1. ana sayfa
  2. Herkese Bilim Teknoloji

Herkese Bilim Teknoloji

3816 | Takipçi

Bilim & Teknoloji

Tümünü Gör

Dünya dışı yaşamın en güçlü belirtisi keşfedildi - Herkese Bilim Teknoloji

Gökbilimcilerden oluşan bir ekip, Dünya'dan 120 ışık yılı uzaklıktaki bir yıldızın yörüngesinde dönen ve “K2-18b” olarak bilinen devasa bir gezegende, Dünya dışı yaşamın şimdiye kadarki en güçlü belirtisi olduğunu ileri sürdü. Astrophysical Journal Letters dergisinde yayımlanan çalışma kapsamında söz konusu gezegenin atmosferine dair analizler, deniz yosunu gibi canlı organizmalara benzer bir molekülün bolluğunu gösteriyor. Cambridge Üniversitesi’nden gökbilimci Nikku Madhusudhan, Salı günü düzenlediği basın toplantısında, şunları söyledi: “Erken yaşamı tespit ettiğimizi iddia etmek için erken ama K2-18b yaşamla dolu sıcak bir okyanusla kaplı olabilir. Bu devrim niteliğinde bir an. İnsanlığın, bir gezegende potansiyel biyolojik işaretleri ve yaşanabilirliği gördüğü bir andayız." Bu araştırmayı K2-18b'de ne olduğunu anlamak için “heyecan verici ve düşündürücü bir ilk adım” olarak nitelendiren diğer araştırmacılar, iddialı sonuçlara varmaktan çekindiler. Johns Hopkins Üniversitesi'nde gezegen bilimci olan Stephen Schmidt, “Bu bir ipucu. Ancak henüz yaşanabilir olduğu sonucuna varamayız," ifadelerini kullandı. Bilim insanlarına göre, K2-18b'de veya başka bir yerde “Dünya dışı yaşam” varsa, kesin keşfi yavaş bir hızda gerçekleşecek. San Antonio'daki Southwest Araştırma Enstitüsü'nden gezegen bilimci Christopher Glein, “E.T'nin bize el salladığını görmediğimiz sürece, bu kesin bir kanıt olmayacak,” dedi. K2-18b'nin keşfi Kanadalı gökbilimciler, K2-18b'yi 2017'de Şili'deki yer tabanlı teleskoplardan bakarken keşfetti. K2-18b, Güneş sistemimizin dışında yaygın olarak bulunan bir gezegen türü olsa da Dünya'nın yakınında bilim insanlarının yaşam belirtisi ipucu için yakından inceleyebileceği herhangi bir benzeri yoktu. Daha büyük bir kütleye sahip olmasına rağmen Neptün'den daha küçük yarıçaplı bir gezegen (Alt-Neptün) olarak bilinen bu gezegenler, iç Güneş sistemimizdeki kayalık gezegenlerden çok daha büyük. Ancak dış Güneş sistemindeki Neptün ve diğer gaz ağırlıklı gezegenlerden daha küçükler. Dr. Madhusudhan ve meslektaşları, alt-Neptünlerin ılık su okyanuslarıyla kaplı olduğunu ve hidrojen, metan ve diğer karbon bileşikleri içeren atmosferlerle sarıldığını 2021'de öne sürmüştü. Bu garip gezegenleri tanımlamak içinse "hidrojen" ve "okyanus" kelimelerinin birleşiminden oluşan "Hycean" adlı yeni bir terim ortaya atmışlardı. Aralık 2021'de James Webb Uzay Teleskobu'nun fırlatılması, gökbilimcilerin alt Neptün gezegenlere ve diğer uzak gezegenlere daha yakından bakmasını; değişen dalga boylarını analiz ederek atmosferin kimyasal bileşimini çıkarabilmelerini sağladı. Dr. Madhusudhan ve meslektaşları, K2-18b'yi incelerken bu gezegenin bir Hycean gezegeninin sahip olacağını tahmin ettikleri moleküllerin çoğuna sahip olduğunu keşfetti. 2023'te ise başka bir molekülün ve büyük potansiyel öneme sahip bir molekülün de belirsiz ipuçlarını tespit ettiklerini bildirdiler. Bunlar kükürt, karbon ve hidrojenden oluşan dimetil sülfürdü. Dimetil sülfür = Yaşam Dünya'da dimetil sülfürün bilinen tek kaynağı yaşamdır. Örneğin okyanusta, belirli alg türleri, havaya karışan ve denizin kendine özgü kokusuna katkıda bulunan bileşiği üretiyor. Webb teleskobu fırlatılmadan çok önce, astrobiyologlar, dimetil sülfürün diğer gezegenlerde yaşam belirtisi olup olmadığını merak etmişlerdi. Geçtiğimiz yıl ise Dr. Madhusudhan ve meslektaşları dimetil sülfür aramak için ikinci bir şans elde etti. K2-18b yörüngede dönerken, gezegenin atmosferinden geçen yıldız ışığını analiz etmek için Webb teleskopunda farklı bir alet kullandılar. Bu sefer dimetil disülfür adı verilen benzer bir molekülle birlikte daha da güçlü bir dimetil sülfür sinyali gördüler. Karşıt görüş Pazar günü yayınlanan bir makalede Dr. Glein ve meslektaşları, K2-18b'nin magma okyanusu ve kalın, kavurucu bir hidrojen atmosferine sahip devasa bir kaya parçası olabileceğini ve bunun bildiğimiz şekliyle yaşama pek de elverişli olmadığını savundu. Bilim insanlarının ayrıca yeni çalışmayı anlamlı kılmak için laboratuvar deneyleri yapmaları gerekecek. Örneğin, dimetil sülfürün Dünya'daki gibi davranıp davranmadığını görmek için, alt-Neptünlerdeki olası koşulları yeniden yaratmaları gerekecek. Cornell Üniversitesi'nde bir dış gezegen bilimcisi olan Nikole Lewis, “Uzaylılar!” diye bağırmıyorum. Ama her zaman 'uzaylılar!' diye bağırma hakkımı saklı tutuyorum.” Kaynak Kapak görseli: A. Smith, N. Madhusudhan/University of Cambridge

Teknoloji

Tümünü Gör

Sudaki zararlı kimyasalları %75 oranında ortadan kaldıran 3D baskılı seramik mürekkep - Herkese Bilim Teknoloji

Bath Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, boyalardan kumaşlara kadar neredeyse her yerde kullanılan zararlı maddeleri içeren ve bazı durumlarda parçalanması bin yıldan fazla zaman alan sonsuz kimyasalları (PFAS) sudan etkili bir şekilde izole eden, seramikle doldurulmuş monolitler yarattı. 4 cm boyutunda “kafes” şeklindeki monolitler, seramik indiyum oksit mürekkebinin 3D yazıcıyla sıkılmasıyla üretiliyor. Kimyasalları su kaynaklarından arındırmak için tasarlanan bu kafesler, PFAS için mıknatıs görevi görerek bu zararlı molekülleri yakalayıp tutuyor. Monolitlerdeki indiyum oksit, PFAS’yi çekip bağlayarak hızla sudan uzaklaştırıyor. Bu teknik, sadece üç saat gibi bir sürede söz konusu kirletici maddelerin %75 kadarını sudan temizleyebiliyor. Bu basit ve etkili yöntem, su kaynaklarının büyük ölçekte temizlenmesi için hayati bir araç haline gelme potansiyeli taşıyor. Bilindiği üzere PFAS, üreme sorunları, gelişimsel bozukluklar, kalp hastalığı ve artan diyabet riski dahil olmak üzere ciddi sağlık sorunlarıyla ilişkilendiriliyor. Bu nedenle söz konusu zararlı kirleticilerin sulardan uzaklaştırılmasına yönelik stratejiler geliştirmek kritik öneme sahip. Sonsuz kimyasalların su arıtma ve halk sağlığı konusunda önemli bir sorun olduğunu söyleyen Bath Kimya Mühendisliği Bölümü’nden araştırma görevlisi Liana Zoumpouli, “Çok fazla enerji kullanmadan bu kimyasalları sudan uzaklaştırmanın etkili bir yolunu yarattık,” diye açıklıyor. Daha sonraki araştırmalarda %75’lik temizleme oranının arttırılmasına odaklanacaklarını belirtiyor. Batuhan Sarıcan Kaynak: https://interestingengineering.com/science/3d-printed-ceramic-ink-removes-pfas-from-water

Bakteri parçalarından minik motor - Herkese Bilim Teknoloji

Çoğu bakteri türü, kuyruğa benzer kamçılarının dönüşünü sağlayan bir nevi “doğal motorlarla” hareket ediyor. “Stator” olarak bilinen ve mekanikte de karşılığı olan bu dönen mekanizma, milyarlarca yıl önce evrimleştiği düşünülen “dünyanın en eski ve en küçük tekerlekleri” olarak da nitelendiriliyor. Bu işlevselliğe sahip olan her bakteri türü, ortada adeta bir aks gibi davranan iki protein bileşiğinin etrafında bulunan ve beş küçük bileşenden oluşan doğal bir tasarıma sahip. Bu özelliklerden yola çıkan Avustralya, New South Wales Üniversitesi’nden Matthew Baker ve meslektaşları, gen düzenlemeyi kullanarak iki farklı bakteri türünün (Escherichia coli ve Vibrio alginolyticus) motor parçalarını birleştirerek önemli bir gelişmeye imza atmış durumda. CANLI MOTOR Öncelikle 14 farklı parça kombinasyonunu deneyen ekip, sonunda doğru kombinasyonu bularak bakteri parçalarından minik bir motor elde etti. Bakterilerin farklı parçalarının birleştirilmesi yoluyla meydana getirilen bu “canlı motor” şimdiye kadar yapılmış en küçük motorlardan birisi olma niteliği de taşıyor. Konuyla ilgilenen diğer araştırmacılar daha küçük ve molekül ölçeğinde motorlar üretirken Baker ve ekibi, bağımsız olarak çalıştırılan nano ölçekli bir motor tasarlayarak bir ilke imza atmış durumda. Bu tekniğin bir gün minik robotlara güç verebileceği düşünülürken Baker, “Aslında bakterinin motorunu hackledik,” diye belirtiyor. Kaynak