Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Bazı kitapları hiç okumadığımız halde üzerlerinde epeyce durmuş gibiyizdir. Öyle ki, kapağını açmadığımız bir eserin “çerçevesini” kavramış, yazarına mesafemizi tayin etmiş, üslubuna dair kanaat bildirmiş bile olabiliriz. Bir zamanlar “üzerine okumuş olmak” bir tevazu belirtisiydi belki, artık yerini kitabın kendisine dokunmayan ama onun gölgesinde yapılan bir entelektüel gösteriye bırakıyor. Hızla tüketilen fikirler çağında, bilginin kendisiyle…
Yakın zamanda kaybettiğimiz Afşar Timuçin’le 17 yıl önce “Felsefeye Giriş” başlığıyla yaptığımız (ve o yıllarda çeşitli nedenlerle yarım kalan) söyleşi dizisini, Timuçin’in ölümünün ardından vesaire’de yeniden yayınlamaya başlamıştık. Amacımızı da, “felsefeye meraklı genç okurların –gerçekte kıymeti hiç bilinmemiş– bu değerli düşünür ve sanatçının dünyasına girmesi, onu tanımasına vesile olması” diye duyurmuştuk. Şimdiye dek altı söyleşi…
Metafor dilin can damarı, dünyayı anlamamızı sağlayan düşüncenin nabzıdır. Metafor aracılığıyla soyut ve tarif edilemez olanı anlamlandırır, deneyimin karmaşıklığını kavranabilir kılar ve anlamlandırırız. Metafor dilsel bir aygıttan fazlasıdır; bilişsel bir araç, gerçek dilin sınırlarını aşan bir görme ve bilme biçimidir. Klasik dünyada metaforlar sadece şiirsel süslemeler olarak değil, retorik ve felsefe pratiği için de vazgeçilmez…
Fredric Jameson’la 1976’da, beni California-San Diego Üniversitesi’nin lisansüstü öğrencilerine ders vermeye davet ettiğinde tanıştım. Tanışmamızdan beş yıl önce yayımlanan, Lukacs, Benjamin, Adorno, Ernst Bloch ve başka düşünürlerle ilgili parlak analizlerden oluşan çarpıcı eseri Marksizm ve Biçim sayesinde varlığından haberdardım. Kitabın başlığı bile iç karartıcı, bayağı Marksist eleştiri geleneğine meydan okuyordu. Ayrıca o dönemde henüz İngilizceye…
Baba-kız ilişkisi, hep büyük önem atfedilen, özellikle bizim memleketteki ataerkil toplum yapısı sebebiyle kız çocukların kalbinde sızlayan derin yaralardan biri. Eminim, nerede baba travmasına dair bir şeyler anlatılsa birçok kadının içinde taşıdığı kız çocuğunun kalbi bir kez daha kırılıyor. Bu yüzden olsa gerek, bazen insana bazı şarkılar daha yaralayıcı, bazı kitaplar daha can yakıcı, bazı…
Gözle görülür huzursuzluk ve süregelen sistemik adaletsizlik çağında, tarafsız kalınabileceği ya da herhangi bir ifade biçiminin siyasi alanın dışında var olabileceği düşüncesi artık savunulamaz hale gelmiştir. Tarafsızlık fikri çoğu zaman nesnellik ya da sanatsal özerklik gibi görünse de, özellikle de söylemi etkileyecek kadar büyük platformlara sahip olanlarca benimsendiğinde son derece kullanışlı bir kurgudur. Judith Butler'ın…
Afşar Timuçin, yeri doldurulmaz büyük bir boşluk bırakarak aramızdan ayrıldı. İnsana karşı sorumluluğunun bilincinde bitmek tükenmek bilmez çalışkanlığıyla Türkiye’nin en üretken aydınlarından biriydi. Birkaç kuşağa felsefeyi sevdirdi, estetikle tanıştırdı, makaleleri, çeviri ve yayıncılık çalışmalarıyla hepimize yeni ufuklar açtı; şiirleri, öyküleri, romanları ve denemeleriyle düşünce ve sanat dünyamızda kalıcı izler bıraktı. “Şairin dediği gibi, ‘Yaşamım korkunç…
Önceki söyleşimizde, felsefe tarihinde özel bir dönem olan ve genellikle “karanlık” imgesiyle birlikte düşünülen Ortaçağ’ı ve Ortaçağ felsefesini daha ayrıntılı konuşacağımızı söylemiştik. Sohbetimizde Ortaçağ’ın ayırt edici özellikleri, felsefe tarihindeki yeri ve elbette Rönesans ve Yeniçağ ile ilişkisi özel bir yer tutuyor. Afşar Timuçin’in bu kısa metindeki çözümlemelerinin, felsefe tarihinde bir dönemi tarihsel maddeci bakışla incelemek…
Öykülerinde, kendisini neyi beklediğini bilmeyen şaşırmaya müsait bir okuru tercih etmez Sait Faik. Sadece bu sebeple değil elbette fakat okurunun imgelemini güçlendirmek için öykülerinin başında sıklıkla öykünün mekanını açıklar. Öyle ki, okurlar öykünün İstanbul’da mı, Ada’da mı yoksa Adapazarı’nda mı geçtiğini kolayca anlar. Örneğin, Semaver kitabının ilk üç öyküsündeki farklı üç mekan da en başından…
Sevgi bir taş gibi durmaz öylece yerinde, ekmek gibi yoğrulmalıdır. Onu her zaman yeniden yaratmalı, yenisini yoğurmalısınız. —Ursula K. Le Guin Merhaba. Ben bir erkeğim ve Ursula K. Le Guin’i seviyorum, gerçekten çok seviyorum. Yazdıklarıyla büyüdüm, ufkumu genişletti, bana başka türlü düşünmeyi, başka türlü sevmenin ilk tohumlarını atmayı, bilinçdışından korkmamayı öğretti. Etrafımdaki pek çok erkek…
Medeniyetimizde örüntü tespitinin önemli bir yeri var. Zaman ve coğrafyada tesadüf eden, tekrar eden şeyleri tespit etmemiş olsak mesela, düzenli tarım mümkün olmazdı. Yağmurlar ne zaman yağıyor, kış ne zaman başlıyor, karakış ne zaman bitiyor, filizkıran fırtınası ne zaman oluyor bilmesek örneğin, Anadolu’da ve Mezopotamya’da büyük kitleleri besleyecek noktaya gelmek mümkün olmazdı. Tarım devrimini “kocakarı…
Nasıl yazar olunur? Cevap: Yazarak. Bu cevabın ne kadar gücendirdiğini, bezdirdiğini ve duymazdan gelindiğini bilmek insanı hayrete düşürüyor. Yazarlar bile böyle hissedebiliyor, inanın bana. Bu, insanın yüzleşmek istemediği Korkunç Gerçekler’den biri. En çok başvurulan kaçamak taktik, yazar adayının “anlatmaya başlamadan önce tecrübe kazanmalıyım” demesidir. Elbette, gazeteci olmak istiyorsanız öyledir. Ama ben gazetecilik hakkında hiçbir şey…
Ben bu kitabı neden çeviriyorum? Bu kitabı kim okuyacak? ***** Altı yaşında bir oğlum var. Akşamları uyku vakti yaklaşırken ona kitap okuyorum. Genelde üçüncü masalda uyuyakalıyor. Uyuyakalacağını, kitabın sayfalarını yattığı yerden takip etmek yerine önce hafifçe yana dönüp tavana bakmasından, sonra da iyice diğer yana dönüp başını yastığı ile yorganının arasında bir noktaya hafifçe gömüşünden…
Afşar Timuçin’le önceki söyleşilerimizde felsefenin ne olduğu ve ne işe yaradığını konuşmuş, felsefe tarihine de kısa bir giriş yapmıştık. Bu söyleşinin konusu ise ahlak. Yüce değerler ve yarar değerleri arasındaki ayrımdan söz eden Afşar Timuçin, ahlakın estetikle olan ilişkisi hakkında önemli tespitler yapıyor ve “özgürlük ahlakının” altını çiziyor. Bugün sizinle ahlak üzerine konuşalım istiyorum. Öncelikle…
Afşar Timuçin’le yaptığımız ve yedi bölüm halinde yayımlanacak söyleşilerin ilkinde felsefenin tanımından, “felsefe öğrenmek” ile “felsefe yapmak” arasındaki ayrımdan, felsefenin bize ne kattığından söz etmiştik. Bir bakıma ilkinin devamı sayılabilecek bu söyleşide, Afşar Timuçin toplumsal maddi gerçekliğin, sermaye sınıfının ve kurulu düzenlerin felsefe üretimine etkisi üzerine önemli tespitler yapıyor, ayrıca üniversitede neden felsefe yapılamayacağını açıklıyor.…
Sally Rooney’in yeni romanı İntermezzo yayımlanmasının ardından edebiyat dünyasında çok da alışık olmadığımız biçimde yankı uyandırdı. Hem dünyada hem de Türkiye’de başarılı bir pazarlama kampanyasıyla sunulan roman, Türkçede de kısa bir sürede dördüncü baskısını yaptı. Hatta kitabın bir biçimde içeriğinden ayrı olarak (özellikle sosyal medyada) dekoratif bir estetik unsura dönüştüğünü de görebiliyoruz. 2017’de ilk romanı…
Önceki söyleşimizde kavramlar, soyutlama ve yöntem sorununa değinmiş, mitolojiden felsefeye geçiş koşullarını ele almıştık. Afşar Timuçin’le bu dördüncü söyleşimizde Eskiçağ’dan başlayarak felsefenin temel dönüşüm dönemlerini konuştuk. Bununla birlikte, yaygın biçimde “karanlık çağ” olarak adlandırılan Ortaçağ felsefesini ve bu çağı belirleyen iktisadi, siyasi, toplumsal koşulları bir sonraki söyleşide daha ayrıntılı inceleyeceğiz. Felsefe eskiçağlardan bugüne değişik bakış…
Afşar Timuçin’le üçüncü söyleşimizde kavramların sağlıklı bir bilinç oluşturmadaki yeri ve tarihselliği, mitolojiden felsefeye geçişin temel özellikleri, iyi bir felsefe eğitiminin koşulları üzerine konuştuk, soyutlama ve yöntem sorununa da kısaca değindik. Bu söyleşide, Afşar Hoca’nın felsefe yapıtlarında oldukça belirgin olan tarihsel maddeci yöntemin izlerini görmek mümkün. Özellikle, bir felsefi düşünceyi kavramak için onun toplumsal ve…
Sevgi bir taş gibi durmaz öylece yerinde, ekmek gibi yoğrulmalıdır. Onu her zaman yeniden yaratmalı, yenisini yoğurmalısınız. —Ursula K. Le Guin Merhaba. Ben bir erkeğim ve Ursula K. Le Guin’i seviyorum, gerçekten çok seviyorum. Yazdıklarıyla büyüdüm, ufkumu genişletti, bana başka türlü düşünmeyi, başka türlü sevmenin ilk tohumlarını atmayı, bilinçdışından korkmamayı öğretti. Etrafımdaki pek çok erkek…
Önceki söyleşimizde, felsefe tarihinde özel bir dönem olan ve genellikle “karanlık” imgesiyle birlikte düşünülen Ortaçağ’ı ve Ortaçağ felsefesini daha ayrıntılı konuşacağımızı söylemiştik. Sohbetimizde Ortaçağ’ın ayırt edici özellikleri, felsefe tarihindeki yeri ve elbette Rönesans ve Yeniçağ ile ilişkisi özel bir yer tutuyor. Afşar Timuçin’in bu kısa metindeki çözümlemelerinin, felsefe tarihinde bir dönemi tarihsel maddeci bakışla incelemek…
Fredric Jameson’la 1976’da, beni California-San Diego Üniversitesi’nin lisansüstü öğrencilerine ders vermeye davet ettiğinde tanıştım. Tanışmamızdan beş yıl önce yayımlanan, Lukacs, Benjamin, Adorno, Ernst Bloch ve başka düşünürlerle ilgili parlak analizlerden oluşan çarpıcı eseri Marksizm ve Biçim sayesinde varlığından haberdardım. Kitabın başlığı bile iç karartıcı, bayağı Marksist eleştiri geleneğine meydan okuyordu. Ayrıca o dönemde henüz İngilizceye…
Sally Rooney’in yeni romanı İntermezzo yayımlanmasının ardından edebiyat dünyasında çok da alışık olmadığımız biçimde yankı uyandırdı. Hem dünyada hem de Türkiye’de başarılı bir pazarlama kampanyasıyla sunulan roman, Türkçede de kısa bir sürede dördüncü baskısını yaptı. Hatta kitabın bir biçimde içeriğinden ayrı olarak (özellikle sosyal medyada) dekoratif bir estetik unsura dönüştüğünü de görebiliyoruz. 2017’de ilk romanı…
Metafor dilin can damarı, dünyayı anlamamızı sağlayan düşüncenin nabzıdır. Metafor aracılığıyla soyut ve tarif edilemez olanı anlamlandırır, deneyimin karmaşıklığını kavranabilir kılar ve anlamlandırırız. Metafor dilsel bir aygıttan fazlasıdır; bilişsel bir araç, gerçek dilin sınırlarını aşan bir görme ve bilme biçimidir. Klasik dünyada metaforlar sadece şiirsel süslemeler olarak değil, retorik ve felsefe pratiği için de vazgeçilmez…
Önceki söyleşimizde kavramlar, soyutlama ve yöntem sorununa değinmiş, mitolojiden felsefeye geçiş koşullarını ele almıştık. Afşar Timuçin’le bu dördüncü söyleşimizde Eskiçağ’dan başlayarak felsefenin temel dönüşüm dönemlerini konuştuk. Bununla birlikte, yaygın biçimde “karanlık çağ” olarak adlandırılan Ortaçağ felsefesini ve bu çağı belirleyen iktisadi, siyasi, toplumsal koşulları bir sonraki söyleşide daha ayrıntılı inceleyeceğiz. Felsefe eskiçağlardan bugüne değişik bakış…
Öykülerinde, kendisini neyi beklediğini bilmeyen şaşırmaya müsait bir okuru tercih etmez Sait Faik. Sadece bu sebeple değil elbette fakat okurunun imgelemini güçlendirmek için öykülerinin başında sıklıkla öykünün mekanını açıklar. Öyle ki, okurlar öykünün İstanbul’da mı, Ada’da mı yoksa Adapazarı’nda mı geçtiğini kolayca anlar. Örneğin, Semaver kitabının ilk üç öyküsündeki farklı üç mekan da en başından…
Afşar Timuçin’le önceki söyleşilerimizde felsefenin ne olduğu ve ne işe yaradığını konuşmuş, felsefe tarihine de kısa bir giriş yapmıştık. Bu söyleşinin konusu ise ahlak. Yüce değerler ve yarar değerleri arasındaki ayrımdan söz eden Afşar Timuçin, ahlakın estetikle olan ilişkisi hakkında önemli tespitler yapıyor ve “özgürlük ahlakının” altını çiziyor. Bugün sizinle ahlak üzerine konuşalım istiyorum. Öncelikle…
Afşar Timuçin, yeri doldurulmaz büyük bir boşluk bırakarak aramızdan ayrıldı. İnsana karşı sorumluluğunun bilincinde bitmek tükenmek bilmez çalışkanlığıyla Türkiye’nin en üretken aydınlarından biriydi. Birkaç kuşağa felsefeyi sevdirdi, estetikle tanıştırdı, makaleleri, çeviri ve yayıncılık çalışmalarıyla hepimize yeni ufuklar açtı; şiirleri, öyküleri, romanları ve denemeleriyle düşünce ve sanat dünyamızda kalıcı izler bıraktı. “Şairin dediği gibi, ‘Yaşamım korkunç…
Baba-kız ilişkisi, hep büyük önem atfedilen, özellikle bizim memleketteki ataerkil toplum yapısı sebebiyle kız çocukların kalbinde sızlayan derin yaralardan biri. Eminim, nerede baba travmasına dair bir şeyler anlatılsa birçok kadının içinde taşıdığı kız çocuğunun kalbi bir kez daha kırılıyor. Bu yüzden olsa gerek, bazen insana bazı şarkılar daha yaralayıcı, bazı kitaplar daha can yakıcı, bazı…
Ben bu kitabı neden çeviriyorum? Bu kitabı kim okuyacak? ***** Altı yaşında bir oğlum var. Akşamları uyku vakti yaklaşırken ona kitap okuyorum. Genelde üçüncü masalda uyuyakalıyor. Uyuyakalacağını, kitabın sayfalarını yattığı yerden takip etmek yerine önce hafifçe yana dönüp tavana bakmasından, sonra da iyice diğer yana dönüp başını yastığı ile yorganının arasında bir noktaya hafifçe gömüşünden…
Afşar Timuçin’le yaptığımız ve yedi bölüm halinde yayımlanacak söyleşilerin ilkinde felsefenin tanımından, “felsefe öğrenmek” ile “felsefe yapmak” arasındaki ayrımdan, felsefenin bize ne kattığından söz etmiştik. Bir bakıma ilkinin devamı sayılabilecek bu söyleşide, Afşar Timuçin toplumsal maddi gerçekliğin, sermaye sınıfının ve kurulu düzenlerin felsefe üretimine etkisi üzerine önemli tespitler yapıyor, ayrıca üniversitede neden felsefe yapılamayacağını açıklıyor.…
Medeniyetimizde örüntü tespitinin önemli bir yeri var. Zaman ve coğrafyada tesadüf eden, tekrar eden şeyleri tespit etmemiş olsak mesela, düzenli tarım mümkün olmazdı. Yağmurlar ne zaman yağıyor, kış ne zaman başlıyor, karakış ne zaman bitiyor, filizkıran fırtınası ne zaman oluyor bilmesek örneğin, Anadolu’da ve Mezopotamya’da büyük kitleleri besleyecek noktaya gelmek mümkün olmazdı. Tarım devrimini “kocakarı…
Yakın zamanda kaybettiğimiz Afşar Timuçin’le 17 yıl önce “Felsefeye Giriş” başlığıyla yaptığımız (ve o yıllarda çeşitli nedenlerle yarım kalan) söyleşi dizisini, Timuçin’in ölümünün ardından vesaire’de yeniden yayınlamaya başlamıştık. Amacımızı da, “felsefeye meraklı genç okurların –gerçekte kıymeti hiç bilinmemiş– bu değerli düşünür ve sanatçının dünyasına girmesi, onu tanımasına vesile olması” diye duyurmuştuk. Şimdiye dek altı söyleşi…
Gözle görülür huzursuzluk ve süregelen sistemik adaletsizlik çağında, tarafsız kalınabileceği ya da herhangi bir ifade biçiminin siyasi alanın dışında var olabileceği düşüncesi artık savunulamaz hale gelmiştir. Tarafsızlık fikri çoğu zaman nesnellik ya da sanatsal özerklik gibi görünse de, özellikle de söylemi etkileyecek kadar büyük platformlara sahip olanlarca benimsendiğinde son derece kullanışlı bir kurgudur. Judith Butler'ın…
Afşar Timuçin’le üçüncü söyleşimizde kavramların sağlıklı bir bilinç oluşturmadaki yeri ve tarihselliği, mitolojiden felsefeye geçişin temel özellikleri, iyi bir felsefe eğitiminin koşulları üzerine konuştuk, soyutlama ve yöntem sorununa da kısaca değindik. Bu söyleşide, Afşar Hoca’nın felsefe yapıtlarında oldukça belirgin olan tarihsel maddeci yöntemin izlerini görmek mümkün. Özellikle, bir felsefi düşünceyi kavramak için onun toplumsal ve…
Nasıl yazar olunur? Cevap: Yazarak. Bu cevabın ne kadar gücendirdiğini, bezdirdiğini ve duymazdan gelindiğini bilmek insanı hayrete düşürüyor. Yazarlar bile böyle hissedebiliyor, inanın bana. Bu, insanın yüzleşmek istemediği Korkunç Gerçekler’den biri. En çok başvurulan kaçamak taktik, yazar adayının “anlatmaya başlamadan önce tecrübe kazanmalıyım” demesidir. Elbette, gazeteci olmak istiyorsanız öyledir. Ama ben gazetecilik hakkında hiçbir şey…
Sevgi bir taş gibi durmaz öylece yerinde; ekmek gibi yoğrulmalıdır. Onu her zaman yeniden yaratmalı, yenisini yoğurmalısınız. —Ursula K. Le Guin Merhaba. Ben bir erkeğim ve Ursula K. Le Guin’i seviyorum, gerçekten çok seviyorum. Yazdıklarıyla büyüdüm, ufkumu genişletti, bana başka türlü düşünmeyi, başka türlü sevmenin ilk tohumlarını atmayı, bilinçdışından korkmamayı öğretti. Etrafımdaki pek çok erkek…
Gözle görülür huzursuzluk ve süregelen sistemik adaletsizlik çağında, tarafsız kalınabileceği ya da herhangi bir ifade biçiminin siyasi alanın dışında var olabileceği düşüncesi artık savunulamaz hale gelmiştir. Tarafsızlık fikri çoğu zaman nesnellik ya da sanatsal özerklik gibi görünse de, özellikle de söylemi etkileyecek kadar büyük platformlara sahip olanlar tarafından benimsendiğinde son derece kullanışlı bir kurgudur. Judith…
Afşar Timuçin’le yaptığımız ve yedi bölüm halinde yayımlanacak söyleşilerin ilkinde felsefenin tanımından, “felsefe öğrenmek” ile “felsefe yapmak” arasındaki ayrımdan, felsefenin bize ne kattığından söz etmiştik. Bir bakıma ilkinin devamı sayılabilecek bu söyleşide, Afşar Timuçin toplumsal maddi gerçekliğin, sermaye sınıfının ve kurulu düzenlerin felsefe üretimine etkisi üzerine önemli tespitler yapıyor, ayrıca üniversitede neden felsefe yapılamayacağını açıklıyor.…
Önceki söyleşimizde kavramlar, soyutlama ve yöntem sorununa değinmiş, mitolojiden felsefeye geçiş koşullarını ele almıştık. Afşar Timuçin’le bu dördüncü söyleşimizde Eskiçağ’dan başlayarak felsefenin temel dönüşüm dönemlerini konuştuk. Bununla birlikte, yaygın biçimde “karanlık çağ” olarak adlandırılan Ortaçağ felsefesini ve bu çağı belirleyen iktisadi, siyasi, toplumsal koşulları bir sonraki söyleşide daha ayrıntılı inceleyeceğiz. Felsefe eskiçağlardan bugüne değişik bakış…
Afşar Timuçin’le üçüncü söyleşimizde kavramların sağlıklı bir bilinç oluşturmadaki yeri ve tarihselliği, mitolojiden felsefeye geçişin temel özellikleri, iyi bir felsefe eğitiminin koşulları üzerine konuştuk, soyutlama ve yöntem sorununa da kısaca değindik. Bu söyleşide, Afşar Hoca’nın felsefe yapıtlarında oldukça belirgin olan tarihsel maddeci yöntemin izlerini görmek mümkün. Özellikle, bir felsefi düşünceyi kavramak için onun toplumsal ve…