Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Kırmızı ayakkabılar, başta özgürlük ve neşe sembolü gibi görünse de zamanla takıntıya, bağımlılığa ve içsel köleliğe dönüşür. Kahramanımız, önce kendi isteğiyle seçtiği bu ayakkabılarla dans etmeye başlar; ancak ayakkabılar bir noktadan sonra onun kontrolünü ele geçirir ve onu durmaksızın dans ettirir. Nihayetinde, ancak büyük bir kayıp ve yüzleşme yoluyla bu esaretten kurtulur. Kurtlarla Koşan Kadınlar […]
Stefan Zweig'ın 1936’da yayımlanmış olan Vicdan Zorbalığa Karşı adlı eseri, tarihten bir figür üzerinden evrensel bir meseleyi — düşünce özgürlüğü ile dogmatik baskı arasındaki çatışmayı — ele alıyor. Kitapta, 16. yüzyılda yaşamış düşünür Sebastian Castellio'nun, dini diktatör Jean Calvin'e karşı verdiği vicdani mücadele anlatılıyor.
Bazı kelimeler vardır, sabah gibi doğar. Bir pencereyi aralayan el kadar nazik, içimizi ısıtan güneş kadar belirgindir. Gözümüzü değil, kalbimizi uyandırır. Sabahın ilk saatleriyle birlikte zihnimize düşen bu sözcükler, yaşama yeniden başlama cesareti verir. Bazı yazarlar da vardır ki, bu kelimeleri alır ve güneşe çevirir. Onlara yeni bir yön, yeni bir anlam kazandırır. Akgün Akova, […]
Başkalarının gerçeği, sana gösterdiklerinde değil, göstermediklerindedir. O yüzden onları anlamak istiyorsan, söylediklerini değil, söylemediklerini dinle. Halil Cibran’ın Kum ve Köpük adlı eseri modern dünya klasikleri kategorisinde yer alan bir kitaptır. Uğur Mehter tarafından dilimize çevrilmiştir. Filiz Odabaş tarafından yapılan kapak tasarımında yer alan yukardaki cümleler kitabın geneline dair ipuçları vermektedir. Halil Cibran’ın kitabını okumaya başladığımda […]
Annem, Kovboylar ve Sarhoş Atlar Bazı öyküler yalnızca okunmaz… Boğazımıza bir kılçık gibi takılır, içimizde asılı kalır. Polat Özlüoğlu’nun “Annem, Kovboylar ve Sarhoş Atlar” adlı kitabı, işte tam da bu etkiyi yaratıyor. Aile denen yapının çatlaklarını, eksik babaları, suskun anneleri ve erken büyümek zorunda kalan çocukları görünür kılan bir kitap bu. Martı Kitap Kulübü’nün canlı […]
Mary Shelley’nin unutulmaz eseri Frankenstein ya da Modern Prometheus, benim açık arayla en sevdiğim roman. Eserin incelemesini yazmaya karar verdiğimde derin bir araştırma süreci geçirmem kaçınılmazdı aksi yazara da esere de haksızlık olurdu. Bu bağlamda psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Kemal Arıkan’ın romanla ilgili yaptığı yorumu sizinle paylaşmak istiyorum, bence müthiş bir tespit. “Yazılış biçiminden de […]
Sana bu mektubu yazarken düşündüm. Senin yaşındayken, kimden böyle bir mektup almak isterdim? Belki bir öğretmenden, belki bir büyüğümden, ama en çok da kendimden… O yüzden şimdi bu satırlar sana yazıldı, bir zamanlar aynı yolu yürümüş bir gençten çağrıdır. Bir sınavdan çıktın. Belki yorgunsun. Belki umutlusun, belki de için kıpır kıpır endişeyle dolu. “Olacak mı?” […]
Yazmak… Bir bakıma ruhun konuşmak için seçtiği bir yol. Kimi zaman bir iç döküş, kimi zaman bir isyan, kimi zaman da sessizce kendine sarılmak… Kimimiz için yazmak bir hayatta kalma biçimi, kimimiz için iç sesle barışma yolu. Bazıları için tanıklık, bazıları için kaçış. Bazıları için bir arayış. “Yazmasaydım delirecektim,” demiş Sait Faik. O cümle sadece […]
Sana bu mektubu yazarken düşündüm: Senin yaşındayken, kimden böyle bir mektup almak isterdim? Belki bir öğretmenden, belki bir büyüğümden, ama en çok da kendimden… O yüzden şimdi bu satırlar sana yazıldı, bir zamanlar aynı yolu yürümüş bir gençten çağrıdır. Bir sınavdan çıktın. Belki yorgunsun. Belki umutlusun, belki de için kıpır kıpır endişeyle dolu. “Olacak mı?” […]
En son ne zaman bir mektup yazdın kendine? Ne zamandır gerçekten durup da kendinle oturmadın? Bugün, biraz geç kalmış bir buluşmanın satırları bunlar. Sana yazmak için değil, sana dönmek için yazıyorum. Çünkü fark ettim; bazı cümleleri sadece sen duyarsın, bazı soruları da ancak seninle sessizlikte paylaşabilirim. Biliyorum, yorgunsun. Duyduklarından, sustuklarından, söylediklerinde yalnız kalışından… Kalabalıkların içindeki […]
“…Artık hatırlamak da istemiyorum.” Gece, her zamankinden daha soğuktu. Tren raylara sürtünerek ilerliyordu. Tekerleklerden yükselen kıvılcımlar, yapay ışıkları körüklüyordu. Hissizlik, bir veba gibi sinmişti vagonlara. Yolcularda maske değil, taş gibi bir ifadesizlik vardı. Metalik uğultular ve kompartımandaki horlamalar dışında ses yoktu. Makas değişirken, ayak ucundaki bavul bir yandan bir yana devrildi. Ahşabından kuru bir çatırtı […]
“Ama hissettiğim başka duygular da oldu: daha karmaşık, bulanık, karanlık, iade etmesi güç duygular. “Din mi? Ben mi? Bir hata olmalı.” Bu yüzden Dr. Harding’e verdiğim ilk cevap, “Emin misiniz? oldu. Benim ateist olduğumu biliyorsunuz, değil mi?” Hemen cevap verdi:” Biz kendinizi dini meselelere adadığınıza inanıyoruz.” Cevabının zarafeti şüphelerimi giderdi. Eski terapistim ve daha sonra […]
Kendime bugün yeniden sordum: Neden yürüyorum? Üstelik neden her gün, neredeyse aynı saatte, aynı ritimle? Bir alışkanlık mı bu, yoksa bilinçli bir kaçış mı? Cevap içimden çok tanıdık bir yerden geldi: Yürümek, kendime dönmenin tek mümkün yolu gibi. “Yürümek, sadece yürümek değildir.” – Nietzsche Nietzsche, “yalnızca yürürken akla gelen fikirler gerçekten değerlidir” der. Yürüyüş, onun […]
Bir masal, bir kadın, bir adam ve bir kalbin sessizliği… Masal bize her zaman bir kapı aralar. Bazen geçmişe, bazen hayale, bazen de kendimize. “İskelet Kadın” masalı, ilk bakışta ürkütücü olabilir. Ama o korku, aslında en çok ihtiyacımız olan dönüşümün çağrısıdır. Clarissa Pinkola Estés’in Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabında anlattığı bu kadim hikâye, sevginin görünmeyen yüzünü, […]
Geciken, adı kalan dost Başlamadan önce, kapanışa İtiraf etmeliyim: Bütün mesele, o kapı gıcırtısında Ya da solmuş kadife kanepede — belki Kolay uyduruyorum, atıştırır gibi hafif. Ama sen, yine de hafife alma beni Ey oyalayıcı, gelmeyi unutan! Vefasızlığın gölgesini bahşeden, Her gün umut dağıttın boş vaatlerle, Beyhude sözler savurdun, aldatmayı huy edindin Ne büyük özgüven! […]
Arkadaşlık, iş birliği ve soluksuz macera dolu sesli öykü. 2021 yılında yayıncılık hayatına başlayan 25m2 Kitap, sesli kitap yayınlarına hız kesmeden devam ediyor. Sevgili Hüma Oktay’ın akıcı cümleleriyle yazdığı öyküsünü, sevgili Gürkan Deniz Akhanlı seslendirdi. Kayra, babasının imza günü için kitapçıya gidiyor. Çocuk kitapları bölümünde onu Minevra adlı bir kız karşılıyor. İçerisi epey kalabalık. Hatta […]
Bazı ilişkiler, bakışlarla başlar. Bazıları kelimelerle. Ama gerçek ilişki, “görmekle” başlar. Manawee masalı da işte tam burada başlar: Görmeyi öğrenmekle. Bir adam, iki kız kardeşe âşıktır. Onlarla birlikte olmak ister. Ama bir koşulla: Onların gerçek adlarını bulmalıdır. Manawee isimleri bir türlü öğrenemez. Yalnızca tekrar eder, tahmin eder, gözlemler. Ama olmaz. Ta ki… bir köpek, gece […]
Beni çok etkileyen bu kitap, 2024’te yayımlanan, Yuval Noah Harari’nin son eseri Nexus: A Brief History of Information Networks from the Stone Age to AI (Neksus: Taş Devri’nden Yapay Zekâya Bilgi Ağlarının Kısa Tarihi). Neksus, iletişim ağlarının insanlık tarihini nasıl şekillendirdiğini, yapay zekâ (YZ) çağına doğru gidişatımızı kapsamlı bir biçimde ele alıyor.
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine…” Bu dize, yalnızca bir şiir değildir. Bir hayat biçimidir. Bir inancın, bir direnişin ve en çok da bir umudun ifadesidir. Nazım Hikmet, Türk şiirinin gökyüzüne mavi harflerle adını yazan büyük ozandır. Şairdir, yazar, düşünürdür; ama her şeyden önce bir insan sevdalısıdır. Bir Hayat: […]
Bence senenin en önemli kitaplarından birini okuyup bitirdiğimde, “acaba, öyle mi olmuştur?” sorularını kendi kendime soracağım aklıma gelmezdi. Ama öyle oldu. Anlatılan bazı tesadüfler bu sorulara sormama neden oldu. Ancak bunlar “Sırlarım İpte Aılı Kaldı Balım” yine de senenin en önemli ve okunması gerekli kitabı olma özelliğini kaybettirmiyor. Deniz Gezmiş’in şimdiye kadar hiç bilinmeyen, suskun kalan aşkı Aygün Kevrina’nın kaleme aldığı kitaptan söz ediyorum.Roman tadında okunan, sağlam bir metinle karşı karşıyayız her şeyden önce.
Darüşşafaka Cemiyeti ve Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları iş birliğiyle düzenlenen, usta yazarımız Sait Faik Abasıyanık’ın anısını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen Sait Faik Hikâye Armağanı’nın 71.’sini, Şimdi Dönecek Dünya (İletişim Yayınları) adlı kitabıyla Burçe Bahadır kazandı.
“İstanbul demek ‘direnç’ demektir, ‘ümit’ demektir, ‘gelecek’ demektir. O soylu bir şehirdir. Bu yönüyle de kendisini yıkmaya çalışanları her zaman durdurmuştur. Ancak söz konusu genç, ikinci kez tahta çıktıktan sonra, 21 yaşında, 1453’te, o zamanki dünyanın en büyük şehirlerinden sayılan bir başkenti kuşattı." Prof. Dr. İlber Ortaylı son kitabı “Fatih Sulan Mehmed: Doğu’nun ve Batı’nın Efendisi”nin giriş yazısında böyle yazıyor. 29 Mayıs, yani bugün İstanbul’un Fatih Sultan Mehmed tarafından fethinin 566. yılı...Başvuru niteliğindeki bu kitap tam da bugün için önemli ve kıymetli.
Wilhelm Genazıno’ nun Mutsuzluk zamanlarında mutluluk kitabını bitirdiğimde kitapla ilgili yazmak istedim. Ne yazacağımla ilgili düşünürken bu başlık aklıma geldi. Neden bu başlık diye tekrar beyin fırtınası yaptım. Ve kitabın karakterinin yaşadığı şeyin aslında tam da bu olduğunu düşündüm. Her ne kadar yazar kitapta bir hayat metafiziği yapıyor olsa da bizim aslında bildiklerimizi yapmaya uygulamaya ihtiyacımız var. Çünkü bilmek çoğu zaman mutluluk getirmiyor. Aslında insan bildikleriyle yaşamı uyumlandıramadığında bir mutsuzluk hâkim oluyor. Bence kitap tam da bu noktada “Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk” başlığıyla karşımızda duruyor.
Tam o sırada, fırtınanın içinden başka bir ruh belirdi: “Hayalperest” Hayalperest, elinde eski bir defterle yazara yaklaştı. Defterde, yarım kalmış hikayeler, silinmiş satırlar ve karalanmış düşünceler vardı. “Benim görevim, senin göremediklerini göstermek,” dedi. “Bu yarım kalan hikayelerde kurtuluşun izleri var.” Yazar, defteri aldı ve içindeki yarım kalmış hikayeleri okumaya başladı. Bir hikâyede, bir ressam kendisini […]
Kentsel dönüşüm, bireyselleşme ve dijitalleşmenin hız kazandığı bir çağda, geçmişin o sıcak, samimi ve dayanışma dolu mahalle yaşamını hatırlamak, belki de daha önce hiç olmadığı kadar anlamlı. Yazar Özlen Alpaslan, ikinci romanı Mahalle ile okuyucularını Kuzguncuk’un tarih kokan sokaklarında bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculuk, yalnızca fiziksel bir mahalleye değil, aynı zamanda hafızamıza, toplumsal belleğimize ve […]
Hayat Boyu Gelişimdeyiz Platformu’na Davetlisin Merhaba, Biz bu yolculuğa; Geleceği yetiştiren kadınlara, geleceğin ta kendisi olan çocuklara ve gençlere destek olmak için, Atatürk’ün yolunda, bilimin ışığında ve ülkemizin yarınlarına umutla bakarak bir araya geldik. Çünkü inanıyoruz: Her çocuk bir tohumdur. Sevgiyle dokunduğumuzda çiçek açar, büyür ve hayata renk katar. Ve biz biliyoruz: Hayat, her gün bize yeni bir […]
Hayatta bazı eş zamanlılıklar vardır; tesadüf diyemez, tevafuk olduğunu bilirsin. Bahar aylarında içinde bulunduğum birbirinden bağımsız iki grubun ortak temalarda buluşan çalışmaları gibi. Martı Kitap Kulübü Şile ekibi olarak, geçen ay konuştuğumuz kitaplardan biri, Virginia Woolf’dan ‘Kendine Ait Bir Oda’ idi. Ve aynı dönemde Yasemin Sungur hocamın açtığı ‘Kurtlarla Koşan Kadınlar’ kitap ile sohbet çalışmasına […]
Hayat, bazı insanları sessizce gönderir. Ama onların ardından gelen sessizlik, bir ülkenin değil, insanlığın yüreğinde yankılanır. 13 Mayıs 2025 sabahı, Uruguay’dan yükselen bir haber, dünya vicdanının derinliklerine ulaştı. José “Pepe” Mujica… Bir başkandan çok daha fazlası. Bir halk adamı. Bir düşünce, bir duruş, bir örnek. Dünyanın ona verdiği unvanlar çoktu: “En yoksul devlet başkanı” dediler… […]
Ben Yasemin Sungur. Yıllardır merak ediyor, soruyor, öğreniyor, yazıyor, anlatıyor, dinliyorum. Hayatın içinden geçen tüm duygulara, değişimlere, büyümelere tanık oluyorum. Ve gördüm ki: hepimizin içinde derin bir sessizlik, özlemini duyduğumuz bir denge ve şefkatli bir duruş var. Bu ihtiyacı fark ettiğimde, doğaya dönerek yeniden hatırlamaya başladım. İşte bu seri, bu hatırlayıştan doğdu. YouTube kanalımda başlattığım […]
İnsanın hayatına anlam katan hatta yön veren kitaplar vardır ya… Charlotte Brontë’nin 1847 yılında yayımlanan romanı Jane Eyre, benim için böyle bir eser. Başlangıçta sizi yalın bir anlatı karşılar akabinde bir aşk hikâyesi akmaya başlar ama… Aması var! Okur, sayfalar ilerledikçe yetim ve öksüz bir kız çocuğunun erişkin bir kadına evrilme sürecini aktaran romana kendini […]
Kapı açıktı. Ve ışık içeri akıyordu. Çocuk, gölgesiyle birlikte adım attı odaya. Ama orada onu kimse beklemiyordu. Sadece bir tahta at… Sessiz, hareketsiz. Ama sanki bir şey fısıldar gibiydi: “Oyun burada kaldı.” Gölgesi, bedeninden önce yere düşmüştü. Uzundu. Yalnızdı. Çocuk gölgesine bakarken bir an durdu. Tahta atın gölgesi duvara uzanıyordu; kendisininki yere. Sanki ikisi farklı […]
“Yaratıcılık, yalnızca kelimelerin gücünde değil, onu yazanın yüreğinde saklıdır. Gerçek hikayeni yazmaya cesaretin var mı?” Hikâye, uzak bir dağın zirvesindeki mistik bir evde geçiyordu. “İlham Evi” olarak bilinen bu mekân, fırtınaların sıkça uğradığı, yıldırımların dans ettiği, rüzgârın melodilerle uğuldadığı bir yerdi. Ev, dışarıdan bakıldığında antik bir şatoyu andırıyordu: yüksek kuleleri ve avizeleri çatlamış camları vardı. […]
Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabı, henüz ulusal kimliği oluşmamış, yoksulluk ve imkansızlıklar içerisinde olan, elverişsiz doğa koşullarına sahip, umutsuz bir Fin halkından bugün umudun varlığını bizlere bir kez daha hatırlatan bir halk destanıdır. Altı asır boyunca İsveç’in bir parçası olan Finlandiya, 1908 yılında özel yasalarla yönetilen Büyük Dükalık konumunda Rusya İmparatorluğuna katıldıktan sonra ekonomik kalkınma konularıyla […]
O sabah, henüz rüzgâr uyanmamıştı. Ayaklarının altındaki taşlar soğuktu, ama aklının içi daha soğuktu. Yolun başından beri kendine tek bir soru soruyordu: “Neyi arıyorsun?” Sırtında küçük bir çanta, içinde sadece bir defter ve kurşun kalem vardı. Yirmi yıl önce babasının anlattığı, masal gibi bir dağın peşine düşmüştü. “Gölün yansıttığı zirveye bak,” demişti babası, “Orada sadece […]
Kitapçı dükkânının tozlu rafları arasında kaybolmuş bir adamdı Umut. Otuz yaşlarındaydı. Küçük bir kıyı kasabasında ufak mütevazi kitapçı dükkânı vardı. Günleri birbirinin aynısıydı. Sabah deniz kenarında kısa bir yürüyüş, ardından dükkânın kapısını açıp rafları düzeltmek… Gelen müşterilere hafif bir gülümseme, bazen birkaç kitap önerisi. Dükkânın içi, zamanın yavaş aktığı bir dünya gibiydi; raflarda dizili sayfalar, […]
Bazen bir hikâye duyarsınız, içinizde bir şey titrer. Bazen bir kadının sesi, başka bir kadının içinde saklı kalmış cümleleri uyandırır. Brenda Lozano’nun Cadılar romanı işte böyle bir etki bırakıyor insanda: Sessizce ama derinlemesine dokunan bir anlatı. Okurken aklımın bir tarafı Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabının hikayelerinde dolaştı durdu… Romanın merkezinde iki kadın var: Biri, Meksika’nın kadim […]
"Kadın doğulmaz, kadın olunur.“ Böyle diyor Fransız yazar ve düşünür Simone de Beauvoir 1949 yılında yayımladığı İkinci Cinsiyet adındaki iki ciltten oluşan kitabında… Feminist düşüncenin temel taşlarından biri olarak kabul edilen bu eser, feminist hareketin gelişimine büyük katkı sağlamış ve hâlâ günümüzde toplumsal cinsiyet eşitliği tartışmalarında etkili bir referans kaynağı…