Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
22 Mayıs 1995’te, bundan 29 yıl önce, Sheffield'lı İngiliz müzik grubu Pulp’ın yıllara direnen unutulmaz şarkısı Common People'ı (Sıradan İnsanlar) yayımlandı. Gruba ve grubun vokali Jarvis Cocker’a yıllarca yakalayamadığı ve yıllarca kurtulamayacağı tantanalı bir şöhret bahşeden şarkı, kalitesiz bir klavyeyle ortaya çıkarılmış, basit hatta ilk bakışta uyduruk görünebilecek bir riff üzerine yazılmasına rağmen son derece…
Rage Against the Machine ile 1990’ların sonunda, liseye başlarken tanıştım. O zamanlar yaptıkları müziğin politik mahiyetinin pek de farkında değildim, sonradan tekrar ve tekrar dinledikçe keşfettim. Kendi adlarını taşıyan olağanüstü ilk albümleri 1992’de yayımlanmıştı. Albümün kapağında Vietnamlı Budist rahip Thich Quang Duc’un 1963’te Saigon’un işlek bir caddesinde kendini yakarken çekilmiş ünlü fotoğrafından bir kesit yer…
Yılın o zamanı geldi de geçti. Spotify, bu yılın merak edilen dinleme verilerini biraz gecikmeli de olsa bizimle paylaştı. Son yılların vazgeçilmezi rap müzik bu sene de zirvede. Lvbel C5, Blok3, Uzi, Motive, Cakal, Sefo gibi yeni nesil rapçiler listenin gediklileri. Ancak bu yıl listede ilgi çeken, tartışma yaratan bir güncelleme var: 2024’ün favori şarkısı…
“Faşizme karşı omuz omuza!” Binlerce kez haykırdığımız bu sloganı mitinglerden, sokaklardan, üniversite kapılarından, 1 Mayıs alanlarından, gözaltı otobüslerinden, feminist gece yürüyüşlerinden tanıyoruz… Bu slogan yalnızca ezbere tekrar edilen bir haykırış değil, ortak bir tarihsel hafızanın, paylaşılan bir siyasi deneyimin, aynı omuzda biriken yorgunlukların ve isyanın dışavurumu. O halde durup düşünelim: Bu slogan, nereden, nasıl bir…
Oliver Stone’un Katil Doğanlar (Natural Born Killers) filmi, ABD’nin kurak güneybatısından birbirinden kopuk, bazen kırmızıya çalan, grenli, siyah beyaz görüntülerle başlar. Kartallar, çıngıraklı yılanlar ve Amerika’nın çöküşünün en klişe sembollerinden paslı bir lokanta tabelası bir görünür, bir kaybolur. Hızla değiştirilen televizyon kanalları Richard Nixon ile Leave It to Beaver dizisini yan yana getirir, eğik kamera…
Yürüyoruz tekinsiz bir yolda. Her an bilinmedik, tuhaf, tehlikeli kimi yaratıklar çıkabilir karşımıza. Her an tökezleyebilir, düşebilir, yerlerde sürünebilir, bir bataklığa gömülebiliriz. Altımızda üstümüzde, yanımızda yöremizde her an yeni varlıklar, tuhaf oluşumlar belirebilir. Yer yarılabilir, otlar ayağımıza dolanıp bizi derinlere doğru çekebilir, önümüzdeki su birikintisi birden bütün ufku kaplayabilir, düz ovada tümsekler belirebilir, ağaçlar tepemize…
Heinrich von Kleist’ın Michael Kohlhaas adlı novellası, yazıldığı 1810’dan bugüne adalet talebinin müesses nizam ve kanunları karşısındaki sarsılmaz haklılığının ve yakıcı kudretinin en radikal ifadelerinden biri olmayı sürdürüyor. Reformist Martin Luther'le aynı dönemde yaşamış ve kararlılığından taviz vermeyen asi Kohlhaas'ın hikayesi, 16. yüzyılın karanlığını gerçeklikten hiç uzaklaşmadan yansıtıyor. Michael Kohlhaas'ın yeni bir çevirisi Telemak Kitap…
“Tekinsizlik bastırılmış olanın korkutucu geri dönüşüdür. Öyleyse batıl inancın aşılması evresindeki (artık çocuk masallarına inanmayan) modern insanlık için, rasyonel/bilimsel düşünceyi test eden ve batıl inancı haklı çıkarır gibi gözüken fenomenler de tekinsizdirler.” –Sigmund Freud, “Tekinsizlik” Sigmund Freud, 1919’da Imago dergisinde yayımlanan “Tekinsizlik” (The Uncanny) adlı makalesinde “tekinsiz” olma halini, dehşet, kaygı ve korkuyla farklarını gözeterek, birbirleriyle…
Afşar Timuçin’le önceki söyleşilerimizde felsefenin ne olduğu ve ne işe yaradığını konuşmuş, felsefe tarihine de kısa bir giriş yapmıştık. Bu söyleşinin konusu ise ahlak. Yüce değerler ve yarar değerleri arasındaki ayrımdan söz eden Afşar Timuçin, ahlakın estetikle olan ilişkisi hakkında önemli tespitler yapıyor ve “özgürlük ahlakının” altını çiziyor. Bugün sizinle ahlak üzerine konuşalım istiyorum. Öncelikle…
Afşar Timuçin’le yaptığımız ve yedi bölüm halinde yayımlanacak söyleşilerin ilkinde felsefenin tanımından, “felsefe öğrenmek” ile “felsefe yapmak” arasındaki ayrımdan, felsefenin bize ne kattığından söz etmiştik. Bir bakıma ilkinin devamı sayılabilecek bu söyleşide, Afşar Timuçin toplumsal maddi gerçekliğin, sermaye sınıfının ve kurulu düzenlerin felsefe üretimine etkisi üzerine önemli tespitler yapıyor, ayrıca üniversitede neden felsefe yapılamayacağını açıklıyor.…
Önceki söyleşimizde kavramlar, soyutlama ve yöntem sorununa değinmiş, mitolojiden felsefeye geçiş koşullarını ele almıştık. Afşar Timuçin’le bu dördüncü söyleşimizde Eskiçağ’dan başlayarak felsefenin temel dönüşüm dönemlerini konuştuk. Bununla birlikte, yaygın biçimde “karanlık çağ” olarak adlandırılan Ortaçağ felsefesini ve bu çağı belirleyen iktisadi, siyasi, toplumsal koşulları bir sonraki söyleşide daha ayrıntılı inceleyeceğiz. Felsefe eskiçağlardan bugüne değişik bakış…
Afşar Timuçin’le üçüncü söyleşimizde kavramların sağlıklı bir bilinç oluşturmadaki yeri ve tarihselliği, mitolojiden felsefeye geçişin temel özellikleri, iyi bir felsefe eğitiminin koşulları üzerine konuştuk, soyutlama ve yöntem sorununa da kısaca değindik. Bu söyleşide, Afşar Hoca’nın felsefe yapıtlarında oldukça belirgin olan tarihsel maddeci yöntemin izlerini görmek mümkün. Özellikle, bir felsefi düşünceyi kavramak için onun toplumsal ve…
Fotoğrafçı Maksym Kozlov geçen yıl 1990’ların sonunda büyüyen yüzlerce Ukraynalı çocuğun oldukça benzer çocukluk fotoğrafları olduğunu keşfetti. Fotoğrafların ortak özelliği, çocukların tuhaf kıyafetler içinde veya acayip mekânlara montajlanmış olmalarıydı. Buradan hareketle insanlara kendi fotoğraflarını göndermeleri için bir açık çağrı yaptı ve o sırada ülkenin içinden geçtiği Sovyetler sonrası değişimin garip dönemi hakkında ne söyleyebileceklerini sorarak…
Sıradaki evini bulmak için boş evleri gezen insanlar hangi evde ne bulurlar da durmaya karar veririler? Babamın mesleği insanların ait hissedecekleri evleri bulmaktı, çocukluğum bu gizemli karar anlarına şahit olarak geçti. Kendimi anlamaya çalışmadan önce tam olarak ne aradığını bilmeden dolaşan bu insanları anlamaya denedim, anlamaya çalışırken ortaya çıkan yeni soruları yanımda taşıdım… “Ait İstanbul”…
ABD’deki polis şiddetini ve sosyal adaletsizliği protesto etmek üzere, ulusal marş okunurken ayakta duran takım arkadaşlarından farklı olarak oturmaya karar veren Amerikan futbolu oyuncusu Colin Kaepernick, protestosunu açıkladığı basın toplantısında Fidel Castro ile Malcolm X’in fotoğrafının bulunduğu bir tişört giymişti. Colin Kaepernick, protestosunun ardından kara listeye alındığı için maalesef beş yılı aşkın süredir hiçbir takımda…
Christopher Herwig’in Sovyet Metro İstasyonları adlı fotoğraf serisi, 1930’lardan 1980’lere kadar farklı zamanlarda inşa edilmiş metro ağlarının harikulade ayrıntılarını bir araya getiriyor. Uğruna toplamda 30.000 km yol kat ettiği projeyi 12 yılda bitiren Herwig, 7 ülkenin 15 şehrinden fotoğraflar sunuyor. Kanadalı fotoğrafçı, projesini şu sözlerle anlatıyor: “Moskova, St. Petersburg ve Taşkent’e 1990’ların sonundan bu yana…
Maurizio Lazzarato tarihin bir yerinde çıkıp Marcel Duchamp üzerine bir kitap yazdı. Kapitalizme karşı ses çıkarmanın kaydını tutarken, bir eleştiri manevrasını da okurlara sunuyor. Lazzarato’nun her zamanki az ve öz konuşan tavrıyla bu kitapta da karşılaşıyoruz: Teorinin sıcak akıntılarındaki büyüleyici etkidense, pratik yaşamın içindeki jestlere daha fazla kapı aralıyor. Kitap, Lazzarato’nun Duchamp’ı yorumlamasını değil Duchamp’a…
Kaliforniya Üniversitesi’nden Diana Greene Foster tarafından yürütülen ve 2007‘de başlatılan Turnaway Araştırması kürtaj kliniklerinde bekleyen kadınların kürtaj yaptırsın ya da yaptırmasın gelecek 5 yıllık süreçlerine odaklanıyor ve bu süreci çeşitli açılardan ele alıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin 21 eyaletinden 1132 kadının katılımcı olduğu araştırmanın verileri birçok açıdan kritik sosyokültürel argümanlara işaret ediyor. Araştırma, özetle kürtaj yaptıran…
Türkiye'de kadınların erkeklere oranla yüzde kaçının yöneticilik pozisyonlarına erişebildiği, renkli şemalarla her yıl açıklanıyor. Bu şemalarda yıllar ve oranlar değişse de değişmeyen şey iki renk arasındaki uçurum. Rengin temsil ettiği cinsiyete göz ucuyla bakmadan, yüzde seksenlerin üzerinde seyredenin ''erkek'', yüzde yirmilere yeni ulaşanın ''kadın'' olduğunu biliyoruz. İçimizden hayret çığlıkları da atmıyoruz. Belki sessiz bir öfke…
The Simpsons’ın yaratıcısı Matt Groening’in ve David X. Cohen’in bilimkurgu animasyon dizisi Futurama, yazar ekibinde matematik doktoralı birini barındırıyordu. Bu durum, televizyon tarihinin bilim adına en enteresan olaylarından birine sebep oldu: Futurama Kuramı. Bilimkurgunun, iyi bilimkurgunun bilimi gerçekliğin boyunduruğundan kurtardığı bilinir. Bu yüzden de iyisi çok sevilir. Normal şartlar altında herhangi bir bilimsel kuram veya…
Öncelikle bize Dimension 35c tanıtılıyor, devasa ağaçların büyümesi için mükemmel iklim koşullarına sahip bir evren. Sonra her köşesinde bulunan eczanede, kırılmış bacaklara iyi gelecek bir serum bulunan gelecek boyutu var. Ayrıca pizzaların insan yediği, herkesin Mask (Peter Bogdanovich, 1985) filmindeki Eric Stoltz'a benzediği ve tabii ki çoklu evrendeki en iyi dondurmaya sahip evrenler. Çoklu evrenin…
“iPhone’umdan gönderildi” cümlesi hiç bu kadar tüyler ürpertici olmamıştı. Baby Reindeer, Richard Gadd’ın çalıştığı barda tanıştığı Martha adında orta yaşlı bir kadın tarafından takip edilme deneyimini anlattığı, dehşet verici olduğu kadar büyük beğeni toplayan tek kişilik oyununun Netflix uyarlaması. Martha, Donny’nin (Richard Gadd’ın alter egosu) e-posta adresini ele geçirir, her gece durmadan bazen tutarlı, bazen…
Netflix’in 2023 yapımı dizisi Beef’i izliyorum. Trafikte başlayan, birtakım kişisel, toplumsal, sınıfsal dertlerle katmerlenen bir kavgayı anlatıyor. İki kişi birbirine giderek daha da kuruluyor, kuruldukça diğerinin hayatına daha da dahil oluyor, dahil oldukça kendi hayatının dizginlerini daha da kaybediyor. İlk bölümün sonunda biri diğerinin evine giriyor, tuvaletin her yerine güzelce çişini yapıp kaçıyor. Kaçarken yüzünde…
Bir süredir sosyal medyada çokça konuşulan “Oyuncular neden sessiz?” sorusu, içeriden biri olarak beni hem düşündürüyor hem de yaralıyor. Çünkü bu sessizlik duyarsızlıktan değil, daha çok yapısal bir yalnızlıktan kaynaklanıyor. Mesleğini sevgiyle, inatla sürdüren yüzlerce oyuncu güvencesizlik, korku, baskı, linç tehdidi ve sektörel örgütsüzlük sarmalında ya sesini çıkaramıyor ya da çıkardığında yalnız kalmaktan korkuyor. Bu…
Geçen hafta Oyuncular Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Cem Yiğit Üzümoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın “boykot çağrısı yapanlar” hakkında başlattığı soruşturma kapsamında göz altına alındı. Bu gelişme yalnızca hukuki zeminde değil, kültürel anlamda ve temsil düzeyinde de bir kırılma yarattı. Olayın kendisinden ziyade öncesinde ve sonrasında yaşananlar Türkiye’de ünlü figürlerin kamusal alandaki rolünün toplumsal açıdan nasıl kodlandığını…