Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Bazen şaşırmamamız gereken haberler bile bizi sarsar. Claudia Cardinale ve Robert Redford gibi iki figür peş peşe aramızdan ayrıldığında, bir tür yetimlik duygusuna kapılıyoruz. Çünkü bize sanki ebediymiş gibi görünüyorlardı; zamandan azade, peliküle kazınmış, yaşayan anıtlar. Oysa öyle değilmiş. Onlar da bizim gibi kırılgan ve insanmış, yok olmaya yazgılılarmış. Ama onlarla birlikte daha büyük bir…
Ayvalık Film Festivali’nde bu yıl birçok iyi film gördük. Bu filmlerin hepsini belirli bir yere koymak mümkün. Ama herhalde sinemada uzun zamandır Oliver Laxe’in üçüncü kurmaca uzun metrajı Sırat (Sirāt, 2025) kadar kendi tarzında sınıflandırılması güç bir yapıt görülmemiştir. Yeryüzü cehenneminde bir “sabbat”ı andıran bu filmin sonunda baş dönmesi hissediyorsunuz ve ateşli, neredeyse histerik bir…
İnsan hayatındaki en önemli kırılmalar çoğu zaman tesadüflerle gelir: Bir karşılaşma, bir yere tam o anda varış ya da düpedüz bir kaza. Bir mekana girip girmemek bile sonraki her şeyi değiştirebilir. Binlerce küçük ayrıntı, hayatımızın yönünü değiştirebilir. İranlı yönetmen Cafer Penahi’nin Cannes’dan Altın Palmiye’yle dönen, Türkiye prömiyerini Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nde yapan yeni filmi Görünmez…
1970’lerin Massachusetts’inde Arthur Dove’un dört tablosunu hedef alan sakil bir soygunun kara mizahı üzerinden Amerika ve orta sınıf hakkında giderek acılaşan bir düşünce kuran, daha sonra Trumpçılığa varacak eksen kaymasının erken belirtilerini ve yıllara yayılan ahlaki teslimiyeti teşhis eden Kelly Reichardt, The Mastermind filminde —başta Gösteriş (Showing Up, 2022) kadar yerleşik görünen ama sonra bir…
Aynı sözcük art arda çokça tekrarlandığında gösteren gösterilenden kopar, anlamını yitirerek boş bir kabuğa dönüşür ve hayaletimsi bir hal alır: küçük Alma (Hanna Heckt), “iş kazası” ifadesini yineleyip dururken böyle düşünür. Oysa bu formül, çok daha yıkıcı bir gerçeği gizlemek için kullanılır ama yetkililerden saklamak adına elzemdir. Yıllar sonra genç Angelika (Lena Urzendowsky) ise insanların…
Christian Petzold, yeni filminde sanki sinemasının tematik hırsını ve karmaşıklığını yeniden ölçeklendiriyor. Aynalar No. 3 (Mirrors No. 3, 2025) “küçük” bir film, hatta Kızıl Gökyüzü'nden (Afire, 2023) de küçük. Olay örgüsü asgari, karakter sayısı az (özünde dört), mekanlar en gerekli olana indirgenmiş. Başlangıçtaki bir kazadan doğan hikaye yavaşça serpiliyor, zorlama sürprizlere ya da karmaşık dönüşümlere…
Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nin ikinci gününde gösterilen Huo Meng’in ikinci uzun metrajı İki Dünya Arasında (Living the Land, 2025), çiftçi bir aileye yakından bağlanarak, ustalıklı bir şekilde, dört mevsime yayılan geniş bir köy anlatısı örüyor. 1991’de geçen hikaye, şehirde çalışmaya giden anne babası tarafından teyzesine emanet edilen 10 yaşındaki küçük oğul Chuang’ın etrafında dönüyor. Onun…
Joachim Trier, Cannes’daki basın toplantısında şöyle demişti: “Kutuplaşma, öfke ve maço tavırlar ilerlemenin yolu değildir. Şefkat yeni punk’tır.” Türkiye prömiyerini Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nin açılışında yapan Manevi Değer (Joachim Trier, 2025) tam da böyle hissettiriyor; kırılganlığında radikal, yumuşaklığında kararlı. Büyümenin, yabancılaşmanın ve sonra —belki artık çok geç olmuşken— yeniden birbirini bulmaya çalışmanın nasıl hissettirdiğini duygusal…
Bir yönetmen öldüğünde asıl boşluk artık çekilmeyecek filmlerin yerinde açılır. Üç yıl önce, Jean-Luc Godard’ın kendi iradesiyle perdeden çekilmesi, sinemaya dair düşünme biçimimizin çok büyük bir parçasını kaybettiğimiz anlamına geliyordu. Onun filmleri, sinemanın cilalı yüzeyini yaran göktaşları gibiydi: Her seferinde başka bir krater açar, kimi seyirciyi oracıkta mürit kılar, kimini de aynı hızla kendinden uzaklaştırırdı.…
Çocukluğunda çizgi filmlerden çok Türk filmi izleyerek büyüyenler için o filmlerin oyuncuları aileden biri gibidir. Kemal Sunal öldüğünde çocuk aklımla çok üzüldüğümü, ağladığımı hatırlıyorum. Kemal Sunal aileden biriydi, onunla gülüp onunla ağlıyorduk. Tarık Akan da ailemizden biriydi. Damat Ferit’i, Yakışıklı Necmi’yi, Ferdi’yi yakından tanıyorduk. Sonra Yol’u, Maden’i, Sürü’yü izledik; Tarık Akan kariyerini toplumsal ve politik…
Bu senenin popüler ve bol ödüllü filmlerinden İlgi Alanı [The Zone of Interest], Auschwitz toplama kampına, komutan Höss’ün kampın hemen yanında yer alan evinden bakıyor. Beş çocuklu Höss çifti pikniğe gidiyor, bahçelerini dizayn ediyor, misafir ağırlıyor, geleceğe dair planlar yapıyor. Filmdeki kayıtsızlık sekanslarını izlerken, İlgi Alanı’nın başarılı zanaati sayesinde mide bulantısı hissetmediğimiz tek bir an…
Ulus Baker’in “Neden Godard’la uğraşıyoruz?” sorusuna verdiği ilk yanıt şudur: “Çünkü amaç ‘politika üstüne’ ya da ‘politika konulu’ film yapmak değil, politik filmi politik yapmak.” Ama yazımızın konusunu Godard değil iki Finlandiyalı adam oluşturduğu için, biz Baker’in bu sözleri Aki Kaurismäki için söylediğini varsayacağız. Zaten Godard ile Kaurismäki arasında pek önemli farklar da yok. Yalnızca…
Suneil Sanzgiri’nin Two Refusals (Would We Recognize Ourselves Unbroken?) [İki Ret (Kırılmasak, Kendimizi Tanır Mıyız?)] filminde iki ekran, ince, siyah bir çizgiyle ayrılıyor. Çerçevelerden birine çarpan okyanus dalgaları diğerine taşıyor, Portekiz’in bir zamanlar kolonileştirdiği Hindistan ve Angola’nın geçmişteki isyanlarını bir araya getiriyor. Yarım saatten biraz daha uzun süren film, iki hikayeyi birlikte anlatıyor: Bir aktivistin…
Gișe rekorları kırarak altı Oscar kazanan, en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu ve en iyi uyarlama senaryo dahil ödülleri bir bir toplayan Forrest Gump, geride bıraktığı 30 yılda kayda değer bir kültürel başarı olarak kabul gördü. ABD Kongre Kütüphanesi’nin Ulusal Film Arşivi’ne girmesiyle adeta kutsandı, kısmen de dünya genelindeki onlarca “Bubba…
Çağrışım bu ya, Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi Kuru Otlar Üstüne’nin üç farklı ânı Orhan Pamuk, Martin Scorsese ve Zeki Demirkubuz’u hatırlattı. Samet (Deniz Celiloğlu) ve Nuray (Merve Dizdar) arasında geçen tartışmada Pamuk’un başrolünde olduğu bir videonun, tartışma bittikten sonra Samet yatak odasına yürürken yönetmenin kalın kalemiyle attığı imzada Scorsese’nin son filmi Dolunay Katilleri’nin final…
Heinrich von Kleist’ın Michael Kohlhaas adlı novellası, yazıldığı 1810’dan bugüne adalet talebinin müesses nizam ve kanunları karşısındaki sarsılmaz haklılığının ve yakıcı kudretinin en radikal ifadelerinden biri olmayı sürdürüyor. Reformist Martin Luther’le aynı dönemde yaşamış ve kararlılığından taviz vermeyen asi Kohlhaas’ın hikayesi, 16. yüzyılın karanlığını gerçeklikten hiç uzaklaşmadan yansıtıyor. Michael Kohlhaas'ın yeni bir çevirisi Telemak Kitap…
1950 öncesi Muhsin Ertuğrul hegemonyasındaki Türk sinemasına baktığımızda işçiyi, emeği, toplumsal meseleleri konu edinen filmlere rastlayamıyoruz. 1950’li yıllarda da Türk sineması hâlâ egemen ideolojiye bağlıdır. Bunun dışına çıkmak isteyen herhangi bir yapımın karşısına Demokrat Parti iktidarının baskısı ve 1939 tarihli “Filmlerin ve Film Senaryolarının Kontrolüne Dair Nizamname” çıkmaktadır. İçişleri Bakanlığı’nın kurduğu “Merkez Film Kontrol Komisyonu”…
Bundan 20 yıl önce gösterime giren Sil Baştan (Eternal Sunshine of the Spotless Mind, 2004) hafıza ve kayıp temaları etrafında dolaşan, akıllara durgunluk veren, gerçeküstü bir aşk hikayesiydi. Michel Gondry’nin yönettiği ve Charlie Kaufman’ın senaryosunu yazdığı film, gişede büyük başarı elde etti ve 77. Akademi Ödülleri’nde “En İyi Özgün Senaryo” ödülünü kazandı. Dahası, 20 yıl…
“Tekinsizlik bastırılmış olanın korkutucu geri dönüşüdür. Öyleyse batıl inancın aşılması evresindeki (artık çocuk masallarına inanmayan) modern insanlık için, rasyonel/bilimsel düşünceyi test eden ve batıl inancı haklı çıkarır gibi gözüken fenomenler de tekinsizdirler.” –Sigmund Freud, “Tekinsizlik” Sigmund Freud, 1919’da Imago dergisinde yayımlanan “Tekinsizlik” (The Uncanny) adlı makalesinde “tekinsiz” olma halini, dehşet, kaygı ve korkuyla farklarını gözeterek, birbirleriyle…
Set işçileri ağır ekipmanlarla, uzun saatler, iş garantileri olmadan ve çoğu zaman sigortasız çalışıyorlar. Ümitlerini bağladıkları işler bazen bir gecede keyfi olarak iptal oluyor. Sete hazırlık için harcadıkları mesainin ücretini çoğu zaman alamıyorlar. Set dışında bir sosyal hayat edinmeleri de çok zor. Yakınlarının özel günlerinde yoklar. Uyku saatlerine ya da haftada bir gün olan izinlerine…
50 yılı aşkındır işçi sınıfının yaşamını ve dertlerini beyaz perdeye taşıyan İngiliz yönetmen Ken Loach, 2023’ün sonlarında gösterime giren filmi The Old Oak’un kariyerinin son filmi olduğunu, yaşlandığı için artık film çekemeyeceğini duyurmuştu. Uzun yaşamı ve kariyeri boyunca yoksulluk, gelir adaletsizliği, sosyal güvencesizlik, kapitalizmin ve neoliberal ekonomi politikalarının yarattığı tahribat, sendikal haklar ve sınıf çatışması…
Yürüyoruz tekinsiz bir yolda. Her an bilinmedik, tuhaf, tehlikeli kimi yaratıklar çıkabilir karşımıza. Her an tökezleyebilir, düşebilir, yerlerde sürünebilir, bir bataklığa gömülebiliriz. Altımızda üstümüzde, yanımızda yöremizde her an yeni varlıklar, tuhaf oluşumlar belirebilir. Yer yarılabilir, otlar ayağımıza dolanıp bizi derinlere doğru çekebilir, önümüzdeki su birikintisi birden bütün ufku kaplayabilir, düz ovada tümsekler belirebilir, ağaçlar tepemize…
Heinrich von Kleist’ın Michael Kohlhaas adlı novellası, yazıldığı 1810’dan bugüne adalet talebinin müesses nizam ve kanunları karşısındaki sarsılmaz haklılığının ve yakıcı kudretinin en radikal ifadelerinden biri olmayı sürdürüyor. Reformist Martin Luther'le aynı dönemde yaşamış ve kararlılığından taviz vermeyen asi Kohlhaas'ın hikayesi, 16. yüzyılın karanlığını gerçeklikten hiç uzaklaşmadan yansıtıyor. Michael Kohlhaas'ın yeni bir çevirisi Telemak Kitap…
[Bu yazı, bahsi geçen filmlerle ilgili bazı sürprizleri açık etmektedir.] Zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olduğu son yıllarda sınıf çatışmasının sinemada daha görünür hale gelmesi kaçınılmazdı. Yoksulluk ise beyazperdedeki yansımasını daha ziyade mülksüzleştirme ve topraksızlaştırma temsilleriyle buluyor. Sadece hayatta kalabilecek kadar kazandığından zar zor geçinen halkın elinde avucundakine de göz diken şirket-devlet işbirliğine yer…
Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption), tüm zamanların en iyi filmi değildir. Hatta, 1994 yılının en iyi filmlerinden bile değildir; Ucuz Roman (Pulp Fiction), Hong Kong Ekspresi (Chungking Express), Şike (Quiz Show) ve Krzysztof Kieślowski’nin “Üç Renk” üçlemesinin son iki filmi aynı yıl yapıldı. Esaretin Bedeli yine de IMDb’nin “en iyi 250 film” listesinde hâlâ en…
Çıkışsız kalmış entelektüelin draması bu. Sistemi ve sorunları bilen, iyi kötü analiz edebilen, ilk gençlikte şu ya da bu ölçüde bunların üzerine gidebilen, sonraları iş güç ve gündelik yaşamın hayhuyu derken mücadele anlamında geri düşen, ne olursa olsun her yaşta “durumun farkında” olmayı sürdüren ve bir şekilde potansiyelini gerçekleştirebileceğini, birikimini ilerletebileceğini, anlamlı bir şeyler üretebileceğini…
Oliver Stone’un Katil Doğanlar (Natural Born Killers) filmi, ABD’nin kurak güneybatısından birbirinden kopuk, bazen kırmızıya çalan, grenli, siyah beyaz görüntülerle başlar. Kartallar, çıngıraklı yılanlar ve Amerika’nın çöküşünün en klişe sembollerinden paslı bir lokanta tabelası bir görünür, bir kaybolur. Hızla değiştirilen televizyon kanalları Richard Nixon ile Leave It to Beaver dizisini yan yana getirir, eğik kamera…
Suneil Sanzgiri’nin Two Refusals (Would We Recognize Ourselves Unbroken?) [İki Ret (Kırılmasak, Kendimizi Tanır Mıyız?)] filminde iki ekran, ince, siyah bir çizgiyle ayrılıyor. Çerçevelerden birine çarpan okyanus dalgaları diğerine taşıyor, Portekiz’in bir zamanlar kolonileştirdiği Hindistan ve Angola’nın geçmişteki isyanlarını bir araya getiriyor. Yarım saatten biraz daha uzun süren film, iki hikayeyi birlikte anlatıyor: Bir aktivistin…
Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption), tüm zamanların en iyi filmi değildir. Hatta, 1994 yılının en iyi filmlerinden bile değildir; Ucuz Roman (Pulp Fiction), Hong Kong Ekspresi (Chungking Express), Şike (Quiz Show) ve Krzysztof Kieślowski’nin “Üç Renk” üçlemesinin son iki filmi aynı yıl yapıldı. Esaretin Bedeli yine de IMDb’nin “en iyi 250 film” listesinde hâlâ en…
Gișe rekorları kırarak altı Oscar kazanan, en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu ve en iyi uyarlama senaryo dahil ödülleri bir bir toplayan Forrest Gump, geride bıraktığı 30 yılda kayda değer bir kültürel başarı olarak kabul gördü. ABD Kongre Kütüphanesi’nin Ulusal Film Arşivi’ne girmesiyle adeta kutsandı, kısmen de dünya genelindeki onlarca “Bubba…
Çıkışsız kalmış entelektüelin draması bu. Sistemi ve sorunları bilen, iyi kötü analiz edebilen, ilk gençlikte şu ya da bu ölçüde bunların üzerine gidebilen, sonraları iş güç ve gündelik yaşamın hayhuyu derken mücadele anlamında geri düşen, ne olursa olsun her yaşta “durumun farkında” olmayı sürdüren ve bir şekilde potansiyelini gerçekleştirebileceğini, birikimini ilerletebileceğini, anlamlı bir şeyler üretebileceğini…
Bundan 20 yıl önce gösterime giren Sil Baştan (Eternal Sunshine of the Spotless Mind, 2004) hafıza ve kayıp temaları etrafında dolaşan, akıllara durgunluk veren, gerçeküstü bir aşk hikayesiydi. Michel Gondry’nin yönettiği ve Charlie Kaufman’ın senaryosunu yazdığı film, gişede büyük başarı elde etti ve 77. Akademi Ödülleri’nde “En İyi Özgün Senaryo” ödülünü kazandı. Dahası, 20 yıl…
[Bu yazı, bahsi geçen filmlerle ilgili bazı sürprizleri açık etmektedir.] Zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olduğu son yıllarda sınıf çatışmasının sinemada daha görünür hale gelmesi kaçınılmazdı. Yoksulluk ise beyazperdedeki yansımasını daha ziyade mülksüzleştirme ve topraksızlaştırma temsilleriyle buluyor. Sadece hayatta kalabilecek kadar kazandığından zar zor geçinen halkın elinde avucundakine de göz diken şirket-devlet işbirliğine yer…
1950 öncesi Muhsin Ertuğrul hegemonyasındaki Türk sinemasına baktığımızda işçiyi, emeği, toplumsal meseleleri konu edinen filmlere rastlayamıyoruz. 1950’li yıllarda da Türk sineması hâlâ egemen ideolojiye bağlıdır. Bunun dışına çıkmak isteyen herhangi bir yapımın karşısına Demokrat Parti iktidarının baskısı ve 1939 tarihli “Filmlerin ve Film Senaryolarının Kontrolüne Dair Nizamname” çıkmaktadır. İçişleri Bakanlığı’nın kurduğu “Merkez Film Kontrol Komisyonu”…
Oliver Stone’un Katil Doğanlar (Natural Born Killers) filmi, ABD’nin kurak güneybatısından birbirinden kopuk, bazen kırmızıya çalan, grenli, siyah beyaz görüntülerle başlar. Kartallar, çıngıraklı yılanlar ve Amerika’nın çöküşünün en klişe sembollerinden paslı bir lokanta tabelası bir görünür, bir kaybolur. Hızla değiştirilen televizyon kanalları Richard Nixon ile Leave It to Beaver dizisini yan yana getirir, eğik kamera…
Yürüyoruz tekinsiz bir yolda. Her an bilinmedik, tuhaf, tehlikeli kimi yaratıklar çıkabilir karşımıza. Her an tökezleyebilir, düşebilir, yerlerde sürünebilir, bir bataklığa gömülebiliriz. Altımızda üstümüzde, yanımızda yöremizde her an yeni varlıklar, tuhaf oluşumlar belirebilir. Yer yarılabilir, otlar ayağımıza dolanıp bizi derinlere doğru çekebilir, önümüzdeki su birikintisi birden bütün ufku kaplayabilir, düz ovada tümsekler belirebilir, ağaçlar tepemize…
Ulus Baker’in “Neden Godard’la uğraşıyoruz?” sorusuna verdiği ilk yanıt şudur: “Çünkü amaç ‘politika üstüne’ ya da ‘politika konulu’ film yapmak değil, politik filmi politik yapmak.” Ama yazımızın konusunu Godard değil iki Finlandiyalı adam oluşturduğu için, biz Baker’in bu sözleri Aki Kaurismäki için söylediğini varsayacağız. Zaten Godard ile Kaurismäki arasında pek önemli farklar da yok. Yalnızca…
Çağrışım bu ya, Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi Kuru Otlar Üstüne’nin üç farklı ânı Orhan Pamuk, Martin Scorsese ve Zeki Demirkubuz’u hatırlattı. Samet (Deniz Celiloğlu) ve Nuray (Merve Dizdar) arasında geçen tartışmada Pamuk’un başrolünde olduğu bir videonun, tartışma bittikten sonra Samet yatak odasına yürürken yönetmenin kalın kalemiyle attığı imzada Scorsese’nin son filmi Dolunay Katilleri’nin final…
Heinrich von Kleist’ın Michael Kohlhaas adlı novellası, yazıldığı 1810’dan bugüne adalet talebinin müesses nizam ve kanunları karşısındaki sarsılmaz haklılığının ve yakıcı kudretinin en radikal ifadelerinden biri olmayı sürdürüyor. Reformist Martin Luther'le aynı dönemde yaşamış ve kararlılığından taviz vermeyen asi Kohlhaas'ın hikayesi, 16. yüzyılın karanlığını gerçeklikten hiç uzaklaşmadan yansıtıyor. Michael Kohlhaas'ın yeni bir çevirisi Telemak Kitap…
Set işçileri ağır ekipmanlarla, uzun saatler, iş garantileri olmadan ve çoğu zaman sigortasız çalışıyorlar. Ümitlerini bağladıkları işler bazen bir gecede keyfi olarak iptal oluyor. Sete hazırlık için harcadıkları mesainin ücretini çoğu zaman alamıyorlar. Set dışında bir sosyal hayat edinmeleri de çok zor. Yakınlarının özel günlerinde yoklar. Uyku saatlerine ya da haftada bir gün olan izinlerine…