esnetir. Birbiri ardına devam eden duruşlar sayesinde aşamalı olarak daha derine iner böylece sakatlanma riskini azaltır ve kişiye daha konforlu, daha keyifli bir esneklik çalışması sunar. Başlamadan önce birkaç öneri: En önemlisi: Kendinize zarar vermeyin. Esnekliğinizi artırmanın anahtarı, onu yavaş ve sabit tutmaktır. Duruşları mevcut esnekliğinize göre ayarlayın. İyi hissettiğiniz yerde durun. Esneme ile acıyı birbirinden ayırt etmeyi öğrenin. Eğer acı hissederseniz, hareketten uzaklaşın, kendi seviyenize geçin ve biraz daha gevşemeye çalışın. “Kasları esnetmeye çalışıyorum.” düşüncesi yerine “Kaslarımı rahatlatıp gevşetiyorum.” düşüncesiyle çalışın. Nefesinizi tutmayın. Duruşlara geçerken ve duruşlardan çıkarken odağınızı nefesinize verin. Daha derin duruşlara girmeden önce ısındığınızdan emin olun. Disiplinli olun. Bir kere yapıp bırakmak çok bir işinize yaramaz. Düzenli olarak yapmak, fark yaratır. Hazırsanız başlayalım! Standing Forward Fold Bu duruş adeta bir test gibidir, şu anda ne kadar esnek olduğunuzu ve pratiğe devam ettikçe ne kadar yol aldığınızı fark etmenize yardımcı olur! Ne kadar disiplinli ilerlerseniz, o kadar esnek olursunuz ve sonunda bacaklarınızı tamamen dik tutarak ellerinizi yere değdirebilirsiniz. Fakat şimdilik, kendinizi iyi hissettiğiniz yerde kadar durmanız gerekli. Alt karın kaslarının desteği, bel omurgasında daha fazla esneklik sağlar. Low Lunge Sidebend Kalça esnemelerinde gerginliği serbest bırakır ve oblikleri, interkostalleri ve omuzları gerer. Yukarıdan baktığınızda, dizlerinizin bileğinizden önde olmamasına dikkat edin ve alt belinize aşırı yük bindirmemek için için alt karnınızı içeri çekin. Bu duruşta üç ila beş yavaş nefes verin ve taraf değiştirin. Screaming Toe With Triceps Stretch Bu duruş, ayaklarınız için şimdiye kadar yapacağınız en büyük esnetme hareketi olabilir. Ayaklarınızdaki esnekliği artırmak tüm vücudunuzdaki enerjiyi zarifçe dalgalandırır, dizlerinizin, kalçalarınızın ve omurga sağlığınızın korunmasına yardımcı olur. Her iki tarafta da 3 ila 5 yavaş nefes alıp veriniz. Cobbler’s Pose Bu duruşta zorlanıyorsanız dizlerinizin altına bir blok veya yastık koyabilirsiniz. İlerledikçe destekleri bırakabilirsiniz. Alt bölgedeki kas gruplarınız için harika bir esneme hareketidir. Reclining Spinal Twist Beldeki gerilimi serbest bırakmak, kalçaları esnetmek ve göğüs bölgesini açmak için mükemmeldir. Bu restoratif duruşta, her nefeste 5 ila 10 nefes boyunca, hatta rahat ederseniz birkaç dakika boyunca durabilirsiniz. Her iki taraf için de uygulamayı unutmayın. Önemli uyarı: Yoga, tıbbi bir tedavi yöntemi değildir. Sağlık problemleriniz için lütfen doktorunuza başvurun. Yardımcı kaynaklar: www.mindbodygreen.com , www.verywellfit.com Bunlar da ilgini çekebilir: Yoganın Bedenimize ve Zihnimize 10 Muhteşem Faydası Özgüven Arttırmaya Yardımcı 5 Basit Yoga Duruşu Sakinleşmek ve Kaygıları Gidermek İçin 5 Basit Yoga Duruşu Sevgiyi yayalım! Paylaş:
İnsan ancak sevdiği işi yaparsa hem mutlu hem de başarılı olur derler. Hepimizin 24 saati var ama ne kadarını kendimize iyi gelecek şeylere harcıyoruz? Bugün Yin Yoga Eğitmeni Gamze Baytan ile tutkularımıza ve bize iyi gelen şeylere doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Çok meşgul olsak da, sevdiğimiz işi yapsak da hepimizin bir “dur!” noktasına ihtiyacı vardır. Bir anlığına durduğumuzda hayatımızı dengeleriz, bizi yaşama bağlayan derin bir nefes alırız. Şu an her ne yapıyorsak durup, bu yazı boyunca bizi dengede tutan şeyi düşünmeye çalışalım. Belki bizi hizalayan şey kendimize ayırdığımız bir bardak kahve molasıdır, ya da arka fonda çalan piyanonun sesidir. Her ne ise, onu hayatımıza daha çok katmakla başlayalım işe. İlgini çekebilir: En Büyük Pişmanlıklarımız Hiç Denemediklerimizden Geliyor: Zeynep Cansoylu ile Hayatın Dengesi Üzerine Sohbet Merhaba öncelikle! Meditasyon ve yogaya başlangıç hikayenizden biraz bahsedebilir misiniz? Hayatınızı kökten değiştirmeye nasıl karar verdiniz? Oldukça ilginç bir yogaya başlama hikayem var. Eskiden beri hep organizasyon yapmak istiyordum ve üniversiteden mezun olduktan sonra bir süre organizasyon sektöründe çalıştım. O aktiflik, koşturma o dönem bana iyi geliyordu fakat 7/24 çalıştığım için kazandığım parayı harcayacak zamanım bile olmuyordu. Çalışma temposundan dolayı anne-babamı bile göremez olmuştum. Bu durum bir noktada bana saçma gelmeye başladı. Ne yapıyorum, neyin peşindeyim diye düşünürken buldum kendimi. Daha sonra bir anda ani bir şekilde işi bırakma kararı aldım. Kardeşim o dönemlerde kendisine iyi gelen bir şifacıya gidiyordu. Bana da sürekli gitmemi, denememi söylüyordu Ama benim o işlere hiç hevesim yoktu. Fakat bir süre sonra içimde merak kıpırtıları oluşmaya başladı ve bir seans denemek istediğimi söyledim kardeşime. O gün bugündür tam 7 senedir sevgili şifacım aynı zamanda hocam Ezgi Sorman’la düzenli olarak çalışmaktayız. Seanslarım, kendimle çalışmalarım hayatımda bambaşka bir döneme girmemi sağlayan ilk hareket oldu. Tesadüflere inanmam, her şeyin doğru bir zamanlaması olduğunu düşünürüm. Hayatımda köklü bir değişim yapmama vesile olan bir mucize gerçekleşti. Bir gün Ezgi Sorman’dan bana meditasyon grubu için bir davet mail’ı gelmişti. Daha sonrasında ise öğrenmiştim ki kendisi bu davet mailini bana atıp atmamak konusunda çok arada kalmış ve başka bir Gamze’ye atarken “yanlışlıkla” bana atmıştı. Tabi o da bunu fark ettiğinde evrende her şey olması gerektiği gibi ilerliyor demekki gelmen gerekiyor, bekliyorum seni dedi. Ben ilk derse kadar ne olduğunu bilmez ama grup meditasyonu sanarken öğrendim ki Meditasyon Eğitmenler Eğitimi’nin ilk dersindeyim! Eğitimimi mutlulukla tamamlayıp halen aktif bir şekilde stres nedir, sağlıklı seçimler nasıl yapabiliriz, aynı şeyleri yaşamaktan nasıl kurtuluruz, meditasyon nedir, ne işe yarar, biz aslında kimiz gibi soruların yanıtlarını konuştuğumuz iki günlük meditasyon eğitimleri veriyorum. İlgini çekebilir: Mantra Meditasyonu ile Sesin Şifası: Beden, Zihin ve Ruh Bütünlüğünü Dengeleme Meditasyon ve yoganın ruhumuza ve bedenimize olan etkileri nelerdir? Yoga hayatınızda ne gibi değişimler yarattı ? Meditasyon ve yoga, zihni ve bedeni dinginleştirip esnetiyor diyebilirim öncelikle. Günümüzde bir çoğumuzda var olan dikkat dağınıklığına müthiş bir ilaç! Ama insanların şöyle bir sıkıntısı olduğunu gözlemliyorum: Bir hap olsun ve onu içtiklerinde tüm sıkıntılar kolayca çözülsün istiyorlar. Ama böyle bir şey sadece hayalden ibaret. Kendimize yararlı olmayı ve daha iyi anlamayı istiyorsak, başladığımız şeyleri düzenli yapmak zorundayız. Spor gibi düşünün. Başta nasıl zor gelir kalkıp gitmek! Sadece 2 kere gittiğinizde herhangi bir sonuç alamazsınız, fakat azmedip devam ettiğinizde sonuçlarını da görmeye başladığınızda hoşunuza gider. Yoga ve meditasyon için de aynı şeyi söyleyebilirim. Bazen başlarda insanın kendisi ile 5 dakika bile sessizce oturması zorlayabilir, evet. Fakat devam ettiğinizde, o disipline girdiğinizde, sporda nasıl zamanla kaslar gelişiyorsa burada da meditasyon kası var gibi hayal ederseniz; onun geliştiğini göreceksiniz. Yoganın ise hayatıma kattığı en büyük değerler: bedenim olduğunu keşfetmek (bunun ne anlama geldiğini deneyimleyenler anlayacaktır aksi halde kelimelere dökmem biraz zor ne demek istediğimin), kendimi olduğum gibi kabul etmek ve bedenim esnerken aynı zamanda zihnimin de esnemesi olduğunu söyleyebilirim özet olarak. Meditasyon ve yogayı günlük hayatımıza kolayca nasıl sokabiliriz? Ben günün müsait olduğumuz bir saatinde, belki sadece 1 ya da 2 poza yoğunlaşmayı öneriyorum. Sabahları 1 ya da 2 poz bile yapsak, bu alışkanlığın devamında kendimizi fazla zorlamadan, oldukça pozitif etkilerini görebiliriz. Günde 10 dakika yoga ve meditasyon, güne sağlam ve zinde başlamak için çok güzel bir adım. Ben yogayı (yin yoga) ve meditasyonu da, telefonumuzu şarj etmeye, arabamıza benzin almaya benzetiyorum. Bedenimizin de, zihnimizin de, sağlıkla yoluna ilerlemesi ve tökezlememesi için durmaya, dururken şarj olmaya ihtiyacı var. Durmazsanız eğer, bir süre sonra isteseniz de maalesef gidemiyor olacaksınız. Hastalıklar bir anda çıkıyor sanıyor insanlar. Hayır bir anda çıkmıyor. Sen kendini şarj etmezsen, yavaşlamazsan, beden sana dur mesajını bildiği yollarla veriyor ve hastalıklar ortaya çıkıyor. Bu sebeple yoganın kendimize uygun olan türleriyle, pozlar aracılığıyla, yoğun günlerimize taze bir başlangıç yapıyoruz ve yine yin yoga için konuşuyorum ki fazla efor harcamadan, zinde bir vücut ve zihin kazanmış oluyoruz. İlgini çekebilir: Mindfulness ile Endişeli Duyguları Sakinleştirmenin Yolları ve Anksiyete İçin Nefes Egzersizi Kendinizi iyi hissetmek ve gün içinde yavaşlamak için yogadan başka neler yapıyorsunuz? Kendi değerimi bilmek, özgüven konuları gerçekten önem verdiğim ve kendimle yoğun bir şekilde çalıştığım konular. Mesela sabah kalktıktan sonra ilk işim aynada gözlerimin içine bakıp “günaydın prenses” demek oluyor ve bu da bana kendimi çok iyi hissettiriyor. Bir bardak suyumu mutlaka içiyorum ve ardından meditasyonuma oturuyorum. Haftada 3 defa pilatese gidiyorum. Hareket etmek güne zinde ve yüksek enerjiyle başlamamı sağlıyor. Çok yürüyüş yapıyorum. Ama bazı zamanlar oluyor ki evimden hiç çıkmıyorum. Bol bol kitap okuyorum. Aslında genel anlamda ihtiyaçlarımı gözetiyorum ve kendime ihtiyacım olanı vermeye çalışıyorum. Ve tabi ki en büyük rahatlama araçlarımdan biri yazı yazmak! Yazı hayatımdaki en büyük rahatlama araçlarından biri. Bazen sadece kendime, bazense kendimden yola çıkarak belki farkındalık yaşadığım anlarım başkalarına da ışık tutar diye düzenli yazılar yazıyorum. Merak edenler Uplifers.com’dan ulaşabilirler. İçinde bulunduğumuz anı yaşamaya nereden başlamalıyız? Anı yaşamakta zorlananlar için neler önerirsiniz? Anda olmamak demek zihne kapılıp çok fazla geçmiş ve gelecek arasında yolculuk ediyoruz demek. Şöyle düşünmek işinize yarar mıydı? Geçmiş geçmişte kaldı, yapacak tek bir şey bile yok. Bitti gitti. Gelecek ise daha gelmedi. Kurdukların sadece senaryo. Düşündüğünün hiçbiri belki de hiç gerçekleşmeyecek. Bilemeyeceksin. O zaman bu ikisinde de zaman geçirmenin anlamı ne? Şu an bedenim tam bu anda ise, zihin ve ruhu da ona hizalanmak, aslında anda var olmak demek. Beş duyunun hepsini aktif şekilde kullanarak var olmak. Bizi ana bağlayan en hızlı araç ise nefes. Nefeslerinizi bilinçli almaya başladığınız an fark edeceksiniz ki hayat sadece o nefes alıp verdiğiniz anın içinde! Burada önce anı yaşayamama duygusunun tespit edilmesi gerekiyor. Her anı %100 farkında olarak yaşayıp davranamasak bile sıklıkla kendi içimize dönüp bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Neye ihtiyacımız olduğunu fark edebilmeliyiz. Böyle yaptığımızda, içimizde artan farkındalıkla, dışarıda yaşadığımız yaşamın bilinçli anlarını arttırmış olacağız. Özetle anı yaşamakta zorlananlara hızdan biraz uzaklaşmalarını, yavaşlamalarını ve bunu da en basit ve hızlı şekilde nefeslerine odaklanarak yapabileceklerini söyleyebilirim. Tüm bu hayata atılma maceranızın başında 20’li yaşlardaki kendinizi cesaretlendirmek için şu anki halinizle ona neler söylerdiniz? 20’li yaşlardaki halime öncelikle kendine güvenmek konusunda tavsiyeler verirdim. “Kendin ol!” derdim. Kendin olduğunda her anlamda çok güzelsin! Kendi gücünün bulmak konusunda cesaretlendirmek isterdim onu. Bu benim için çok önemli. Çünkü daha gücümü keşfedip üzerinde çalışmaya başlayalı çok olmadı. O yaşlardaki masum halime kendi gücünü bul ve bunun üzerine yoğunlaş derdim kesinlikle. Hayatta bazı konularda kendime çok yüklendim. Ama her şeyin zamanla ve kendine yakınlaşmakla birlikte çözüldüğünü gördüm. İlgini çekebilir: Bir Farkındalık Sanatı Olarak: Yoga ve Anda Kalmak Kendimizi sevmek ve keşfetmek üzerine KİK okuyucularına neler önerirsiniz? İnsanlar kendilerini keşfetmek istiyorlarsa öncelikle yavaşlamak, durmak ve kendi içlerine bakmak zorundalar. Durup önce kendi kalplerine, hislerine bakmalılar. “Ben şu an nasılım ve ne hissediyorum? Neye ihtiyacım var?” Bu soruları sormak hızlı bir toparlanmayı da beraberinde getiriyor. Normalde insanlar arkadaşlarına nasıl hissettiklerini, iyi mi kötü mü olduklarını sorarlar, çünkü onları önemserler. Fakat nedense aynı soruları kendimize de sormak hiç aklımıza gelmez. Bence ilk hata burada başlıyor. Arkadaşımıza olan anlayışın, özenin aynısını kendimize de göstermemiz gerekiyor. Kendimizi sevmek de böyle bir şey. Birine gösterdiğin, şefkatin, anlayışın, alttan almaların hepsini kendine de verebilmek, hatta ilk önce kendine verebilmek. Ayrıca herkesin kendi zamanlamasının olduğunu unutmamalarını ve kıyas yapmaktan kaçınmalarını özellikle belirtmek istiyorum. O kıyası yapan ego. Dikkat edin. O sizi değil, siz onu yönetiyor olun. Ayrıca, kendimizle ilgili hiçbir şeyin yaşı yok, zamanı yok. İstek, tutku ve cesaret olduğu noktada her şey kendi doğru zamanlamasında gerçekleşiyor merak etmeyin. Bir de bu sorunun yanıtı bence en kısaca Nil Karaibrahimgil’in Gençliğime Sevgilerimle şarkısında! Bol bol dinlemenizi ve uygulamanızı tavsiye ederim. Sevgiyi yayalım! Paylaş:
Mikrodalga fırın ile yemek pişirmek, basit ve hızlı olduğu için oldukça kullanışlıdır; ancak birçok insan mikrodalgaların zararlı radyasyon ürettiğine ve sağlıklı besinlere zarar verdiğine inanıyor. Mikrodalga fırın sağlığa zararlı mı?