Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Oliver Stone’un Katil Doğanlar (Natural Born Killers) filmi, ABD’nin kurak güneybatısından birbirinden kopuk, bazen kırmızıya çalan, grenli, siyah beyaz görüntülerle başlar. Kartallar, çıngıraklı yılanlar ve Amerika’nın çöküşünün en klişe sembollerinden paslı bir lokanta tabelası bir görünür, bir kaybolur. Hızla değiştirilen televizyon kanalları Richard Nixon ile Leave It to Beaver dizisini yan yana getirir, eğik kamera…
Gișe rekorları kırarak altı Oscar kazanan, en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu ve en iyi uyarlama senaryo dahil ödülleri bir bir toplayan Forrest Gump, geride bıraktığı 30 yılda kayda değer bir kültürel başarı olarak kabul gördü. ABD Kongre Kütüphanesi’nin Ulusal Film Arşivi’ne girmesiyle adeta kutsandı, kısmen de dünya genelindeki onlarca “Bubba…
Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption), tüm zamanların en iyi filmi değildir. Hatta, 1994 yılının en iyi filmlerinden bile değildir; Ucuz Roman (Pulp Fiction), Hong Kong Ekspresi (Chungking Express), Şike (Quiz Show) ve Krzysztof Kieślowski’nin “Üç Renk” üçlemesinin son iki filmi aynı yıl yapıldı. Esaretin Bedeli yine de IMDb’nin “en iyi 250 film” listesinde hâlâ en…
Çocukluğunda çizgi filmlerden çok Türk filmi izleyerek büyüyenler için o filmlerin oyuncuları aileden biri gibidir. Kemal Sunal öldüğünde çocuk aklımla çok üzüldüğümü, ağladığımı hatırlıyorum. Kemal Sunal aileden biriydi, onunla gülüp onunla ağlıyorduk. Tarık Akan da ailemizden biriydi. Damat Ferit’i, Yakışıklı Necmi’yi, Ferdi’yi yakından tanıyorduk. Sonra Yol’u, Maden’i, Sürü’yü izledik; Tarık Akan kariyerini toplumsal ve politik…
1950 öncesi Muhsin Ertuğrul hegemonyasındaki Türk sinemasına baktığımızda işçiyi, emeği, toplumsal meseleleri konu edinen filmlere rastlayamıyoruz. 1950’li yıllarda da Türk sineması hâlâ egemen ideolojiye bağlıdır. Bunun dışına çıkmak isteyen herhangi bir yapımın karşısına Demokrat Parti iktidarının baskısı ve 1939 tarihli “Filmlerin ve Film Senaryolarının Kontrolüne Dair Nizamname” çıkmaktadır. İçişleri Bakanlığı’nın kurduğu “Merkez Film Kontrol Komisyonu”…
Ulus Baker’in “Neden Godard’la uğraşıyoruz?” sorusuna verdiği ilk yanıt şudur: “Çünkü amaç ‘politika üstüne’ ya da ‘politika konulu’ film yapmak değil, politik filmi politik yapmak.” Ama yazımızın konusunu Godard değil iki Finlandiyalı adam oluşturduğu için, biz Baker’in bu sözleri Aki Kaurismäki için söylediğini varsayacağız. Zaten Godard ile Kaurismäki arasında pek önemli farklar da yok. Yalnızca…
Yürüyoruz tekinsiz bir yolda. Her an bilinmedik, tuhaf, tehlikeli kimi yaratıklar çıkabilir karşımıza. Her an tökezleyebilir, düşebilir, yerlerde sürünebilir, bir bataklığa gömülebiliriz. Altımızda üstümüzde, yanımızda yöremizde her an yeni varlıklar, tuhaf oluşumlar belirebilir. Yer yarılabilir, otlar ayağımıza dolanıp bizi derinlere doğru çekebilir, önümüzdeki su birikintisi birden bütün ufku kaplayabilir, düz ovada tümsekler belirebilir, ağaçlar tepemize…
Bundan 20 yıl önce gösterime giren Sil Baştan (Eternal Sunshine of the Spotless Mind, 2004) hafıza ve kayıp temaları etrafında dolaşan, akıllara durgunluk veren, gerçeküstü bir aşk hikayesiydi. Michel Gondry’nin yönettiği ve Charlie Kaufman’ın senaryosunu yazdığı film, gişede büyük başarı elde etti ve 77. Akademi Ödülleri’nde “En İyi Özgün Senaryo” ödülünü kazandı. Dahası, 20 yıl…
Heinrich von Kleist’ın Michael Kohlhaas adlı novellası, yazıldığı 1810’dan bugüne adalet talebinin müesses nizam ve kanunları karşısındaki sarsılmaz haklılığının ve yakıcı kudretinin en radikal ifadelerinden biri olmayı sürdürüyor. Reformist Martin Luther’le aynı dönemde yaşamış ve kararlılığından taviz vermeyen asi Kohlhaas’ın hikayesi, 16. yüzyılın karanlığını gerçeklikten hiç uzaklaşmadan yansıtıyor. Michael Kohlhaas'ın yeni bir çevirisi Telemak Kitap…
Heinrich von Kleist’ın Michael Kohlhaas adlı novellası, yazıldığı 1810’dan bugüne adalet talebinin müesses nizam ve kanunları karşısındaki sarsılmaz haklılığının ve yakıcı kudretinin en radikal ifadelerinden biri olmayı sürdürüyor. Reformist Martin Luther'le aynı dönemde yaşamış ve kararlılığından taviz vermeyen asi Kohlhaas'ın hikayesi, 16. yüzyılın karanlığını gerçeklikten hiç uzaklaşmadan yansıtıyor. Michael Kohlhaas'ın yeni bir çevirisi Telemak Kitap…
Çıkışsız kalmış entelektüelin draması bu. Sistemi ve sorunları bilen, iyi kötü analiz edebilen, ilk gençlikte şu ya da bu ölçüde bunların üzerine gidebilen, sonraları iş güç ve gündelik yaşamın hayhuyu derken mücadele anlamında geri düşen, ne olursa olsun her yaşta “durumun farkında” olmayı sürdüren ve bir şekilde potansiyelini gerçekleştirebileceğini, birikimini ilerletebileceğini, anlamlı bir şeyler üretebileceğini…
Suneil Sanzgiri’nin Two Refusals (Would We Recognize Ourselves Unbroken?) [İki Ret (Kırılmasak, Kendimizi Tanır Mıyız?)] filminde iki ekran, ince, siyah bir çizgiyle ayrılıyor. Çerçevelerden birine çarpan okyanus dalgaları diğerine taşıyor, Portekiz’in bir zamanlar kolonileştirdiği Hindistan ve Angola’nın geçmişteki isyanlarını bir araya getiriyor. Yarım saatten biraz daha uzun süren film, iki hikayeyi birlikte anlatıyor: Bir aktivistin…
50 yılı aşkındır işçi sınıfının yaşamını ve dertlerini beyaz perdeye taşıyan İngiliz yönetmen Ken Loach, 2023’ün sonlarında gösterime giren son filmi The Old Oak’un kariyerinin son filmi olduğunu, yaşlandığı için artık film çekemeyeceğini duyurmuştu. Uzun yaşamı ve kariyeri boyunca yoksulluk, gelir adaletsizliği, sosyal güvencesizlik, kapitalizmin ve neoliberal ekonomi politikalarının yarattığı tahribat, sendikal haklar ve sınıf…
Çağrışım bu ya, Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi Kuru Otlar Üstüne’nin üç farklı ânı Orhan Pamuk, Martin Scorsese ve Zeki Demirkubuz’u hatırlattı. Samet (Deniz Celiloğlu) ve Nuray (Merve Dizdar) arasında geçen tartışmada Pamuk’un başrolünde olduğu bir videonun, tartışma bittikten sonra Samet yatak odasına yürürken yönetmenin kalın kalemiyle attığı imzada Scorsese’nin son filmi Dolunay Katilleri’nin final…
Bu senenin popüler ve bol ödüllü filmlerinden İlgi Alanı [The Zone of Interest], Auschwitz toplama kampına, komutan Höss’ün kampın hemen yanında yer alan evinden bakıyor. Beş çocuklu Höss çifti pikniğe gidiyor, bahçelerini dizayn ediyor, misafir ağırlıyor, geleceğe dair planlar yapıyor. Filmdeki kayıtsızlık sekanslarını izlerken, İlgi Alanı’nın başarılı zanaati sayesinde mide bulantısı hissetmediğimiz tek bir an…
[Bu yazı, bahsi geçen filmlerle ilgili bazı sürprizleri açık etmektedir.] Zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olduğu son yıllarda sınıf çatışmasının sinemada daha görünür hale gelmesi kaçınılmazdı. Yoksulluk ise beyazperdedeki yansımasını daha ziyade mülksüzleştirme ve topraksızlaştırma temsilleriyle buluyor. Sadece hayatta kalabilecek kadar kazandığından zar zor geçinen halkın elinde avucundakine de göz diken şirket-devlet işbirliğine yer…
“Tekinsizlik bastırılmış olanın korkutucu geri dönüşüdür. Öyleyse batıl inancın aşılması evresindeki (artık çocuk masallarına inanmayan) modern insanlık için, rasyonel/bilimsel düşünceyi test eden ve batıl inancı haklı çıkarır gibi gözüken fenomenler de tekinsizdirler.” –Sigmund Freud, “Tekinsizlik” Sigmund Freud, 1919’da Imago dergisinde yayımlanan “Tekinsizlik” (The Uncanny) adlı makalesinde “tekinsiz” olma halini, dehşet, kaygı ve korkuyla farklarını gözeterek, birbirleriyle…
Emerald Fennell’ın sınıf meselesine odaklanan gotik gerilimi Saltburn’ün yarattığı heyecan yavaştan kaybolurken bir konuda mutabakata varılmış gibi görünüyor: Film nefsine o kadar düşkün ki kendi meselesini harcıyor, topladığı takdirden çok mem ürettiriyor. Kasımda gösterime girmesiyle zengin TikTok kullanıcıları kendi malikanelerinden videolar paylaşmaya başladı, Sophie Ellis Bextor’ın 2001’de yayımlanan –ve filmde kullanımı vesilesiyle Britanya müzik listelerine…
Aki Kaurismäki, 76. Cannes Film Festivali’nde Jüri Ödülü’nü kazanan Sararmış Yapraklar filmiyle bir kez daha dayanışma ve duygu dolu bir işçi sınıfı masalı anlatıyor. Tıpkı Cennetteki Gölgeler (1986), Ariel (1988) ve Kibritçi Kız (1990) gibi. Bu anlamda, film Kaurismäki’nin Proletarya Üçlemesi’nin bir devamı olarak görülebilir. Sararmış Yapraklar, yavaş temposu, ironik mizah anlayışı ve insanlığın durumuna…
Yanan meşalelerle çevrili ahşap bir sal, gölün üzerinde usulca, hayalet gibi süzülüyor. Salda bir lahit ve siyah cübbeli koruyucusu, karanlıkta kayadan yontulmuş gibi görünen 12 metrelik yosun kaplı bir baykuşun kaidesine doğru yol alıyor. Bu sırada suni elmasla süslenmiş parlak gecelikler giyen rahipler, orman ve su perilerine, insanın kendine duyduğu yürek burkan aşka ilahiler okuyor.…
Uzun süredir birikmiş sıkıntıların beklenmeyen bir ağlama kriziyle ifade bulması sonunda biraz rahatlamış hissettirebilir, artık farklı yollar denemek için cesaret bulmaya da götürebilir. Fakat benzer yanılsamalar yaşayarak çok sık ağlıyorsak ya da kendimizi “ağlak” hissediyorsak böyle bir rahatlamadan söz edebilir miyiz? Yazıya ağlamak üzerine sorularla başlamamın sebebi, bunun Sanki Her Şey Biraz Felaket filminin temel…
Nuri Bilge Ceylan, filmografisinde ve düşünce dünyasında Çehov’un önemini belirtirken, Rus yazarın etkisine bir kez girdikten sonra insanın dünyaya artık bu etkiden bağımsız bakamayacağını söyler.[i] Çehov’a “minnet borcu” hissettiği için Mayıs Sıkıntısı’nı (1999) ona ithaf etmiştir. Kasaba’dan (1997) başlayarak Ahlat Ağacı’na (2018) kadar[ii] neredeyse tüm filmlerinde bazen öykü parçaları, bazen karakter unsurları, bazen diyaloglar yoluyla…
Üçlü konsül olarak da bilinen Dziga Vertov, Mikhail Kaufmann ve Elizaveta Svilova’dan oluşan grup, 1923 yılında yayımladıkları Kinoglaz (Sine-göz) Manifestosu ile şöyle sesleniyorlardı: “Kahrolsun burjuvazinin düzmece senaryoları! Yaşasın hayatın kendisi!” Rus sinemacı Dziga Vertov’un önderliğindeki üçlü, İtalyan Yeni Gerçekçiliği ve Fransız Yeni Dalgası gibi önemli hareketleri etkileyerek sinemada gerçekçilik akımının temellerini attı. Dziga Vertov’a göre…
vesaire yazarları, 2023’te gösterilen en iyi filmleri seçti. Yıl sonunda peyda olan çoğu liste gibi bu listenin de öznel seçimlerin mecburi bir sonucu olduğunu hatırlatmak boynumuzun borcu. Buyursunlar. Bir Düşüşün Anatomisi, Justine Triet Yılın en çok konuşulan, en prestijli ödüllerini toplayan, herkesin iyiliğinde hem fikir olduğu bir filmi en iyi filmler listesine alırken hiç mi…
Batı ve Orta Avrupa kentlerinin ruh halleri, endüstri devrimine bağlı gelişen lojistik atılım, merkezileşme, tahkimatın yeniden düzenlenerek modernitenin ve kapitalizmin şehir hayatına yerleşmesinin ardından günümüzdeki halini aldı. Endüstri devriminden sonra gelişen merkezi şehir planlaması anlayışı, siyasal-ekonomik dönüşümle örtüşerek endüstriyel lojistik dağılım, kültür kapitalizmi ve turizm gibi etkenlerle inşa edildi ve heybetli mimari yapıtların ortaya çıkmasında…
Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi’nin (Portrait of a Lady on Fire, 2019) Fransız yönetmen ve senaristi, LesGaiCineMad Festivali'nin Onur Ödülü'nü almak üzere İspanya'yı ziyaret etti. Céline Sciamma sineması çocukluğu, kimlikleri ve kadınları teselli ederken içtenlikle kucaklıyor. Kendini görsel-işitsel alanda feminist ve queer bir ikon olarak kabul ettiren sinemacıya 28. LesGaiCineMad Fstivali'nde Onur Ödülü verildi.…
Geçenlerde Twitter’a şöyle Türkçeleştirebileceğimiz bir paylaşım düştü: "Böyle konumlanmak güvenli hale geldiğinde, bir şeyi olduğu gibi söylemenin artık kimseye zarar vermeyeceği fark edildiğinde, birilerini sorumlu tutmak için geç kalındığı anlaşıldığında, herkes buna başından beri karşı olduğunu iddia edecek." İsrail ordusunun saldırılarıyla yıkılmış Gazze görüntülerine eşlik eden bu sözler, bugünlerde insanlık olarak tabi tutulduğumuz son derece…
Kuru Otlar Üstüne’yi izlediğim sinemadan şu huzursuz hissin etrafında bocalayarak çıkmıştım: Bugüne kadar bu bağlamda çokça eleştirilen Nuri Bilge Ceylan, cinsiyet hiyerarşisi ve eril bakış meselesi ekseninde tam da en güçlü, dört başı mamur filmini çekmek üzereyken kendisini buna razı edememiş. Bir sanatsal anlatının huzursuzluğa neden olması elbette gayet makbul, arzu edilir bir şeydir. Ancak…
Kawa Nemir ayaklı bir Kürtçe sözlük gibidir. Yeni bir kelime veya deyim duyar duymaz kaydını düşer ve katiyen unutmaz. Bu kolektif hafızayı yıllardır kâğıda döken ve dünya edebiyatından pek çok klasiği Kürtçeye kazandıran Kawa’nın önünde yeni bir eşik vardır: Okuması en zor romanlardan biri kabul edilen James Joyce’un Ulysses’ini Kürtçeye çevirmek. Yıllarca bu romanın şifreleri…
Şiddet var filmde. Sınır tanımayan bir şiddet. Sinir uçlarıyla oynayan, aşırılığı yeniden tasvire ve tarife çalışan, içinizi kaldıran, rüyalarınıza karışan, rahatsız edici bir şiddet… Evet, sonuna, dibine, Allah’ına kadar rahatsız edici. Peki, nereye varıyor, izleyiciyi nereye sürüklüyor bu rahatsız edicilik? Uyarıyor mu bilincini, yoksa azıcık imgelemeni yahut fantazmasını okşayıp orta yerde mi bırakıveriyor? Ürkmekle/ürpermekle, “Cık…
Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gösterilmesi planlanan Kanun Hükmü adlı belgesel filmin programdan çıkarılmasıyla başlayıp festivalin iptal edilmesiyle son bulan aleni bir sansür ve baskı sürecine şahit olduk. Ortaya çıkan bilgilerden anladığımız kadarıyla, hükümet Kültür ve Turizm Bakanlığı kanalıyla festivalin düzenleyicisi olan Antalya Büyükşehir Belediyesi üzerinde yoğun bir baskı kurdu, hem festivalin itibarsızlaştırılması hem de…
Sinemanın temsil sanatlarından biri olmadığı, insanı doğrudan doğada, çevresinde, ortamlarında, düşüncelerinin akışı içinde hareket halinde bir varlık olarak resmedebildiği, doğayı bizzat seyircinin beynine iletecek bir cihaza —imaj-kadraj-montaj— sahip olduğu, bu sayede yalnızca "düşünülebilir" olmakla kalmayan, "düşünmeye zorlayan" bir içeriğe doğrudan ifade kazandırabileceği fikri, sinemanın ilk dönemlerinde bu işi ciddiye alan sinema adamlarını, Gance'ı, Eisenstein'ı, Vertov'u…
Norveçlilerin hata yapınca kullandıkları bir ifade var: verdens verste menneske. Türkçe’ye doğrudan çevirecek olursak, “ben dünyanın en kötü insanıyım” anlamına geliyor. Elbette kişinin ahlaki değerlerini yansıtan bir söylem değil bu, Norveçliler bunu daha çok “benim hatam” veya “kusura bakma” yerine kullanıyorlar. Her ne kadar gündelik kabahatler için kullanılsa da insanı düşündüren bir ifade: Acaba yaptığım…
Jean Baudrillard, Simülakrlar ve Simülasyon (Doğu Batı Yayınları, 2022) kitabında “Sinema, tarihin ortadan kaybolmasına ve egemenliği bir arşivin eline geçirmesine bizzat katkıda bulunmuştur,” der. Tüketimin içinde kaybolduğumuz günümüzde tükettiğimiz şeylere eleştirel bir bakış getirebilmek gitgide daha büyük bir önem kazanırken popüler kültür ve medya her gün yepyeni tuzaklarla karşımızda dikiliyor. 2023’ün en merakla beklenen filmleri…
Eleştirmenlerin kınadığı ve alaya aldığı Indiana Jones ve Kader Kadranı (serinin beşinci ve son filmi) her şeye rağmen modernitenin temel sorunlarından biriyle yüzleşiyor: fantezi ile gerçekliğin ayrılığı. 1969’da geçen hikaye, Indiana Jones'un zamanda yolculuk yapmaya imkan tanıdığına inanılan antik bir aygıtı (kadranı) bulma gayretine odaklanıyor. Karısı Marion'dan ayrı yaşayan ve oğullarının ölümünün ardından depresyona giren…
Sadece aldığı ödüllerle değil yapım sonrasında Kültür Bakanlığı'nın filme verdiği maddi desteği geri istemesiyle de oldukça konuşulan Kurak Günler, dünya prömiyerini Cannes Film Festivali’nin “Belirli Bir Bakış” bölümünde yaptıktan sonra Antalya Film Festivali’nde bolca ödül aldı. Yönetmenin biçimsel tercihleri, parçalı anlatımı ve gündüz düşleri aracılığıyla kurduğu dille öne çıkan film, hem içeriği hem de biçimsel…
Malum, sosyal medyada her şeyi savunan birileri mutlaka çıkıyor. Ayıplanması gerektiğinde hemfikir olunan yegâne pratiklerden biri de çalıntı paylaşımlar olsa gerek. İster yabancı dillerden çevirsinler ister olduğu gibi kullansınlar, başkalarının paylaşımlarını kendileri bulmuş gibi davrananlar, bu eylem ortaya çıkınca haklı olarak tepki görüyor. Tabii bunun da farklı seviyeleri var: Orijinal paylaşımın noktalama işaretlerine dahi dokunmayan,…
Sıkı bir Berlinale izleyicisi olarak Burak Çevik’in ilk iki filmi Tuzdan Kaide (2018) ve Aidiyet’in (2019) ilk gösterimlerini izleme fırsatı bulmuştum. Çevik’in Blake Williams ve Sofia Bohdanowicz’le birlikte çektiği yeni filmi Gidiş O Gidiş de 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında merak ettiğim filmlerin başındaydı. Çevik, önceki filmlerinde de olduğu üzere mekân ve insan…
Romain Gavras'ın son filmi Athena'nın gösterime girmesi basında ve sosyal medyada birçok hararetli tartışmaya yol açtı. Aşağıdaki metin ise basit bir gözlemden yola çıkıyor: Eğer bu film sağ için olduğu kadar sol için de bu denli acı vericiyse, bunun nedeni politik bir söylem üretmeyi amaçlamaması, ancak 21. yüzyılın henüz rüşeym hâlindeki ayaklanmalarının neye benzeyebileceğinin tüm…
İki ay önce Janet Barış, 5Harfliler’de yayımlanan bir yazı yazdı, bazı ortak temalar, nesneler ve mekânlar ışığında Çatlak’tan (Fikret Reyhan, 2020) Gelin’e (Lütfi Akad, 1973) uzanan yolu takip etti. Bu yazı, araya bir durak daha alma, Yavuz Özkan’ın 1994’te çektiği Yengeç Sepeti’ne[i] de uğrama ihtimalini değerlendiriyor. Yengeç Sepeti, şehirden uzaklaşmış, sakin bir göl evinde yaşamaya…