Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Sahne ışıkları, kalabalıklar ve bir ağızdan söylenen şarkılar… Daha küçük yaşta bu ışıltılı dünyanın hayalini kurmak çoğu kişi için kolaydır. 2004’te “Rockstar Dream” adıyla başlayan Popmundo (eski adıyla Popomundo) bu hayali bir tarayıcı RPG oyununa dönüştürerek milyonlara sundu. Ancak zamanla yalnızca eğlenceli bir simülasyon olmaktan çıktı, bir tür sosyolojik aynaya dönüştü. Popmundo’da bir karakter yaratır,…
Ortaokuldaydım, Anıtkabir’e bakan ilkokulumda her sene yapılan kermese o zamanki okul müdürümüzün kızı ve arkadaşlarından oluşan bir grup geldi. Koca ağaçların arasına kurulan küçük amfiler ve bir davuldan çıkan Red Hot Chili Peppers’ın "By the Way" şarkısını ilk kez canlı duyup peşinden uzun yıllar sürükleneceğim bu müzik tarzına karşı hatırladığım ilk merağı duydum. Bu müzikle…
Bir enkazı izlemenin en keyifli yanlarından biri onu hiç izi kalmayacak şekilde tamamen ortadan kaldırmanın hayalini kurmak. Ortadan kaldırmayı hayal etmenin en keyifli olduğu enkaz da geç dönem kapitalizm ve onun mevcut üretim ilişkileri. Sıfırdan yaratılan bir komünal, eşitlikçi, ilerici bir toplumu hayal etmenin akıl sağlığına katkısı da cabası. Enkazı tamamen ortadan kaldırmak ne kadar…
Yaşadığımız coğrafyada bazı sesler sadece kulaklarımıza değil, hafızalarımıza da kazınır. Halid Bešlić’in sesi de böyleydi. Onu ilk kez nerede duyduğumu hatırlamıyorum ama hayatım boyunca hep bir yerlerde çaldığını biliyorum. Bir kasette, bir düğünde, bir akşam oturmasında, belki bir araba yolculuğunda… Şarkıları her çaldığında bir başka yerin gölgesi de ona eşlik ediyordu. Halid Bešlić yalnızca Bosna’nın…
Bazen şaşırmamamız gereken haberler bile bizi sarsar. Claudia Cardinale ve Robert Redford gibi iki figür peş peşe aramızdan ayrıldığında, bir tür yetimlik duygusuna kapılıyoruz. Çünkü bize sanki ebediymiş gibi görünüyorlardı; zamandan azade, peliküle kazınmış, yaşayan anıtlar. Oysa öyle değilmiş. Onlar da bizim gibi kırılgan ve insanmış, yok olmaya yazgılılarmış. Ama onlarla birlikte daha büyük bir…
Devrim yapın ve sevişin. Paul Thomas Anderson’ın son filmi Savaş Üstüne Savaş'ın (One Battle After Another, 2025) ilk bölümünde kahramanlar, politik eylem ile haz arzusunu birlikte kovalayan bir serüvene sürükleniyor. Filmin evreni, bugünün koyu kahverengi havasını (faşizan bir ABD, göç politikalarının cehennemi) andırsa da yanılmamak gerek: Anderson’ın ilgisini özellikle Trumpçı siyasete karşı mücadele değil, daha…
Paul Thomas Anderson’ın Eylül ayının sonunda gösterime giren Savaş Üstüne Savaş (One Battle After Another, 2025) filminin birkaç senedir kaybolduğu düşünülen “sinema ruhunu” nihayet perdeye geri getirdiği konuşuluyor. Hollywood’un en büyük stüdyolarından Warner Bros’un imzasını taşıyan, Leonardo DiCaprio ve Sean Penn gibi yıldızlarla dolu bir oyuncu kadrosuna sahip olan filmin, yönetmenin önceki filmlerine kıyasla daha…
Abbas Kiyarüstemi’nin sineması, özellikle son otuz yılda, uluslararası film eleştirisinin hatırı sayılır bir kesiminin merakını cezbetti ve hâlâ cezbetmeye devam ediyor. İranlı yönetmenin geniş külliyatına nüfuz ederek onu derinlemesine çözümlemek, eleştirinin sıkça başvurduğu bir yol: İran sinemasının zengin panoramasına özgü, pırıl pırıl parlayan ama uzaklığın ve katı sansürün tozlarıyla matlaşmış o güzellik boyutuyla temas kurmanın…
Gözle görülür huzursuzluk ve süregelen sistemik adaletsizlik çağında, tarafsız kalınabileceği ya da herhangi bir ifade biçiminin siyasi alanın dışında var olabileceği düşüncesi artık savunulamaz hale gelmiştir. Tarafsızlık fikri çoğu zaman nesnellik ya da sanatsal özerklik gibi görünse de, özellikle de söylemi etkileyecek kadar büyük platformlara sahip olanlarca benimsendiğinde son derece kullanışlı bir kurgudur. Judith Butler'ın…
Bazı kitapları hiç okumadığımız halde üzerlerinde epeyce durmuş gibiyizdir. Öyle ki, kapağını açmadığımız bir eserin “çerçevesini” kavramış, yazarına mesafemizi tayin etmiş, üslubuna dair kanaat bildirmiş bile olabiliriz. Bir zamanlar “üzerine okumuş olmak” bir tevazu belirtisiydi belki, artık yerini kitabın kendisine dokunmayan ama onun gölgesinde yapılan bir entelektüel gösteriye bırakıyor. Hızla tüketilen fikirler çağında, bilginin kendisiyle…
Eğer dil olmasaydı susup içimize nasıl atardık? Sinip nasıl saklanırdık? Nasıl gizlenirdik altına… İnlerimizi nasıl yapardık… Her şeyin üzeri kapatılabilir birkaç sözcükle. Sağduyuya meydan okunmasını çok seviyorum, onun için düşkünüm bir yandan da teoriye, rasyonalizme. “Hayır, gördüğümüz gibi değil”, “hayır, yanılıyormuşuz,” diyen pek çok düşünceye, metne, elimde olmadan çekiliyorum. Gospodinov’un[i] bu –yine– olağanüstü şiiri dilin…
Şu anda, birisi, bir yerde çakıl taşlarına bastı ve bütün koyu taşların hışırtısıyla uyandırdı; güneş bile yeni ayılıyor. Şu anda, birisi, bir yerde yirmi beş yıl önce bebekken çekilmiş videosunu ilk kez izledi, videodaki bebeğin bacağı kopuk ama gülümsemesi eksiksizdi, videoyu izlerken arkasından ona usulca sokulan karısının karnındaki şişlik için ne düşünse bilemiyor. Şu anda,…
Birçok insan Jim Marshall’ı (1936-2010) düşündüğünde rock and roll tarihinden sahneler aklına gelir: Monterey Pop Festival’da gitarını yakan Jimi Hendrix, San Quentin Eyalet Hapisanesi’nde el hareketi çeken Johnny Cash, elinde bir şişe Souther Comfort, üzerinde parlak, kısa bir elbiseyle şuh bir kahkaha atan Janis Joplin, Golden Gate Park’ta "Summer of Love" konserini veren The Charlatans.…
Christopher Herwig’in Sovyet Metro İstasyonları adlı fotoğraf serisi, 1930’lardan 1980’lere kadar farklı zamanlarda inşa edilmiş metro ağlarının harikulade ayrıntılarını bir araya getiriyor. Uğruna toplamda 30.000 km yol kat ettiği projeyi 12 yılda bitiren Herwig, 7 ülkenin 15 şehrinden fotoğraflar sunuyor. Kanadalı fotoğrafçı, projesini şu sözlerle anlatıyor: “Moskova, St. Petersburg ve Taşkent’e 1990’ların sonundan bu yana…
1960’ların sonunda hem yönetmen Jean-Luc Godard hem de rock grubu The Rolling Stones, üretkenliklerinin ve şöhretlerinin zirvelerinde dolaşıyorlardı. Godard, 1967’de üç uzun metraj film çekmiş, The Rolling Stones ise aynı yılın Ocak ayında Between the Buttons’ı, Aralık ayında ise Their Satanic Majesties Request’i yayımlamıştı. Godard ile Stones’u bir araya getiren ise bir bakıma 1968 yılının…
Son günlerde ardı ardına gelen ifşalar esasen gayet iyi bildiğimiz bir gerçeği yeniden yüzümüze çarpıyor: Fotoğrafçılığın merkezine yerleşmiş eril bakışın hiçbir yere gitmediği ve bu bakışın kadınların sınırlarını, rızasını, hikayesini nasıl sistematik biçimde silikleştirdiği gerçeğini. Bu gerçek yeni biçimlerde kendini göstermeye devam ediyor. “Nü portre” bahanesiyle kadınları çekim sırasında zorlayan, sınır ihlallerini “yaratıcılık” diye pazarlayan…
Maurizio Lazzarato tarihin bir yerinde çıkıp Marcel Duchamp üzerine bir kitap yazdı. Kapitalizme karşı ses çıkarmanın kaydını tutarken, bir eleştiri manevrasını da okurlara sunuyor. Lazzarato’nun her zamanki az ve öz konuşan tavrıyla bu kitapta da karşılaşıyoruz: Teorinin sıcak akıntılarındaki büyüleyici etkidense, pratik yaşamın içindeki jestlere daha fazla kapı aralıyor. Kitap, Lazzarato’nun Duchamp’ı yorumlamasını değil Duchamp’a…
Marksizme akademide 1980'li yıllardan beri ağır bir baskı uygulandığını ve duvarın yıkılışından sonraki 10 yıl boyunca gelişme fırsatı tanınmadığını biliyoruz. Dolayısıyla 21. yüzyılın ilk on yılına geldiğimizde bir Ekşi Sözlük yazarının tabiriyle Slovenya menşeili düşünürler nezdinde Doğu Avrupa'da "sıkışmış bir gaz" misali biriken entelektüel birikimin patlaması hepimizde bir heyecan yaratmıştı. Batı akademisinin ne kadar kırmızı…
University of Liverpool tarafından yayımlanan bilimsel dergi Schizophrenia Research’te çıkan bir makale, bireylerin işitsel halüsinasyona yatkınlıkları ve müzikal yetenekleri arasında beyin yapısı üzerinden bir bağlantı ortaya çıkardı. Daha önce yapılan çalışmalarda müzisyenlerin beyinlerinin corpus callosum adı verilen, sol ve sağ beyin lobunu birbirine bağlayarak iki hemisfer arasındaki iletişimi sağlayan kalın sinir liflerinden oluşan bölümünün beyaz…
Mindhunter adlı yeni Netflix dizisinin bir sahnesinde bir FBI ajanı şu soruyu sorar: “Bir delinin nasıl düşündüğünü bilmedikçe ondan nasıl bir adım önde olabiliriz?” Bu, kriminal profil oluşturma işinin makul bir özeti. Polisler, seri katillerin ve psikopatların sapkın psikolojisini gerçekten anlayabilirlerse, onları yakalayabilir ve dehşet verici suçları sona erdirebilirler. Keşke gerçekten bu kadar basit olsa.…
Ağrıyla ilgili bildiğimizi sandığımız her şey yanlış. Bu oldukça iddialı bir laf ama genel anlamda doğru. “Biz” derken, toplum olarak bizi kastediyorum; yani tıp camiasından olan ve olmayan insanların çoğunu. Ağrının doğasını yanlış anlıyoruz ve bu yanlış anlama milyonlarca insanın yaşamını mahvediyor. Nitekim ben de çiçeği burnunda bir stajyer doktorken bu yanlış anlamanın sonuçlarına tanık…
Nintendo Switch cebe sığabilecek kadar küçük ama The Legend of Zelda gibi inanılmaz ayrıntılı grafiklere sahip oyunları çalıştırabilecek kadar da güçlü bir alet olması hasebiyle 2017’de “devrim niteliğinde” bir oyun konsolu olarak markete sürüldü. Sahiden de öyleydi. O zamana kadar PSP gibi başarılı emsaller görmüştük ama hiçbiri Nintendo Switch’in sahip olduğu popülerliğe ulaşamadı çünkü hiçbiri…
Ece Balekoğlu’nun “Neden sürekli eski dizileri izleyip duruyoruz?” başlıklı yazısı, izleme alışkanlığımızı yalnızca bireysel nostaljiyle açıklamıyor, bu tekrarın aynı zamanda toplumsal bir ihtiyaç olduğunu da vurguluyordu. Sonunu bildiğimiz, karakterlerine aşina olduğumuz diziler aracılığıyla ülkenin içinde bulunduğu ekonomik, siyasi ve toplumsal belirsizliklerin yarattığı yorgunluk karşısında kısa bir soluklanma imkânı bulduğumuzu öne sürüyordu. Bu yazıyı ilk bölümü…
Mabel Matiz hakkında, Türk Ceza Kanunu’nun 226. maddesi kapsamında İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturma açıldı. Gerekçe, bir şarkı. Gerekçe, müstehcenlik. Gerekçe, belki de düpedüz varoluş. Kızılcık Şerbeti dizisinin senaristine de soruşturma açıldı, senarist Merve Göntem dört yıl önceki bir açıklaması gerekçe gösterilerek gözaltına alındı, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Diziye değil, bizzat bir hayata, bir bakışa,…
Büyümek, genelde bir tür unutuşla başlar. Çocukken kaçınılmaz olduğunu düşündüğümüz şeyler, "özel" biri olmak, bir gün fark edilmek ya da birilerinin "kahramanı" olmak... Tüm bunlar yetişkinliğin gri tonları arasında kaybolmaya yüz tutuyor. Ama bu arzular bütünüyle yok olmuyor, yalnızca biçim değiştiriyor. Evet, kimse bize kaderimizin mühürlendiğini söylemeyecek, kapımızın altından bir mektup süzülmeyecek veya yaşlı bir…