Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
SD Kartlar [Secure Digital kartlar] SD kartlar veya güvenli dijital bellek kartları, dijital kameralar, bilgisayar tabletleri veya cep telefonları gibi çeşitli elektronik cihazlarda, dijital verileri kaydetmek ve saklamak için kullanılan küçük, çıkarılabilir ve yeniden yazılabilir bellek kartlarıdır. SD kartlar, 1990’lı yıllarda müzik endüstrisinde telif haklarını korumak amacı ile geliştirilmişti. Dolayısı ile, dijital müzik, fotoğraf ve video verilerinin güvenli bir şekilde depolanmasını ve aktarılmasını sağlarlar. Bu yüzden kamera üreticilerinin tercih ettiği bir bellek aracı olmuştur. Küçük boyutu, hızı, pratikliği ve yüksek depolama kapasitesi nedeniyle birçok elektronik cihazda yaygın olarak kullanıldığı için farklı ihtiyaçlara cevap verecek şekilde çeşitli kapasiteler, hızlar ve boyutlarda
Hanoi’den Sapa’ya Geçen yaz Başkent Hanoi’den Sapa’ya kadar Vietnam’ın kuzeyine yaptığımız yolculuk fotoğraf açısından tam bir şölendi. Bu bölgede pirinç üretimi yoğun yapılıyor. Bilindiği gibi uzak doğuda pirinç tüketimi çok yaygın, hemen her öğünde yeniliyor, böylece tarımla uğraşan ailelerin hepsinin kendine ait pirinç terasları var ve ailecek çalışıyorlar. Bu bölgedeki Çin sınırına yakın Mu Cang Chai kasabasında iki gece konakladık. Bizim Karadeniz bölgesinde olduğu gibi dere yatağında kurulmuş olan kasaba aynı zamanda fotoğrafçılar için turistik bir alan olmuş, vadiden yükselen dik yamaçlardaki pirinç terasları görsel olarak çok estetik çünkü. Bölgeye turlar düzenleyen yerel fotoğrafçılar sayesinde çok eğlenceli bir kaç gün
Sanat eseri, izleyicisinin (belki de toplumun demek daha doğru olacak) bilinç ve bilinçaltını harekete geçirerek içerik ve biçim olarak sunduğunun anlamlandırılmasını talep eder. Bu tahrik edici ve kışkırtıcı bir durumdur. Fotoğrafçı da sunduğu fotoğraf karesinde yer alan öğelerle bunu yapmaya çalışacaktır. Dolayısıyla tahrik edilerek kışkırtılabilen izleyicinin eleştirici yanının ortaya çıkması da kaçınılmaz olacaktır. Anlatılmak istenenin çokluğu ya da büyüklüğü hiçbir zaman fotoğrafta yer alan öğelerin çokluğu ile ilintili olmayacaktır. Çoğu kez fotoğrafta gösterilmeyenlerin zihindeki imgeleri fotoğrafı anlam olarak zenginleştirecektir. İşte bu fotoğraflar “minimal” olarak kendi yolunu açar. Minimalizm 1950’li yılların sonunda başlamış gibi görünse de Leonardo DaVinci’nin “Simplicity is the
Dalgalanıyor rüyam, arada sanki rüyada olduğumu fark ediyorum, arada rüyanın içinde kayboluyorum, nerede olduğumu bilmiyorum. Ama o sesleri tanıyorum ben: birisi annemin sesi imiş, diğeri babamın. Bir de rüyalar “o bastırdığımız bebeksi korkuları, arzuları sembolik yolla dile getirerek uykuyu korur”muş, öyle diyor annem. Aaa rüyada olmak iyi bir şey o zaman, rüyalarım, annem babam gibi bir şey galiba, onlar da beni hep korur. Ah, keşke çocukları her yerde her zaman koruyan birisi olsaydı. Rüya belki de öyle bir şey, kim bilir. Nimet teyze başka bir masal anlatıyor bana. Rüyaların bize mesaj verdiğini söylüyor, öte dünyalardan mesajlar. Yani, bulutlardan mesaj getiriyormuş
Yayın ekibi olarak İFSAK Blog’da kısa film gösterimlerine de yer vermek istedik. Bu amaçla Ayın Kısa Filmi Bölümü’nü hazırladık. Bu sayfalarda, her ay farklı bir yönetmenin bir kısa filmini bulacaksınız. Ayın Kısa Filmi (Mayıs): Mutavva Filmin Yapım Yılı:2019 Türü:Kurmaca, Renkli, Türkçe Süresi:17.06 dak. Yazan ve Yöneten: Berk & Mert Sata Yapımcı: Berk & Mert Sata Görüntü Yönetmeni: Akay Özkoç Oyuncular: Fırat Tanış, Yunus Nadir Yönetmen Yardımcısı: Utku Akbıyık Işık Şefi: Şükrü Özçavuş Focus Pullar: Ramazan Bakırhan DIT: Burak Mamat Ronin Asistanları: Ferkan Kanioğulları, Cem Özaktaş Kurgu: Cengiz Karadağ Ses Operatörü: Öner Yakasız Sanat yönetmeni: Hıdır Moğol Kostüm: Hüseyin
Bu yazımda Diyalog ve Hikâye unsurlarının Türkiye’deki gidişatı üzerine iki kelam etmek istiyorum. Öncelikle yerli ve yabancı birçok kitap var Senaryo üzerine. Yapılan filmlerin senaryolarında nasıl bir yöntem seçilmiş, sadece sipariş üzerine mi iş yapılmış, yurtdışından kopya mı çekilmiş, bu kaynaklardan ne ölçüde yararlanılmış. Üzerinden sırasıyla geçmek lazım Diyalog ; En az iki karakter arasındaki konuşma sırasında söylenen tüm kelimelerdir. “Robert Mckee diyaloğun 3 düzleminden bahseder; İlki başkalarıyla konuşma, ikincisi karakterin kendi kendine konuşması ve üçüncüsü okur veya izleyiciyle konuşmadır” Diyalog aksiyonu iki yoldan biriyle aktarır; dramatize ederek veya aktararak. Türkiye’deki yapılan filmlerin hemen hemen yüzde sekseninde film akışı kendi
Rus yönetmen Andrey Zvyagintsev, büyük sükse yapan 2003 tarihli Dönüş filminden sonra, arada bir kaç film daha yönetir, 2014 yılında çok daha görkemli bir filme, Leviathan’a imza atar. Ki, film Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu ile Altın Palmiye aldığı Cannes Film Festivali’nde En İyi Senaryo ödülünü almıştı. Daha sonrasında da Altın Küre ve En İyi Yabancı Film Ödülü adaylığı dahil bir hayli ödüle layık görüldü. Film konusu kadar görüntüleri ile de kendinden söz ettirdi. Bir sistem ve devlet eleştirisi olsa da, Kültür Bakanlığından ödenek alabilmiş. Aslında film küçük bir hikâyeden yola çıkarak insanlık tarihi kadar eski sorunlara değinmekte. Filmin adının
15. Festival Lumière (12-20 Ekim 2024) 2009 yılından beri gerçekleştirilen Lumière Film Festivali çok yeni sona erdi. Bu yılki programın kapsayıcı ve zengin içeriği hedefleyen bir içeriğe sahip olduğu söyleniyor. Dünya çapında bağımsız sinemanın (Ne kadar bağımsız?) örnekleri olduğu iddia edilse de film üretim sistemi endüstriyel üretime hizmet etmektedir. Özel gösterimler, galalar, davetlerle başka bir öteki yaratılırken, sıradan izleyici dışarıda bırakılmaktadır. Kurucu-direktör Thierry Frémaux tarafından gerçekleştirilen festivallerden Cannes Film Festivali; kırmızı halılarla görece “Hollywood“ muhalifi iken Lyon’da gerçekleştirilen, ilkeleri taban tabana zıt, Lumière Film Festivali daha “halk sineması“ nitelikli bir festivaldir. Festival, kült filmlerden sessiz sinemaya, uzun metrajlı filmlerden restore
Turkuaz denizin, beyaz kumun, baharat bahçelerinin diyarı Zanzibar, Afrika kıtasının doğusunda Tanzanya ülke sınırları içerisinde özerk iki adadan oluşan bir bölgedir. İsmi Farsça’da “Zangi bar” yani “Zenci Sahili”nden türemiştir. Umman Krallığı ve Birleşik Krallık’tan sonra 1964’te Tanzanya devletinin, Tanganika ile birlikte bir parçası olmuştur. Nitekim Tanzanya isminin Tan kısmı Tanganika’dan, Zan kısmı da Zanzibar’dan oluşur. Kendi bayrağında da Tanzanya bayrağının renklerini farklı biçimde kullanmıştır. Dilleri Svahili’dir. Tanzanya halkının üçte ikisi Hristiyan, üçte biri Müslüman ve Animist iken, Zanzibar halkının tamamına yakını Müslümandır ve İslami kuralları uyguladıkları bir yaşam tarzları vardır. Giyim konusunda turistlere yönelik bir uygulama olmasa da, başkent Stone
Bölüm 13, Bolivya, Sucre Sucre, 14Temmuz 2017 Sucre, Bolivya’nın idari başkenti. Ritüel yine aynı. Meydanları ve sokakları gezmek üzere erken kalktık.Halk pazarını dolaştık. Bolivya’dan son alışverişlerimizi yapıyoruz. Bol fotoğraf çekiyoruz tabi. Bu arada denemek için aldığımız, genelde erkeklerin çiğnediği ama bizim hiç hoşumuza gitmeyen, beğenmediğimiz Coco yapraklarını sokakta birine veriyoruz. Bu yaprağı zamanında sömürgeciler Potosi ’deki madenlerde yerlilere veriyorlarmış. Beyni uyuşturuyor ama çalışmak için uyanık tutuyormuş. Hala bol miktarda tüketiliyor. Hatta buraya gelirken şoför bir paket aldı yanına, Sucre ’ye geldiğinde yarılamıştı. Muhtemelen uyanık kalmak için çiğnemiş bütün gece.
Bölüm 14, Arjantin, Buenos Aires 1 Buenos Aires, 15Temmuz 2017 – Cumartesi Evet, saat 6:00 gibi tangonun başşehri Buenos Aires’teyiz. Ama hava buz gibi. Hayallerimizdeki sıcacık Arjantin’le epey tezat. Havaalanından (Polis, gümrük) kolayca çıkıyoruz. Taksi ile 8:30 gibi oteldeyiz. Otel resepsiyon görevlisi 11:30 gibi check-in yapabileceğini söylüyor, sonradan halimize acıyor sanırım, 9 da alabilirim diyerek bizi rahatlatıyor. Resepsiyondaki kahve makinasından aldığımız kahveler ile yarım saat bekleyerek odalarımıza çıkıyoruz.İki saat uyku, 11:30’da aşağıda buluşup dışarı atıyoruz kendimizi. Önce otelin hemen hemen üzerinde olduğu, dünyanın en geniş caddesi olan Avenida 9 de Julio‘ya çıkıyoruz. Plaza de la Republica’daki abideyi görüyoruz. Ardından trafiğe
Bölüm 01, Urgenç, Nukus, Özbekistan 03Temmuz 2023 – Pazartesi Sonunda, pandemiden sonra ilk yurtdışı tatiline çıkıyorum. Geçen sene eşim Gülten Güney Afrika turu yapmıştı fakat ben bazı durumlardan dolayı gidememiştim. Şimdi şeytanın bacağını kırıyorum. Uçağımız 01:15 ‘te İstanbul Havaalanından direk Urgenç’e uçacak. Havaalanı İstanbul’a, özelikle de Anadolu yakasına epey uzak. Ulaşmak için Kadıköy’den 21:30’da Havaist’e biniyoruz. Hem Pazar günü hem de bayram olmasından dolayı yollar boş. Bir saatte varıyoruz. Ulaşım ücreti her şey gibi epey artmış. 124 TL/Kişi. Kısa bir süre önce bu paraya Çanakkale’ye otobüsle gidiyordum. Neyse, havaalanında 150 TL olan harcımızı da ödeyerek Check-In’imizi yaptırıyoruz. (Harç için artık
İnsan ister sanat ile uğraşsın, isterse başka bir meslekle, kendisine katması gereken birikimlere ve ruhunu besleyebilmeye ihtiyacı vardır. Görsel işlerle haşır neşir olanlar ise bu beslenme ihtiyacının yanında ve farklı disiplinlerden de etkilenmektedirler. Hep aynı tür işlere bakmak (fotoğraftan bahsediyorum) kişinin zihni ve kalbi arasında tıkanıklıklara sebep olacaktır. Görsel körelmelere yol açacak ve üretimler azalacaktır. Bu sebepten farklı disiplinlerden beslenmek bakış açımızın gelişmesi yönünden önemlidir. Bilgiyi görselle pekiştirmek, diğer disiplinlerle bağ kurmak değerlidir. Sadece fotoğraf ile değil fotoğrafın neredeyse başından itibaren yanında olan ve etkilenen resim sanatı da bunlardan biridir. Köklerimizden gelen değerlerle sunulan bir mekândan ve oradaki sanat eserlerinden
Evet, mezarlıklarda Öteki ile karşılaşırız, ya da Öteki’nin bıraktığı izler ile. Ölülerimize nasıl davrandığımız da serilidir önümüzde. Onları nasıl andığımız üzerine düşüncelere dalma mekânlarıdır mezarlıklar. Bir gün öldüğümüzde ardımızdan nasıl bir temsille anılacağımızı düşünürüz ister istemez. Bir anıt mezar 1824’de açılan Paris’in ikinci büyük mezarlığı “Montparnasse”dayız1. Anıtsal bir mezar2karşılıyor bizi. Burada, sütunların arasında, yerlere dökülen yırtık pırtık uzun giysisi ve yıpranmış, deforme olmuş kanatlarıyla bir melek, sağ ayağı ve parmakları giysinin ucundan dışarıya fırlamış. Sağ memesi açıkta, sol kolu ise diğer memesini örtüyor. Üzgün duru yüzü toprağa dönük. Elleri yüzü kadar çarpıcı; heykeldeki tek hareket ellerinde. Kimbilir, dünyanın hay
İnsanın sembolik bir evrende yaşadığı bir gerçek. Sembolizm adı 1886 yılında Jean Moreas tarafından akımın bildirisinin yazılmasıyla somut gerçeklik kazanmıştır. Simgecilik olarak da adlandırılan sembolizm, hem gerçeği gösteren hem de onun sınırlarını aşma isteğine cevap veren bir sanat akımıdır. XIX. yüzyıl sonu ile XX. yüzyıl başı döneminin gerçek şair ve sanatçılarında görülen yaratıcı imgeleriyle besledikleri belli bir çerçevede kişisel ve başkalarına devredilemez derinliğe Sembolizm adı verilmişti. İmgelem deyimiyle sembolizm hep karıştırılır. İmge kavramı bütün gücünü düş deyiminin özgürce simgelediği şeylerle uyum halinde olmasından (örtüşmesinden) almaktadır. Sembolizmde, onun anlayış ve estetiğinde, imgelemin bu ağır basan belirgin niteliğinin özellikle bilinçli ve ısrarlı
Müzik, kültürlerin sessel yansıması ve tınısal ifadesidir. Ve elbette, yaşanan toprakların ürünüdür. Farklı coğrafyalarda farklı kültürler oluşur ve gelişir. Uzun vadede evrenselleşme rolü içinde bütünleşecek olan kültürler, ilk adımlarında sesi, sözü, müziği ve enstrümanı ile yereldir. Hatta anlatım biçimi ve malzemeleri de yereldir. Ancak daha sonradan farklı yerellerden yola çıkan enstrümanlar ve ses aracılığıyla evrenselliğe taşınır. Bu evrensellik hali müziğin insanlığın ortak dili ve mirası olduğu görüşünü günümüze kadar getirmiştir. Science dergisinde 2019’de yayınlanan “İnsan Şarkısında Evrensellik ve Çeşitlilik” başlıklı makalede (…) “Müzik aslında evrenseldir” sonucuna varılmıştır. Bu sonuç, biri 86 toplumdan alınan kayıtlardan, diğeri etnografların dünya çapında 60 toplumdan
Biz özgür doğmayız aslında. Biz hayatımız boyunca karşı çıktığımız, yaptığımız seçimlerle birlikte kendi özgürlüğümüzü elde ederiz. Kimseyi etkileme ihtiyacın kalmadığında, sen ve fotoğrafların özgür olacak Kimseyi etkileme ihtiyacın kalmadığında, sen ve fotoğrafların özgür olacak ve sadece kendi iç yolculuğun için o düğmeye basacaksın. Sosyal medya hesabımda paylaşınca bir merak ve tartışma ortamı yaratan bu sözümün altında yatan temel düşünceleri açıklama ihtiyacı duydum. Bu yazıyı, ülkemizde, fotoğraf tarihinde kendisi olabilmeyi başarmış fotoğrafçılarımıza ve Şahin Kaygun’a adıyorum. İnsan, var olduğunu hissetmek adına üretmek ister. İster sanat eserleri yaratarak, ister topluma fayda sağlayacak bir sorunu çözerek ve ister üreterek bir fark yarattığını hissetmek