Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Bence senenin en önemli kitaplarından birini okuyup bitirdiğimde, “acaba, öyle mi olmuştur?” sorularını kendi kendime soracağım aklıma gelmezdi. Ama öyle oldu. Anlatılan bazı tesadüfler bu sorulara sormama neden oldu. Ancak bunlar “Sırlarım İpte Aılı Kaldı Balım” yine de senenin en önemli ve okunması gerekli kitabı olma özelliğini kaybettirmiyor. Deniz Gezmiş’in şimdiye kadar hiç bilinmeyen, suskun kalan aşkı Aygün Kevrina’nın kaleme aldığı kitaptan söz ediyorum.Roman tadında okunan, sağlam bir metinle karşı karşıyayız her şeyden önce.
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine…” Bu dize, yalnızca bir şiir değildir. Bir hayat biçimidir. Bir inancın, bir direnişin ve en çok da bir umudun ifadesidir. Nazım Hikmet, Türk şiirinin gökyüzüne mavi harflerle adını yazan büyük ozandır. Şairdir, yazar, düşünürdür; ama her şeyden önce bir insan sevdalısıdır. Bir Hayat: […]
Darüşşafaka Cemiyeti ve Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları iş birliğiyle düzenlenen, usta yazarımız Sait Faik Abasıyanık’ın anısını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen Sait Faik Hikâye Armağanı’nın 71.’sini, Şimdi Dönecek Dünya (İletişim Yayınları) adlı kitabıyla Burçe Bahadır kazandı.
Wilhelm Genazıno’ nun Mutsuzluk zamanlarında mutluluk kitabını bitirdiğimde kitapla ilgili yazmak istedim. Ne yazacağımla ilgili düşünürken bu başlık aklıma geldi. Neden bu başlık diye tekrar beyin fırtınası yaptım. Ve kitabın karakterinin yaşadığı şeyin aslında tam da bu olduğunu düşündüm. Her ne kadar yazar kitapta bir hayat metafiziği yapıyor olsa da bizim aslında bildiklerimizi yapmaya uygulamaya ihtiyacımız var. Çünkü bilmek çoğu zaman mutluluk getirmiyor. Aslında insan bildikleriyle yaşamı uyumlandıramadığında bir mutsuzluk hâkim oluyor. Bence kitap tam da bu noktada “Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk” başlığıyla karşımızda duruyor.
“İstanbul demek ‘direnç’ demektir, ‘ümit’ demektir, ‘gelecek’ demektir. O soylu bir şehirdir. Bu yönüyle de kendisini yıkmaya çalışanları her zaman durdurmuştur. Ancak söz konusu genç, ikinci kez tahta çıktıktan sonra, 21 yaşında, 1453’te, o zamanki dünyanın en büyük şehirlerinden sayılan bir başkenti kuşattı." Prof. Dr. İlber Ortaylı son kitabı “Fatih Sulan Mehmed: Doğu’nun ve Batı’nın Efendisi”nin giriş yazısında böyle yazıyor. 29 Mayıs, yani bugün İstanbul’un Fatih Sultan Mehmed tarafından fethinin 566. yılı...Başvuru niteliğindeki bu kitap tam da bugün için önemli ve kıymetli.
Tam o sırada, fırtınanın içinden başka bir ruh belirdi: “Hayalperest” Hayalperest, elinde eski bir defterle yazara yaklaştı. Defterde, yarım kalmış hikayeler, silinmiş satırlar ve karalanmış düşünceler vardı. “Benim görevim, senin göremediklerini göstermek,” dedi. “Bu yarım kalan hikayelerde kurtuluşun izleri var.” Yazar, defteri aldı ve içindeki yarım kalmış hikayeleri okumaya başladı. Bir hikâyede, bir ressam kendisini […]
Kentsel dönüşüm, bireyselleşme ve dijitalleşmenin hız kazandığı bir çağda, geçmişin o sıcak, samimi ve dayanışma dolu mahalle yaşamını hatırlamak, belki de daha önce hiç olmadığı kadar anlamlı. Yazar Özlen Alpaslan, ikinci romanı Mahalle ile okuyucularını Kuzguncuk’un tarih kokan sokaklarında bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculuk, yalnızca fiziksel bir mahalleye değil, aynı zamanda hafızamıza, toplumsal belleğimize ve […]
Hayat Boyu Gelişimdeyiz Platformu’na Davetlisin Merhaba, Biz bu yolculuğa; Geleceği yetiştiren kadınlara, geleceğin ta kendisi olan çocuklara ve gençlere destek olmak için, Atatürk’ün yolunda, bilimin ışığında ve ülkemizin yarınlarına umutla bakarak bir araya geldik. Çünkü inanıyoruz: Her çocuk bir tohumdur. Sevgiyle dokunduğumuzda çiçek açar, büyür ve hayata renk katar. Ve biz biliyoruz: Hayat, her gün bize yeni bir […]
Hayat, bazı insanları sessizce gönderir. Ama onların ardından gelen sessizlik, bir ülkenin değil, insanlığın yüreğinde yankılanır. 13 Mayıs 2025 sabahı, Uruguay’dan yükselen bir haber, dünya vicdanının derinliklerine ulaştı. José “Pepe” Mujica… Bir başkandan çok daha fazlası. Bir halk adamı. Bir düşünce, bir duruş, bir örnek. Dünyanın ona verdiği unvanlar çoktu: “En yoksul devlet başkanı” dediler… […]
Ben Yasemin Sungur. Yıllardır merak ediyor, soruyor, öğreniyor, yazıyor, anlatıyor, dinliyorum. Hayatın içinden geçen tüm duygulara, değişimlere, büyümelere tanık oluyorum. Ve gördüm ki: hepimizin içinde derin bir sessizlik, özlemini duyduğumuz bir denge ve şefkatli bir duruş var. Bu ihtiyacı fark ettiğimde, doğaya dönerek yeniden hatırlamaya başladım. İşte bu seri, bu hatırlayıştan doğdu. YouTube kanalımda başlattığım […]
Hayatta bazı eş zamanlılıklar vardır; tesadüf diyemez, tevafuk olduğunu bilirsin. Bahar aylarında içinde bulunduğum birbirinden bağımsız iki grubun ortak temalarda buluşan çalışmaları gibi. Martı Kitap Kulübü Şile ekibi olarak, geçen ay konuştuğumuz kitaplardan biri, Virginia Woolf’dan ‘Kendine Ait Bir Oda’ idi. Ve aynı dönemde Yasemin Sungur hocamın açtığı ‘Kurtlarla Koşan Kadınlar’ kitap ile sohbet çalışmasına […]
İnsanın hayatına anlam katan hatta yön veren kitaplar vardır ya… Charlotte Brontë’nin 1847 yılında yayımlanan romanı Jane Eyre, benim için böyle bir eser. Başlangıçta sizi yalın bir anlatı karşılar akabinde bir aşk hikâyesi akmaya başlar ama… Aması var! Okur, sayfalar ilerledikçe yetim ve öksüz bir kız çocuğunun erişkin bir kadına evrilme sürecini aktaran romana kendini […]
Kapı açıktı. Ve ışık içeri akıyordu. Çocuk, gölgesiyle birlikte adım attı odaya. Ama orada onu kimse beklemiyordu. Sadece bir tahta at… Sessiz, hareketsiz. Ama sanki bir şey fısıldar gibiydi: “Oyun burada kaldı.” Gölgesi, bedeninden önce yere düşmüştü. Uzundu. Yalnızdı. Çocuk gölgesine bakarken bir an durdu. Tahta atın gölgesi duvara uzanıyordu; kendisininki yere. Sanki ikisi farklı […]
“Yaratıcılık, yalnızca kelimelerin gücünde değil, onu yazanın yüreğinde saklıdır. Gerçek hikayeni yazmaya cesaretin var mı?” Hikâye, uzak bir dağın zirvesindeki mistik bir evde geçiyordu. “İlham Evi” olarak bilinen bu mekân, fırtınaların sıkça uğradığı, yıldırımların dans ettiği, rüzgârın melodilerle uğuldadığı bir yerdi. Ev, dışarıdan bakıldığında antik bir şatoyu andırıyordu: yüksek kuleleri ve avizeleri çatlamış camları vardı. […]
Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabı, henüz ulusal kimliği oluşmamış, yoksulluk ve imkansızlıklar içerisinde olan, elverişsiz doğa koşullarına sahip, umutsuz bir Fin halkından bugün umudun varlığını bizlere bir kez daha hatırlatan bir halk destanıdır. Altı asır boyunca İsveç’in bir parçası olan Finlandiya, 1908 yılında özel yasalarla yönetilen Büyük Dükalık konumunda Rusya İmparatorluğuna katıldıktan sonra ekonomik kalkınma konularıyla […]
O sabah, henüz rüzgâr uyanmamıştı. Ayaklarının altındaki taşlar soğuktu, ama aklının içi daha soğuktu. Yolun başından beri kendine tek bir soru soruyordu: “Neyi arıyorsun?” Sırtında küçük bir çanta, içinde sadece bir defter ve kurşun kalem vardı. Yirmi yıl önce babasının anlattığı, masal gibi bir dağın peşine düşmüştü. “Gölün yansıttığı zirveye bak,” demişti babası, “Orada sadece […]
Kitapçı dükkânının tozlu rafları arasında kaybolmuş bir adamdı Umut. Otuz yaşlarındaydı. Küçük bir kıyı kasabasında ufak mütevazi kitapçı dükkânı vardı. Günleri birbirinin aynısıydı. Sabah deniz kenarında kısa bir yürüyüş, ardından dükkânın kapısını açıp rafları düzeltmek… Gelen müşterilere hafif bir gülümseme, bazen birkaç kitap önerisi. Dükkânın içi, zamanın yavaş aktığı bir dünya gibiydi; raflarda dizili sayfalar, […]
Bazen bir hikâye duyarsınız, içinizde bir şey titrer. Bazen bir kadının sesi, başka bir kadının içinde saklı kalmış cümleleri uyandırır. Brenda Lozano’nun Cadılar romanı işte böyle bir etki bırakıyor insanda: Sessizce ama derinlemesine dokunan bir anlatı. Okurken aklımın bir tarafı Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabının hikayelerinde dolaştı durdu… Romanın merkezinde iki kadın var: Biri, Meksika’nın kadim […]
"Kadın doğulmaz, kadın olunur.“ Böyle diyor Fransız yazar ve düşünür Simone de Beauvoir 1949 yılında yayımladığı İkinci Cinsiyet adındaki iki ciltten oluşan kitabında… Feminist düşüncenin temel taşlarından biri olarak kabul edilen bu eser, feminist hareketin gelişimine büyük katkı sağlamış ve hâlâ günümüzde toplumsal cinsiyet eşitliği tartışmalarında etkili bir referans kaynağı…
Kütüphaneleri seviyorum. Orada zaman farklı akar. Kalabalıklar sessizleşir. İnsan, önce kendini duyar. Sonra başkasının kelimesinde yankılanan bir fikri… Bugün kütüphaneler sadece sessizlik vadetmiyor, kültürel etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. Yazarlar, sanatçılar, tarihçiler ve araştırmacılar ile söyleşiler, sergiler, farklı konularda atölyeler. Geçtiğimiz iki yıl Atatürk Kitaplığı’nda seçtiğim bazı konularda araştırma yaptım, çalıştım. Yıllar sonra eşsiz bir […]
İlk baskısı 2009 yılında yapılan Anılar Akın Akın isimli kitap, Halikarnas Balıkçısı’nın kızı İsmet Kabaağaçlı Noonan tarafından yazılmış. Balıkçı, malum olaylar yaşandıktan sonra ve İtalyan eşinin ardından iki evlilik daha yapıyor. Bir tanesi dayısının kızı, ki son bölümde gördük onu Hamdiye, diğeri de annesi İsmet gibi bir Girit göçmen kızı Hatice Kabaağçlı. İsmet Kabaağçlı Noonan da, bu evlilikten doğan 3 çocuktan biri. Balıkçı’nın Hamdiye ile olan evliliğinden de Asım isimli bir oğlu var. İsmet Kabaağçlı Noonan, Bodrum’da büyümesine rağmen Büyükada’da Şakir Paşa konağında doğan son torun.
“Hepimiz birer timsahız aslında!” dedim. Hayretle yüzüme baktılar. “Carl Sagan,” diye söze girdim, “R faktörü diye bir şeye inanıyordu. R harfi reptile’dan, yani sürüngen kelimesinden geliyor, insanoğlu sudan karaya çıktığı için, beyin kökümüzde hâlâ sürüngen şiddetinin izleri bulunduğunu, bölgemizi korumak için şiddet kullanmaya eğilimli olduğunu söylüyor. Yani hepimiz birer timsahız.” — Zülfü Livaneli, Son Ada […]
“Tüm şairlere en derin sevgim ve saygımla” Bugün Şiir Günü ve ben içimdeki karmaşayla baş başayım. Kuşlar geçiyor aklımdan, kanatlarında özgürlük, gagalarında umut taşıyorlar. Martılar çığlık çığlığa, özgürlüğü elinden alınanlara ses olmuş, Duvarlar engellemez, eğer içinde bütün evreni taşırsan. Biraz endişe, çok öfke var bugün, ve biliyorum: duygular geçicidir, bir öğretmen gibi gelir, bakar gözlerimizin […]
Ben annemin vahşi kızıyım, çıplak ayakla koşup keskin taşlara küfredenim. Ben annemin vahşi kızıyım, Saçımı kesmeyeceğim, Sesimi alçaltmayacağım. Annemin çocuğu bir vahşidir, Taşların renklerinde, Kedilerin yüzlerinde, tüylerin düşüşünde, Ateşin dansında ve yaşlı kemiklerin eğriliğinde alametlerini arar. Annemin çocuğu karanlıkta dans eder, Ve ay ışığında putperest şarkılar söyler, Ve yıldızları izler ve gezegenlere isim verir, Ve […]
Ruhun Evrensel Ritimleriyle Barışmak “Bir son, her zaman bir başlangıcın habercisidir.” Clarissa Pinkola Estés’in Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabı bize sadece kadınlara özgü değil, hepimize, insana ait bir gerçeği hatırlatır: Hayat, düz bir çizgi değil; bir döngüdür. Bir yaratımın coşkusu, ardından gelen çöküş, sonra beklenmedik bir anda doğan yeni bir umut… Tüm bu evreler insan ruhunun […]
“Bu kitap bittiğinde, senin yolculuğun başlıyor.” Clarissa Pinkola Estés, Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabının son sözünde, okurun bu hikâyelerden ders çıkarmasını, ancak bunun yeterli olmadığını vurgular. Bilgiyi içselleştirmek, onu yaşamak ve kendi mitini yaratmak gereklidir. İşte bu yüzden “İlaç Olarak Öykü” başlığı altında, masalların ve mitlerin yalnızca bir anlatı olmadığını, aynı zamanda bir şifa kaynağı olduğunu […]
Kadınların ruhu, tıpkı kurtlar gibi güçlü, yaratıcı ve özgürdür. Ancak, bu güç onlardan çalındığında, vahşi kadın unutulmuş, bastırılmış bir hale gelir. Clarissa Pinkola Estés’in Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabı kadın ruhunun psikolojik, mitolojik ve felsefi bir haritasıdır. Kitabın önsözü, yazarın bu metni neden yazdığını ve kadınların unutulmuş benliklerini nasıl geri kazanabileceklerini anlatan bir manifesto gibidir. Sonsöz […]
Bazı kelimeler yalnızca bir anlam taşımaz; aynı zamanda bir hissi, bir deneyimi, bir yaşam biçimini yansıtır. “Bibliyo” kökünden türeyen kelimeler de tam olarak böyle. Kitaplarla kurduğumuz bağın, bilgiyi içselleştirme biçimimizin, bazen de kitaplara duyduğumuz derin tutkunun bir ifadesidir. Kitap, bir nesne olmanın ötesinde bir dünyadır. Okuyanın zihin haritasını genişleten, hislerini dönüştüren, hatta kimi zaman yaşamına […]
Bazı kelimeler duyduğumuz anda zihnimizde bir dünya kurar. Kimi zaman yıllardır tanıdığımız bir dost gibi gelir, kimi zamansa hiç bilmediğimiz bir sokakta yolumuzu kaybetmiş gibi hissederiz. Figen Şakacı’nın son romanına verdiği isim, HınçAhınç, tam da böyle bir kelime. Üzerine düşündükçe derinleşen, anlamını sorguladıkça yeni anlamlara kapı aralayan bir sözcük. Peki, HınçAhınç ne demek? Şakacı’nın dil […]
Romanın kahramanı Cahide Sonku benim neslimin çok iyi bildiği, bir zamanların efsane film yıldızı. Görkemli duruşu ve başarılı kariyeriyle hafızamda yer etmiş bir şahane kadın. Ancak Balcıgil bu romanı yazana kadar hayatını daha detaylı araştırmak nedense hiç aklıma gelmemiş.Yazarın satırları arasında CahideSonku’nun müthiş yaşam öyküsünde derinleştikçe olağanüstü bir zeka, yetenek ve başarı öyküsüne tanık oluyoruz. Bir o kadar da yanlış seçimler, hatalı kararlar ve zarar veren bir değer sistemiyle karşılaşıyoruz.
Türkiye'nin her tarafı karla kaplı olduğu günlerdeyiz. Dünyanın en büyük şehirlerinden İstanbul da...1987 kışının manzaraları sosyal medyada yer alırken bu koca şehrin yaşadığı daha önceki kışları merak etmemek olmazdı. Bu merakı gidermenin en iyi kaynaklarından biri fotoğraf tarihçisi ve koleksiyoncusu Cengiz Kahraman’ın hazırladığı YKY Yayınları'ndan 2015 yılında çıkan “İstanbul Kış Günlüğü 1929 ve 1954” konusunun tek kitabı.
Toza Sor (Ask the Dust)'ın yazarı John Fante, 8 Nisan 1909'da ABD'nin Denver, Colorado şehrinde doğmuş İtalyan kökenli bir yazardır. Fakir bir göçmen ailesinin çocuğu olarak büyüdü ve edebiyata olan ilgisi genç yaşlarda başladı. Yazarlık kariyerine kısa hikâyelerle başladı ve daha sonra "Arturo Bandini Serisi" olarak bilinen yarı otobiyografik romanlarını yazdı. Onun en ünlü romanı Toza Sor-Ask the Dust incelemeyi hak eden bir romandır.
14 Şubat… Kimi için çiçeklerin, kimi için hediyelerin, kimi için romantizmin günü… Ama benim için bugün, sevginin ve öykülerin günü! Sevgi, anlatılmayı bekleyen en büyük hikâyedir. Bir bebeğin annesine ilk gülümseyişi, bir dostun yıllar sonra kapıyı çalması, bir öğretmenin öğrencisinin gözlerindeki ışığı fark etmesi… Her biri sevginin farklı bir anlatımıdır. Sevgi, büyük laflarla değil, küçük […]
GÖRÜLMEMİŞ BİR ÇİÇEK AÇMA Haykırmak istiyordu – daha fazla dayanamayacaktı. Sesini duyabilecek kimse yoktu orada; kimse duymak istemiyordu. Kendisi de korkuyordu sesinden, içinde boğuyordu sesini. Patlamak üzereydi susuşu. Birden, havaya uçtu gövdesinin parçaları. Özenle, sessizce toplayacaktı bu parçaları, hepsini bir bir yerlerine yerleştirecekti delikleri kapamak için. Ve rasgele bir gelincik, bir sarı zambak bulursa, onları […]
Yeni yıla başlangıç yaptığımız bu günlerde yeni kitaplar da raflardaki yerlerini aldı. Martı’nın radarına takılan ilk kitap Can Yayınları’ndan çıkan “Sarayın Gözleri - Osmanlı’nın İlk Fotoğrafçılarından Sébah&Joaillier’nin Hikâyesi.” Yeni kitaplarla ilgili radarımıza takılan önemli bir haber de öykücülüğümüzün en özgün ve ayrıksı seslerinden Sait Faik Abasıyanık Can Yayınları’nda olması.
Yeni yıla başlangıç yaptığımız bu günlerde yeni kitaplar da raflardaki yerlerini aldı. Martı’nın radarına takılan ilk kitap Can Yayınları’ndan çıkan “Sarayın Gözleri - Osmanlı’nın İlk Fotoğrafçılarından Sébah&Joaillier’nin Hikâyesi.” Yeni kitaplarla ilgili radarımıza takılan önemli bir haber de öykücülüğümüzün en özgün ve ayrıksı seslerinden Sait Faik Abasıyanık Can Yayınları’nda olması.