Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Ferdi Tayfur’un vefat haberinin ardından arabesk kültürünün topluma etkilerinin ne olduğu sosyal medyada ateşli tartışmalara konu oldu. Arabesk konusunda “kadercilik” ve “çilecilik” gibi kavramlara yaslanarak “insanın böcekleşmesinden ibaret” diyen de oldu, arabeskin yoksulların ortaya koyduğu bir tavır olduğunu iddia eden de. Görmezden gelinebilecek bir sığlıkta süren bu tartışma bende ciddi bir öfkeye sebep olmasa muhtemelen…
Arabeskin “babalarından” sayılan Ferdi Tayfur’un vefatı, arabeske ve temsil ettiği anlamlara dair eski tartışmaları yeniden alevlendirdi. Bu hevesin arkasında arabeskin sahiden de çok katmanlı bir tartışma sürdürülebilecek olması yatıyor. Ancak konunun neresinden tutarsanız tutun, arabesk şarkılarda yankılanan “kader” temalı sözler, Türkiye’nin modernleşme süreci, kırdan kente göç tartışmaları ve melankolik melodilerle kuşanmış eleştiriler, arabeskin hiçbir şey…
Arabesk dinleyicisi değilim, lakin bu toprakların insanı olduğum için herkes kadar bu müziğe aşinalığım var. O derya deniz külliyattan arada açıp dinlediğim şarkıların sayısı sanırım onu geçmez. Bu on kadar şarkının üçüyse geçtiğimiz günlerde vefat eden Ferdi Tayfur’a ait. Oysa Ferdi Tayfur’un müzikal bilgisi ne Orhan Gencebay denli engindi ne de sesinin İbrahim Tatlıses’inki kadar…
Yıllar boyunca Spotify benim için müziğe hızlı ve zahmetsiz erişimin simgesi oldu. Özellikle 2010’ların başında sınırsız müzik vadeden bu platform bir tür özgürleşme hissiydi. Bütün çocukluğumu birlikte geçirdiğim kasetlerden, CD’lerden ve internetin henüz yaygınlaşmaya başladığı dönemdeki MP3 arşivlerinden sonra tek bir uygulamayla her şarkıya erişmek inanılmazdı. Ne var ki bu özgürleştirici platform zamanla bir başka…
Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption), tüm zamanların en iyi filmi değildir. Hatta, 1994 yılının en iyi filmlerinden bile değildir; Ucuz Roman (Pulp Fiction), Hong Kong Ekspresi (Chungking Express), Şike (Quiz Show) ve Krzysztof Kieślowski’nin “Üç Renk” üçlemesinin son iki filmi aynı yıl yapıldı. Esaretin Bedeli yine de IMDb’nin “en iyi 250 film” listesinde hâlâ en…
Gișe rekorları kırarak altı Oscar kazanan, en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu ve en iyi uyarlama senaryo dahil ödülleri bir bir toplayan Forrest Gump, geride bıraktığı 30 yılda kayda değer bir kültürel başarı olarak kabul gördü. ABD Kongre Kütüphanesi’nin Ulusal Film Arşivi’ne girmesiyle adeta kutsandı, kısmen de dünya genelindeki onlarca “Bubba…
Oliver Stone’un Katil Doğanlar (Natural Born Killers) filmi, ABD’nin kurak güneybatısından birbirinden kopuk, bazen kırmızıya çalan, grenli, siyah beyaz görüntülerle başlar. Kartallar, çıngıraklı yılanlar ve Amerika’nın çöküşünün en klişe sembollerinden paslı bir lokanta tabelası bir görünür, bir kaybolur. Hızla değiştirilen televizyon kanalları Richard Nixon ile Leave It to Beaver dizisini yan yana getirir, eğik kamera…
Set işçileri ağır ekipmanlarla, uzun saatler, iş garantileri olmadan ve çoğu zaman sigortasız çalışıyorlar. Ümitlerini bağladıkları işler bazen bir gecede keyfi olarak iptal oluyor. Sete hazırlık için harcadıkları mesainin ücretini çoğu zaman alamıyorlar. Set dışında bir sosyal hayat edinmeleri de çok zor. Yakınlarının özel günlerinde yoklar. Uyku saatlerine ya da haftada bir gün olan izinlerine…
Afşar Timuçin’le önceki söyleşilerimizde felsefenin ne olduğu ve ne işe yaradığını konuşmuş, felsefe tarihine de kısa bir giriş yapmıştık. Bu söyleşinin konusu ise ahlak. Yüce değerler ve yarar değerleri arasındaki ayrımdan söz eden Afşar Timuçin, ahlakın estetikle olan ilişkisi hakkında önemli tespitler yapıyor ve “özgürlük ahlakının” altını çiziyor. Bugün sizinle ahlak üzerine konuşalım istiyorum. Öncelikle…
Sally Rooney’in yeni romanı İntermezzo yayımlanmasının ardından edebiyat dünyasında çok da alışık olmadığımız biçimde yankı uyandırdı. Hem dünyada hem de Türkiye’de başarılı bir pazarlama kampanyasıyla sunulan roman, Türkçede de kısa bir sürede dördüncü baskısını yaptı. Hatta kitabın bir biçimde içeriğinden ayrı olarak (özellikle sosyal medyada) dekoratif bir estetik unsura dönüştüğünü de görebiliyoruz. 2017’de ilk romanı…
Yakın zamanda kaybettiğimiz Afşar Timuçin’le 17 yıl önce “Felsefeye Giriş” başlığıyla yaptığımız (ve o yıllarda çeşitli nedenlerle yarım kalan) söyleşi dizisini, Timuçin’in ölümünün ardından vesaire’de yeniden yayınlamaya başlamıştık. Amacımızı da, “felsefeye meraklı genç okurların –gerçekte kıymeti hiç bilinmemiş– bu değerli düşünür ve sanatçının dünyasına girmesi, onu tanımasına vesile olması” diye duyurmuştuk. Şimdiye dek altı söyleşi…
Öykülerinde, kendisini neyi beklediğini bilmeyen şaşırmaya müsait bir okuru tercih etmez Sait Faik. Sadece bu sebeple değil elbette fakat okurunun imgelemini güçlendirmek için öykülerinin başında sıklıkla öykünün mekanını açıklar. Öyle ki, okurlar öykünün İstanbul’da mı, Ada’da mı yoksa Adapazarı’nda mı geçtiğini kolayca anlar. Örneğin, Semaver kitabının ilk üç öyküsündeki farklı üç mekan da en başından…
Jean-Luc Godard’ın Serseri Âşıklar (À bout de souffle, 1960) filmi 16 Mart 1960’ta sinemada ilk kez gösterildiğinde, salondakilerin çoğu sinema tarihinin dönüm noktalarından birine tanık olduklarını muhtemelen bilmiyorlardı. Henüz gösterime girmeden Godard’a “geleceğin auteur’ü” unvanıyla Jean Vigo Ödülü’nü kazandıran film, Fransız Yeni Dalgası’nın dünya genelindeki etkisini büyüten filmlerden biri olacaktı. ABD’li film eleştirmeni Roger Ebert’in…
ABD’deki polis şiddetini ve sosyal adaletsizliği protesto etmek üzere, ulusal marş okunurken ayakta duran takım arkadaşlarından farklı olarak oturmaya karar veren Amerikan futbolu oyuncusu Colin Kaepernick, protestosunu açıkladığı basın toplantısında Fidel Castro ile Malcolm X’in fotoğrafının bulunduğu bir tişört giymişti. Colin Kaepernick, protestosunun ardından kara listeye alındığı için maalesef beş yılı aşkın süredir hiçbir takımda…
6-30 Haziran tarihleri arasında Meclis-i Mebusan Caddesi, numara 31’de yer alan Merdiven Art Space, Ateş Alpar’ın Hasankeyf özelinde eko-yıkım pratiklerine yakından temas eden sergisine ev sahipliği yapıyor. Fotoğrafçı ve akademisyen Ekmel Ertan’ın küratörlüğünde düzenlenen sergi vesilesiyle, Alpar’la sanat pratiğinin oluşum sürecini, sanat ile toplumsal alan arasındaki zigzaglı ilişkiyi konuştuk. Öncelikle yıllara yayılan fotoğrafçılık pratiğini aktivizmle…
Virginia Woolf, vitrinlere bakmak hakkında bir şeyler biliyordu. Romanlarındaki karakterler “dükkan sahiplerinin vitrinlerinde taklit ve gerçek elmaslarla uğraştığını” (Mrs. Dalloway), vitrinlerin “parıltılı zincirlerle, pırıl pırıl parlatılmış deri çantalarla dolu” (Gece ve Gündüz) olduğunu görüp dururlar. Dalgalar romanında, tüketim kültürünün bu parıltılı tapınakları Bernard’ı bunaltır, yürürken kendi listesini yapar: “merak, açgözlülük, tutkuyla kendiliğinden ve ilgisiz, uykudaymışçasına…
Maurizio Lazzarato tarihin bir yerinde çıkıp Marcel Duchamp üzerine bir kitap yazdı. Kapitalizme karşı ses çıkarmanın kaydını tutarken, bir eleştiri manevrasını da okurlara sunuyor. Lazzarato’nun her zamanki az ve öz konuşan tavrıyla bu kitapta da karşılaşıyoruz: Teorinin sıcak akıntılarındaki büyüleyici etkidense, pratik yaşamın içindeki jestlere daha fazla kapı aralıyor. Kitap, Lazzarato’nun Duchamp’ı yorumlamasını değil Duchamp’a…
Gün geçmiyor ki gazetelerde, televizyonlarda veya haber akışlarımızda uykuyla ilgili yeni bir haber yer almasın. Uyku her yerde karşımıza çıkıyor. Bize durmadan ne kadar uykuya ihtiyacımız olduğu, uykumuzu almazsak neler olacağı ve yorgun çalışanlar yüzünden ekonominin ne kadar zarar ettiği anlatılıyor. Uyku uzmanları sanki yeni bir “felsefe taşı” bulunmuş gibi tavsiyelerini ve görüşlerini sıralıyor, uyku…
Ağrı, ham ve dolayımsız haliyle, insan deneyiminin en temel veçhelerinden biridir. Doğrudan varlığımızın özüne hitap eden bir his, ölümlülüğümüzün bir hatırlatıcısı, fiziksel ve duygusal sınırlarımızın bir işaretidir. Ancak modern çağda, kişisel ve çoğu zaman varoluşsal deneyim, sistematik olarak alınacak, satılacak ve hepsinden önemlisi kâr elde edilecek bir ürüne, bir metaya dönüştürülmüştür. Yaygın ilaç, tıbbi cihaz…
Kendi sesinizin kaydını dinlemekten nefret ediyorsanız, yalnız değilsiniz. Bu durumun fizyolojik nedenleri görece anlaşılır: Ses üretimi akciğerlerden gelen havayla diyaframda başlar. Bu hava, ses tellerinden yüksek hızlarda geçerek saniyede yüzlerce titreşime neden olur. Titreşimler sesi çıkaracak dil ve ağız tarafından şekillendirilmeden önce boğaza doğru hareket eden perdeler oluşturur. Bu sesin nasıl algılandığı ayrıca ikiye ayrılır:…
Bazı sabahlar uyanmak capcanlı bir alternatif evreni öylece bırakmaya benzer. Gözlerinizi gerçekliğe açarsınız, ama gördüğünüz rüyayı karakterleri ve olay örgüsüyle hâlâ açık seçik hatırlıyorsunuzdur. Bazı sabahlarda da uyanmak daha ziyade hatırlanacak hiçbir şey olmadan karanlık bir boşluktan çıkmaya benzer. Rüyalarınızın ayrıntılarını neredeyse hiç hatırlamıyorsanız bile siz de rüya görüyorsunuzdur. Araştırmalar neredeyse herkesin, hiç rüya görmediğini…
"Sanatı nasıl değerlendiriyoruz, herhangi bir sanat eserini sevmemize ya da sevmememize neden olan şey nedir?" gibi sorular uzun zamandır kafamı kurcalıyor. Yüzeysel sanat eleştirisi hakkında vardığım eksik ama iş görür sonuç şu: kişisel deneyimlerimiz, yetiştirilme tarzımız ve sosyal, politik, ekonomik, etnik, dini ve cinsel kompozisyonumuz temelinde "bize konuşanı" seviyoruz. Eserin yeniliğinden kaynaklı içsel önyargı bariyeri…
Jennifer Lopez, 1 Eylül 2024’te “Ne yazdı ama…” diye veciz bir açıklama yaparak Instagram’daki 250 milyon takipçisiyle tam on altı adet fotoğraf paylaştı. Bu paylaşım, uzun süredir magazin basınının gündeminde yer alan iki yıllık Jennifer Lopez-Ben Affleck ilişkisinin sonunu getiren ve herkesin gözü önünde gerçekleşen boşanma davasının hemen ardından gelmişti. Lopez, fotoğraflarda kayıtsız ve umursamaz…
Bu kız ne iş yapıyor? Hiç, sadece ünlü. Bu sorunun 2000’li yıllarda Kim Kardashian için sorulduğunu hatırlıyorum. Belirli bir mesleği ya da yeteneği olmayan bir insanın “başarısının” sorgulandığı dönemlerdi bunlar. Reality show’ların dönemi… O zamanlar birçoğumuz hâlâ Kim Kardashian’a meslek seçmeye diretirken, bazılarımız popülerliğin kendisini bir mesleğe dönüştüren yeni düzene ayak uydurmaya başlamıştı bile. Kim…
Sosyal medya dehlizlerinin dibindekiler muhtemelen Sude Belkıs’ı ve yenilikçi Twitch yayınlarını çoktan yakın kadrajlarına almışlardır. Ancak Belkıs TV’yi daha geniş bir kitlenin gündemine yerleştiren asıl içerik, çok konuşulan Hasçelikler and The City isimli amatör mini-dizi oldu. Dizinin ortaya çıkış sürecini de izlediğimiz ilk bölümün ardından düşündüğüm tek şey, Sude Belkıs’ın yanına arkadaşlarını da alarak evcilik…