Haberler
Bilim & Teknoloji
Yaşam
Kültür & Sanat
Haberler
Bilim & Teknoloji
Kültür & Sanat
Bölüm 06, Nepal, Chitwan 4 Temmuz 2024 – Perşembe Sabah erken, altıda kalkıp, hazırlanıp kahvaltıya iniyoruz. Kahvaltı güzel. Üç, dört aydır şu meşhur üç beyazı “un, şeker, tuz” bırakmıştım. Bu tatilde yiyecek sıkıntısı olmasın diye olayı biraz esnettim. Tuz yok, şeker az ama ekmek, hamur tam gaz. Bu anlamda kahvaltı güzel geliyor. Tek eksik zeytinle peynir. Kahvaltıdan sonra yürüyerek nehir kıyısına gidiyoruz. Burada ağaçtan oyma mı, fiberden mi olduğunu kestiremediğim kanolar var. Bu arada yüzen timsahlar görünüyor. Biraz da tırsarak biniyoruz bir kanoya. Güzel fotoğraflar çekerek ilerliyoruz. Yanlış anlamadıysam bu nehir de Ganj’a
Vefa duygusu/Vefa borcu, günlük yaşamımızın en has ve anlamlı kavramlarından birisi olsa gerektir. Dünya hali bu; dermansız derde düşer bazen insan, zor durumda kalır, çaresizlik yaşar. Elbette şifa olmayacağını bilir ama dost yüzü görmek ister, zorda kalan. Bazen bu dilek yerine gelse de, gayet iyi biliriz ki çok kez sıcak bir dost elinden mahrum kalınır. O vakit esef duyarız, buz keser gönlümüz. Son yolculuğuna uğurladıklarımızın ardından da ne yazık ki benzer bir hal ortaya çıkar. Bu hal, yaşadığımız hüznü katmerleştirir. Bir vakitler karşılıksız yardım ve iyiliği dokunduğu, el uzattığı insanlar, derdine ortak olduğu kimseler görünmezler ortalıkta. Uğruna fedakârlık ettiği kimseler
Benim içimdeki ressam, Matisse’e yakın oturur. Ama Picasso’yu da büyük kabul eder, Modigliani ile sabaha dek dans eder, Pre-Raphaeliteler’i hep özler, Edward Hopper’ı izler. Avni Lifij’i, Erol Akyavaş’ı, Mübin Orhon’u, Burhan Uygur’u, Cihat Burak’ı, Yüksel Arslan’ı, Mehmet Güleryüz’ü, Mustafa Horasan’ı, Alp Tamer Ulukılıç’ı çok sever. Herkesin en az bir ressamı vardır. Ama yine de bazı ressamları, nedenini açıklayamasak da diğerlerinden daha çok severiz. Matisse’e gelince; o ayrıksıdır, sıra dışıdır. 1905’te “Vahşiler” (Les Fauves) sergi açtığında, en çok öne çıkan kişi Matisse olmuştu. Sanat tarihine Fovizm olarak geçen sözcüğün yıldız ismiydi Henri Matisse. 20 yaşında geçirdiği bir apandisit krizinden sonra sıkıntıdan
Hayatın içerisinde mekânlarda zaman akıp giderken, geometrik dokuların ve formların üzerine hep insanların varlığı yansır. İnsanlar yalnızca bulundukları ortamları değil, uzamı da yapısal olarak ön plana çıkartırlar. Böylelikle kompozisyon içerisinde geometri ve insan estetik açıdan sanatsal olarak ilişkilendirilir ve ifade daha da güçlenmiş olur. Bu çalışmada insan, yapıların ve formların kompozisyon içersinde ilişkilendirildiği duruşuyla, farklı yaşantı ve değerleriyle başka bir açıdan izleyiciye sunulmaktadır. Farklı parçaları, nesneleri, öğeleri en iyi şekilde bir araya getirmek ve bu amaçla oluşturulmuş bütüne yüklenen anlam kompozisyondur. Sanatın
Bu yazımda Diyalog ve Hikâye unsurlarının Türkiye’deki gidişatı üzerine iki kelam etmek istiyorum. Öncelikle yerli ve yabancı birçok kitap var Senaryo üzerine. Yapılan filmlerin senaryolarında nasıl bir yöntem seçilmiş, sadece sipariş üzerine mi iş yapılmış, yurtdışından kopya mı çekilmiş, bu kaynaklardan ne ölçüde yararlanılmış. Üzerinden sırasıyla geçmek lazım Diyalog ; En az iki karakter arasındaki konuşma sırasında söylenen tüm kelimelerdir. “Robert Mckee diyaloğun 3 düzleminden bahseder; İlki başkalarıyla konuşma, ikincisi karakterin kendi kendine konuşması ve üçüncüsü okur veya izleyiciyle konuşmadır” Diyalog aksiyonu iki yoldan biriyle aktarır; dramatize ederek veya aktararak. Türkiye’deki yapılan filmlerin hemen hemen yüzde sekseninde film akışı kendi
Rus yönetmen Andrey Zvyagintsev, büyük sükse yapan 2003 tarihli Dönüş filminden sonra, arada bir kaç film daha yönetir, 2014 yılında çok daha görkemli bir filme, Leviathan’a imza atar. Ki, film Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu ile Altın Palmiye aldığı Cannes Film Festivali’nde En İyi Senaryo ödülünü almıştı. Daha sonrasında da Altın Küre ve En İyi Yabancı Film Ödülü adaylığı dahil bir hayli ödüle layık görüldü. Film konusu kadar görüntüleri ile de kendinden söz ettirdi. Bir sistem ve devlet eleştirisi olsa da, Kültür Bakanlığından ödenek alabilmiş. Aslında film küçük bir hikâyeden yola çıkarak insanlık tarihi kadar eski sorunlara değinmekte. Filmin adının
15. Festival Lumière (12-20 Ekim 2024) 2009 yılından beri gerçekleştirilen Lumière Film Festivali çok yeni sona erdi. Bu yılki programın kapsayıcı ve zengin içeriği hedefleyen bir içeriğe sahip olduğu söyleniyor. Dünya çapında bağımsız sinemanın (Ne kadar bağımsız?) örnekleri olduğu iddia edilse de film üretim sistemi endüstriyel üretime hizmet etmektedir. Özel gösterimler, galalar, davetlerle başka bir öteki yaratılırken, sıradan izleyici dışarıda bırakılmaktadır. Kurucu-direktör Thierry Frémaux tarafından gerçekleştirilen festivallerden Cannes Film Festivali; kırmızı halılarla görece “Hollywood“ muhalifi iken Lyon’da gerçekleştirilen, ilkeleri taban tabana zıt, Lumière Film Festivali daha “halk sineması“ nitelikli bir festivaldir. Festival, kült filmlerden sessiz sinemaya, uzun metrajlı filmlerden restore
31. İFSAK Kısa Film Festivali bu yıl 10-16 Mart 2025 tarihleri arasında düzenleniyor. Festival, bu alanda eserler üreten sinemacıların yaratıcı vizyonları ve sanatsal ifadeyi yoğunlaştıran özgün bakış açıları ile ürettikleri kısa filmlerini bu yıl da sinemasever izleyici kitlesi ile buluşturuyor. Sinema sanatına önemli katkılar sunan ve genç yeteneklerin kariyerlerinde dönüm noktalarından biri haline gelen İFSAK Kısa Film Festivali programında bu yıl Uluslararası Kısa Film seçkilerinin yanı sıra, İFSAK 45. Ulusal Kısa Film ve Belgesel Yarışması’nın ön elemesinden geçerek seçilen kısa filmler yer alıyor. İFSAK Ulusal Kısa Film ve Belgesel Yarışması’nın başvuruları geçtiğimiz yılın sonunda 15 Aralık 2024 tarihinde sona erdi.
Turkuaz denizin, beyaz kumun, baharat bahçelerinin diyarı Zanzibar, Afrika kıtasının doğusunda Tanzanya ülke sınırları içerisinde özerk iki adadan oluşan bir bölgedir. İsmi Farsça’da “Zangi bar” yani “Zenci Sahili”nden türemiştir. Umman Krallığı ve Birleşik Krallık’tan sonra 1964’te Tanzanya devletinin, Tanganika ile birlikte bir parçası olmuştur. Nitekim Tanzanya isminin Tan kısmı Tanganika’dan, Zan kısmı da Zanzibar’dan oluşur. Kendi bayrağında da Tanzanya bayrağının renklerini farklı biçimde kullanmıştır. Dilleri Svahili’dir. Tanzanya halkının üçte ikisi Hristiyan, üçte biri Müslüman ve Animist iken, Zanzibar halkının tamamına yakını Müslümandır ve İslami kuralları uyguladıkları bir yaşam tarzları vardır. Giyim konusunda turistlere yönelik bir uygulama olmasa da, başkent Stone
Bölüm 13, Bolivya, Sucre Sucre, 14Temmuz 2017 Sucre, Bolivya’nın idari başkenti. Ritüel yine aynı. Meydanları ve sokakları gezmek üzere erken kalktık.Halk pazarını dolaştık. Bolivya’dan son alışverişlerimizi yapıyoruz. Bol fotoğraf çekiyoruz tabi. Bu arada denemek için aldığımız, genelde erkeklerin çiğnediği ama bizim hiç hoşumuza gitmeyen, beğenmediğimiz Coco yapraklarını sokakta birine veriyoruz. Bu yaprağı zamanında sömürgeciler Potosi ’deki madenlerde yerlilere veriyorlarmış. Beyni uyuşturuyor ama çalışmak için uyanık tutuyormuş. Hala bol miktarda tüketiliyor. Hatta buraya gelirken şoför bir paket aldı yanına, Sucre ’ye geldiğinde yarılamıştı. Muhtemelen uyanık kalmak için çiğnemiş bütün gece.
Bölüm 14, Arjantin, Buenos Aires 1 Buenos Aires, 15Temmuz 2017 – Cumartesi Evet, saat 6:00 gibi tangonun başşehri Buenos Aires’teyiz. Ama hava buz gibi. Hayallerimizdeki sıcacık Arjantin’le epey tezat. Havaalanından (Polis, gümrük) kolayca çıkıyoruz. Taksi ile 8:30 gibi oteldeyiz. Otel resepsiyon görevlisi 11:30 gibi check-in yapabileceğini söylüyor, sonradan halimize acıyor sanırım, 9 da alabilirim diyerek bizi rahatlatıyor. Resepsiyondaki kahve makinasından aldığımız kahveler ile yarım saat bekleyerek odalarımıza çıkıyoruz.İki saat uyku, 11:30’da aşağıda buluşup dışarı atıyoruz kendimizi. Önce otelin hemen hemen üzerinde olduğu, dünyanın en geniş caddesi olan Avenida 9 de Julio‘ya çıkıyoruz. Plaza de la Republica’daki abideyi görüyoruz. Ardından trafiğe
Bölüm 01, Urgenç, Nukus, Özbekistan 03Temmuz 2023 – Pazartesi Sonunda, pandemiden sonra ilk yurtdışı tatiline çıkıyorum. Geçen sene eşim Gülten Güney Afrika turu yapmıştı fakat ben bazı durumlardan dolayı gidememiştim. Şimdi şeytanın bacağını kırıyorum. Uçağımız 01:15 ‘te İstanbul Havaalanından direk Urgenç’e uçacak. Havaalanı İstanbul’a, özelikle de Anadolu yakasına epey uzak. Ulaşmak için Kadıköy’den 21:30’da Havaist’e biniyoruz. Hem Pazar günü hem de bayram olmasından dolayı yollar boş. Bir saatte varıyoruz. Ulaşım ücreti her şey gibi epey artmış. 124 TL/Kişi. Kısa bir süre önce bu paraya Çanakkale’ye otobüsle gidiyordum. Neyse, havaalanında 150 TL olan harcımızı da ödeyerek Check-In’imizi yaptırıyoruz. (Harç için artık
İnsan ister sanat ile uğraşsın, isterse başka bir meslekle, kendisine katması gereken birikimlere ve ruhunu besleyebilmeye ihtiyacı vardır. Görsel işlerle haşır neşir olanlar ise bu beslenme ihtiyacının yanında ve farklı disiplinlerden de etkilenmektedirler. Hep aynı tür işlere bakmak (fotoğraftan bahsediyorum) kişinin zihni ve kalbi arasında tıkanıklıklara sebep olacaktır. Görsel körelmelere yol açacak ve üretimler azalacaktır. Bu sebepten farklı disiplinlerden beslenmek bakış açımızın gelişmesi yönünden önemlidir. Bilgiyi görselle pekiştirmek, diğer disiplinlerle bağ kurmak değerlidir. Sadece fotoğraf ile değil fotoğrafın neredeyse başından itibaren yanında olan ve etkilenen resim sanatı da bunlardan biridir. Köklerimizden gelen değerlerle sunulan bir mekândan ve oradaki sanat eserlerinden
Evet, mezarlıklarda Öteki ile karşılaşırız, ya da Öteki’nin bıraktığı izler ile. Ölülerimize nasıl davrandığımız da serilidir önümüzde. Onları nasıl andığımız üzerine düşüncelere dalma mekânlarıdır mezarlıklar. Bir gün öldüğümüzde ardımızdan nasıl bir temsille anılacağımızı düşünürüz ister istemez. Bir anıt mezar 1824’de açılan Paris’in ikinci büyük mezarlığı “Montparnasse”dayız1. Anıtsal bir mezar2karşılıyor bizi. Burada, sütunların arasında, yerlere dökülen yırtık pırtık uzun giysisi ve yıpranmış, deforme olmuş kanatlarıyla bir melek, sağ ayağı ve parmakları giysinin ucundan dışarıya fırlamış. Sağ memesi açıkta, sol kolu ise diğer memesini örtüyor. Üzgün duru yüzü toprağa dönük. Elleri yüzü kadar çarpıcı; heykeldeki tek hareket ellerinde. Kimbilir, dünyanın hay
İnsanın sembolik bir evrende yaşadığı bir gerçek. Sembolizm adı 1886 yılında Jean Moreas tarafından akımın bildirisinin yazılmasıyla somut gerçeklik kazanmıştır. Simgecilik olarak da adlandırılan sembolizm, hem gerçeği gösteren hem de onun sınırlarını aşma isteğine cevap veren bir sanat akımıdır. XIX. yüzyıl sonu ile XX. yüzyıl başı döneminin gerçek şair ve sanatçılarında görülen yaratıcı imgeleriyle besledikleri belli bir çerçevede kişisel ve başkalarına devredilemez derinliğe Sembolizm adı verilmişti. İmgelem deyimiyle sembolizm hep karıştırılır. İmge kavramı bütün gücünü düş deyiminin özgürce simgelediği şeylerle uyum halinde olmasından (örtüşmesinden) almaktadır. Sembolizmde, onun anlayış ve estetiğinde, imgelemin bu ağır basan belirgin niteliğinin özellikle bilinçli ve ısrarlı
Müzik, kültürlerin sessel yansıması ve tınısal ifadesidir. Ve elbette, yaşanan toprakların ürünüdür. Farklı coğrafyalarda farklı kültürler oluşur ve gelişir. Uzun vadede evrenselleşme rolü içinde bütünleşecek olan kültürler, ilk adımlarında sesi, sözü, müziği ve enstrümanı ile yereldir. Hatta anlatım biçimi ve malzemeleri de yereldir. Ancak daha sonradan farklı yerellerden yola çıkan enstrümanlar ve ses aracılığıyla evrenselliğe taşınır. Bu evrensellik hali müziğin insanlığın ortak dili ve mirası olduğu görüşünü günümüze kadar getirmiştir. Science dergisinde 2019’de yayınlanan “İnsan Şarkısında Evrensellik ve Çeşitlilik” başlıklı makalede (…) “Müzik aslında evrenseldir” sonucuna varılmıştır. Bu sonuç, biri 86 toplumdan alınan kayıtlardan, diğeri etnografların dünya çapında 60 toplumdan
Biz özgür doğmayız aslında. Biz hayatımız boyunca karşı çıktığımız, yaptığımız seçimlerle birlikte kendi özgürlüğümüzü elde ederiz. Kimseyi etkileme ihtiyacın kalmadığında, sen ve fotoğrafların özgür olacak Kimseyi etkileme ihtiyacın kalmadığında, sen ve fotoğrafların özgür olacak ve sadece kendi iç yolculuğun için o düğmeye basacaksın. Sosyal medya hesabımda paylaşınca bir merak ve tartışma ortamı yaratan bu sözümün altında yatan temel düşünceleri açıklama ihtiyacı duydum. Bu yazıyı, ülkemizde, fotoğraf tarihinde kendisi olabilmeyi başarmış fotoğrafçılarımıza ve Şahin Kaygun’a adıyorum. İnsan, var olduğunu hissetmek adına üretmek ister. İster sanat eserleri yaratarak, ister topluma fayda sağlayacak bir sorunu çözerek ve ister üreterek bir fark yarattığını hissetmek